Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun kaç kuruş olduğuna geçmeden önce konunun arka planını biraz anlatmak istiyorum.Belirli bir uygarlık düzeyine ulaşılmış ülkelerde bir projeye başlamadan önce çevresel etki değerlendirmesi yapılır.Kısaca ÇED olarak bilinen çevresel etki değerlendirmesinin amacı, girişilecek işin çevreye vereceği zararı ölçmek, projenin doğaya ve orada yaşayan insanlara vereceği zarara değip değmediğini tespit etmektir.Bu olgu çevre bilincinin gelişmesiyle ortaya çıktı. Artık Batı'da şirketler çevreye zarar verecek girişimleri eskisi kadar umursamaz bir duyarsızlıkla yapamıyorlar. Bankalar, çevre düşmanı projelere kredi vermeye korkuyor. Kamuoyunun tepkisinden çekinen devletler bu tür projeleri desteklemiyor.OECD, Dünya Bankası, EBRD (Avrupa Kalkınma Bankası) ve Dünya Barajlar Komisyonu gibi örgütler çevre ve insan konusunda, şeffaflık dahil, asgari birtakım standartlara uyulmasını şart koşuyor. Ilısu, politikacıların ve bürokratların çevreye ve insana ne kadar değer biçtiğinin çok iyi bir ölçüsüdür. Türkiye 1977'de bir yasayla bu standartları kabul etti. Ama bizde bu tür işler içeride duyulan bir ihtiyaca cevap vermek için yapılmaz. Dışarının baskısıyla, zevahiri kurtarmak için yapılır. Bu defa de böyle oldu. Türkiye bu yasayı çevreyi ve insanları sakınmak için yapmadı. Yasa geçmezse dış kredi ihtiyacı olan projeler için finansman bulunamayacağı için yaptı.İnanılması zor, ama, buna rağmen, hükümet Ilısu konusunda çevre değerlendirme araştırması yapmaya gerek görmedi. Çünkü ÇED yönetmeliğine göre, 1993 tarihinden önce geliştirilen projeler için ÇED yönetmeliğinin hükümleri geçerli değil. Ilısu projesi 1993'ten önce projelendirildi. Sanki yasadaki boşluk çevrenin ve çevrede oturan insanların Türkiye'ye ait olduğu ve etkileneceği gerçeğini değiştiriyormuş gibi. Ilısu ile ilgili ÇED ve Göç raporlarını, sonunda, projeyle ilgilenen yabancı firmalara yaptırttı arkadaşlar. Türkiye'ye ve Türklere bayıldıkları için değil, tabii. Böyle bir araştırma olmadan kendi hükümetlerinden ve özel bankalardan kredi almalarının imkânsız olduğunu bildikleri için.Başlangıçta bu raporların sadece İngilizceleri mevcuttu. Büyük bir paparanın ardından Türkçeye çevrildiler. Bundan da anlıyoruz ki yabancı şirketlerin amacı Avrupa kamuoyunu yatıştırmak. Türk kamuoyu ne onların ne de Türk şirketlerinin veya hükümetinin umurunda. Zevahiri kurtarmak Bu raporları okumak istiyorsanız Enerji Bakanlığı'nın, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nün, projenin koordinatörü olan Yüksel İnşaat'ın internet sitelerinde boşuna dolaşmayın.Bir şey bulamayacaksınız.Demek ki politikacılar ve bürokratları ve müteahhitleri (onları unutmayalım) çevreye ve insana ne kadar değer biçermiş Türkiye'de?Sanırım bunun cevabını artık benden duymaya ihtiyacınız yok. mmunir@milliyet.com.tr Sitede birşey yok