Yunanistan paranın icadından bu yana bir ülkenin yaşayabileceği en büyük iflaslardan birini yaşıyor.
İlk yardım olarak 110 milyar dolar aldı. İkinci yardım olarak da, 60 milyar dolar vaat edilmiş durumda, ama bunlara rağmen kurtuluş ümidi az.
Bu şişman çekleri komşumuza hazırlayan üç örgüt var: Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve eski dostumuz Uluslararası Para Fonu.
Biz de çok iflas ettik ve IMF’den çok para, Avrupalılardan çok öğüt aldık. Ama, Yunanistan’ın yanında aldığımız krediler sinema teşrifatçısının eline sıkıştırılan para gibi kalıyor.
Yunanistan neden battı? Daha önemlisi, neden batık kalmasına izin verilmedi?
Yunanistan çok kötü yönetildiği ve mali durumu hakkında sürekli yalan söyleyerek borçlanmaya devam ettiği için battı.
Yunanistan euro bölgesine alınmamalıydı çünkü ekonomik ve mali durumu giriş koşullarını karşılamıyordu. Bu koşullar hakkında yalan söyledi. Onu euro’ya alan ve bugün hakaret yağdıran Almanya gibi ülkeler de yalan söylediğini biliyorlardı. Efendilik yapıp, euro’ya dahil olduktan sonra, durumunu düzeltir diye ümit etti Avrupalı abiler. Ama tersi oldu. Sokrat’ın torunları kolay yaşamaya alıştıkları için borçlanmaya (ve yalan söylemeye) devam etti.
Gerisini biliyorsunuz.
Batılı bankalar batmasın diye...
Avrupalı abileri bir tek şey Yunanistan’ın batmasından daha mutlu edebilirdi: Battıktan sonra bir daha çıkmaması. Ama gene de yardımına koştular. Çünkü Atina’nın borç hanesinde yazılı kredilerin büyük bir bölümünü açan Batılı bankalar, tahvillerini alan Batılı yatırımcılardı.
Barclays Capital’a göre 300 milyar dolarlık devlet borcunun dörtte üçünün alacaklısı olan sadece 30 kurum var. Bunların zor duruma girmesi Bayan Merkel ve dostları için yutulması mümkün olmayan bir lokmadır.
Özet: Batılılar, Yunanistan’ı, Yunanistan Batılı bankaları ve yatırımcıları batırmaktan kurtarsın diye batmaktan kurtarıyorlar.
Ekonomi kitapları “faiz riskin bedelidir” yazar. Risk arttıkça faiz artar, azaldıkça azalır. Onun için TC’de İsviçre’den daha çok faiz alırsınız.
Banka ve ülke kurtarmalar bu kuralın her kurum ve kişi için geçerli olmadığını gösteriyor.
ABD için ‘sonun başlangıcı’
Amerikalı bankaların yarattığı, ileride muhtemelen ABD’nin dünya egemenliğinin sonunun başlangıcı olarak anılacak olan, 2009 dünya mali krizini yaratan Amerikalı bankacılar bedel ödemedi. Ve ödemeyecek. Yaptıkları, aldıkları devasa maaş ve primlerle beraber, yanlarına kaldı.
Bazı ülkelerde bankalar ve şirketler o hükümet politikalarını dikte edecek kadar güçlüdür. Hükümetler bankaların ve çok uluslu şirketlerin emrindedir. Tersi değil.
O zaman kural şu olmalıdır: “Faiz riskin bedelidir. İstisnalar kaideyi bozmaz.” Ve Batı’nın bencil dev bankalarının ve Yunanistan gibi ülkelerin batmasına izin verilmedikçe bozmamaya devam edecek.