Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hükümet 2020 olimpiyatlarının İstanbul’da yapılmasına talip oldu. Bu Türkiye’nin ilk olimpiyatlara ev sahipliği yapma denemesi değil. 2003’te de denedi ama İstanbul teknik değerlendirmeyi geçemediği için ilk turda elendi. 2012 olimpiyatları Londra’da yapılacak.
Yunanistan 2004 olimpiyatlarına 15 milyar dolar, Çin 2008 olimpiyatlarına 42 milyar dolar harcadı. İngiltere’ye tahmini maliyeti 16 milyar dolar olacak. Üçünün ortalaması 25 milyar dolara yakındır. “Büyük” düşünme ve efelik faktörünü de katacak olursak, 2020’yi kazanmamız halinde bize muhtemel maliyeti 30-35 milyar dolar civarında olacaktır.
Bu parayı kullanmanın en iyi yolu bu mu?
Türkiye Avrupa’da az spor tesisine sahip, halkı en az spor yapan ülkelerden biridir.
Spor tesisi derken liglerin oynandığı futbol, basketbol sahalarından, olimpik yüzme havuzlarından bahsetmiyorum. Mahalle halkının yüzebileceği havuzlardan, çevresinde koşabileceği, çocuklarını oynatabileceği parklardan bahsediyorum. Ve lise ve üniversite öğrencilerinin okullarında spor yapabileceği tesislerden.
Tesis yoksa şampiyonlar da yoktur. İlk katıldığımız 1908 olimpiyatlarından bu yana sadece 74 madalya kazandık. Bunların altmışa yakını güreştendir. Güreş ayrıca 33 altın madalyanın 27’sini getirdi. Diğer altısını da halterden Naim Süleymanoğlu. O da, hatırlayacaksınız, Türkiye’de değil Bulgaristan’da yetişti.
Türkiye’nin sporda büyük düşünmeden önce küçük düşünmesi lazım. Küçük, halkın ve öğrencilerin parasız kullanabileceği tesislere, sağlıklı insanlara ihtiyacımız olimpiyatlara, dünya şampiyonlarına olanlardan fazladır.
Olimpiyatlardan başlayarak dünya şampiyonları yetiştirilmez zaten. Okullardan, üniversitelerden, mahalle oyun sahalarından, küçük tesislerden başlayarak yetiştirilir.
Sporun amacı madalya değil sağlıktır. Türkiye’de salgın haline gelen kalp ve şeker hastalıklarının en büyük nedenlerinden biri hareketsizliktir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çocuklarda, depresyon büyüklerde en yaygın psikolojik rahatsızlıktır. Her ikisinin de en etkin ilacı aktivitedir, açık havada oyun, spor, beden eğitimi, doğada yürüyüş ve benzer faaliyetler.
İzmirli anne Meral Demir sorunu çok güzel özetledi:
“Oğlum beş buçuk yaşından bu yana yüzme sporu ile uğraşıyor. İzmir’de kaç tane yüzme havuzu var? Sayısı 2-3’ü geçmez. İşadamları derneklerine, bazı büyük şirketlere İzmir’e bir havuz yaptırılması ya da çocuklara sponsor olunması için mailler attım. Ama hiç cevap alamadım. Sonra da kalkıp acaba neden sporda bu ülke başarı elde edemiyor, diyoruz.
Ne yeterli düzeyde eğitici var, eğiticiyi bulsanız havuz yok. (Sonuçta) Türkiye’de Milli Takım’a girmiş çocukların, uluslararası yarışlardaki dereceleri hep son beşte kalıyor. Bu konuya gerçekten el atılmalı ama kim nasıl başaracak, inanın, bilemiyorum.”
Ben de, Meral hanım.

Haberin Devamı

YARIN: OLİMPİYATLAR VE KUZGUNCUK’TAKİ BOSTAN