“Pencereden bakınca baraj kapaklarını açmış olduklarını gördüm” diye anlattı.
“Önümden nehir gibi su akıyordu. Suyun kenarından aslanlar, filler, gergedanlar, maymunlar, ceylanlar, zürafalar geçiyordu. Kedi hayvanları görünce heyecanlandı. Kucağımdan ağaca atladı ve kayboldu. Akan su pencerenin pervazını ıslatmaya başladı. Eve su dolacak, dedim. Annem merak etme, ne yaptıklarını biliyorlar dedi. Bir bez al pervazı sil. Dışarı çıkıp kediyi bulmalıyım, onu parçalayacaklar diye düşündüm.”
Günümüz, çoğu zaman, bana gördüğü rüyayı anlatmasıyla başlardı. Hemen hemen her gece rüya görürdü. Rüyaları beni şaşırtacak kadar uzun ve ayrıntılıydı. “Geceleyin ikinci bir hayat yaşıyorsun sen” derdim ona.
Rüyalarını dinlemekten ne kadar zevk aldığımı bilirdi. Bu nedenle, başlangıçta bazen, “Acaba beni eğlendirmek için uyduruyor mu” diye düşünürdüm. Artık düşünmüyorum. Bir defasında, birkaç hafta sonra ona bir rüyasını hatırlattığımda ilk anlattığı gibi anlattı. Uydurmadığını bundan anladım.
Hafızanın doğru ile doğru olmayanı hatırlama gücü eşit değildir. İnsanlar doğru söylemediklerinde, genellikle, üstünden biraz zaman geçtikten sonra uydurduklarını ayrıntılarıyla hatırlamazlar. Daha değişik anlatırlar. Hafıza, nedense, gerçeği hatırlar ama uydurulanları o kadar iyi hatırlamaz. Polisler bunu bildikleri içindir ki suçlulara tekrar tekrar aynı soruları sorarlar. Doğruyu mu söylüyor yoksa yalan mı söylüyor, anlamak için.
Yataktan kalktı ve perdeyi çekti. Çerçeveyi bir ağaç doldurdu. Apartman binalarla çevrili idi ama bu yalnız ağaç tam pencerenin önünde durarak yeşil bir yerde olduğu izlenimi veriyordu insana.
Aynanın önünde saçlarını taramaya başladı.
“Sence ne anlama geliyor?” diye sordu. “Bence hiçbir anlama gelmiyor.”
“Bence bu rüya sana ait değil” dedim.
“Ne demek istiyorsun?”
“Rüyaların imal edildiği bir yer var. Herkese o gece göreceği rüyayı getiriyorlar. O gece bazı kuryeler sarhoş olmuş. Sana yanlışlıkla başkasının rüyasını bırakmışlar.” Bilmiyorum farkında mısınız. Rüya görmeye uyanıkken başlar insan. Rüya, köprü gibi, insanı uyanıklıktan uykuya götürür. Dikkat ederseniz farkına varacaksınız.
Uykuya yaklaştıkça düşüncelerimizi meydana getiren resimler ve kelimeler kontrolden çıkar, şekil değiştirir, her biri bir yana dağılır. Kitaplıktan düşen bir sözlüğün açılıp içindeki harflerin, halının üzerine dağıldığını düşünün. Rüyalar bu harflerin yeniden bir araya gelmesi, uyanıklıkta var olmayan kelimeler meydana getirmesidir.
Esrarengiz uyku dilinin kelimeleri, hem anladığımız, hem anlamadığımız...
Ondan ayrı olduğum günlerde en çok özlediğim şeylerden biri rüyalarıdır.