Reform, toplumun sorunlarını çözmek için köklü değişiklik yapmaktır. Türkiye'de bunun için hep Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Avrupa Birliği gibi dış güç odaklarının bıçağının altına yatılır.Şimdi bu bıçak Alevi konusunda bileniyor. Aleviler haklı dertlerine çare bulunmayan en büyük insan topluluğudur Türkiye'de. Ve bu durum Türkiye'nin en büyük insan hakları ayıbıdır. Türkiye'de reformlar hep sezaryenle doğar. Atatürk dönemi dışında, cumhuriyet tarihimizde siyasi sistemin iç dinamikleriyle reform doğurmasının örneği yoktur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Alevi çocukların zorla Sünni inancın anlatıldığı din derslerine sokulmalarını görüşmeyi kabul etti. Kararlarına uyulması zorunlu olan mahkeme, birkaç ay içinde bu konuda karar verecek. Vereceği kararın, davayı açan Alevi babanın lehinde olacağını bilmek için müneccim olmaya gerek yok. Zorla din dersi inanç özgürlüğüne aykırıdır.Şimdi öğreniyoruz ki, hükümet Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde yeni bir bozguna uğramamak için Alevi inancını din derslerine dahil etmeye karar vermiş. Eğitim Bakanlığı'nda Alevilerin de katılımıyla din dersine yeni içerik hazırlanıyor.Sonuç Alevileri veya mahkemeyi memnun edecek mi, emin değilim. Hükümet bu konuda samimi değil. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, birkaç gün önce "Bu ders anayasal zorunluluk. Kimsenin çocuğu adına itiraz lüksü yok" buyurdu. Haksızlığa karşı çıkmanın "lüks" olduğunu yeni duydum. Kuzey Kore Başkanı Kim Jong-il'e haber vereceğim. Hoşuna gidecektir. Din dersine yeni içerik İşlerine geldi mi, Anayasa dünyanın en mükemmel anayasası oluyor.Tayyip Erdoğan'ın başbakan olması, mahkûmiyeti dolayısıyla Anayasa'ya aykırıydı. Ne yaptınız sayın Çelik? Yasayı yıldırım süratiyle değiştirdiniz, Erdoğan'ı başbakan yaptınız. Bir Erdoğan, milyonlarca Alevi çocuğu var. Bir Erdoğan'a hakkını geri verip milyonlarca Alevi çocuğu haklarından mahrum etmek ikiyüzlülüğün Himalaya'sı değil mi?Ama esas sorun bu da değil. Sorun, bu eski yaraya merhem sürmek için hükümetin dışarıdan baskı gelinceye kadar beklemesi, bıçak kemiğe dayanıncaya kadar hareketsiz kalması. Eski hastalığımız yani.Türkiye'de hangi yasanın yapıldığını, hangisinin yapılmadığını tayin eden kamu yararı değildir. Dar çevrelerin çıkarlarıdır. Böyle bir ortamda kol bükülmeden reform yapılmaz. Bu Meşrutiyet'ten beri böyledir.Ben olsam utanırdım. mmunir@milliyet.com.tr İkiyüzlülüğün Himalaya'sı
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024