Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İstanbul'un lüks eğlence mekânı Reina'nın kaçak yaptırdığı iddia edilen duvar, yanındaki evin üzerine çöktü. Evin enkazı altında kalan genç bir karı koca ile altı yaşındaki çocukları öldü. Ölenlerin kabahati Türk olmak. Bu az buz bir kabahat değil. Türk olmak riskli bir iştir. Türkiye'de herkes potansiyel kurban ve sanık olarak dünyaya gelir. Ve gider. Sabahın altısında evlerinde uyurken Reina'nın duvarının altında can veren İrfan-Neslihan Arvasi ile altı yaşındaki oğulları İbrahim gibi. Pazartesi günkü Milliyet'te ülkemizin en büyük ceza hukukçularından Uğur Alacakaptan, hocası Profesör Faruk Erem'in şu sözlerini nakletti: "Türkiye'de suç işlememek eldedir. Ama Türkiye gibi bir ülkede sanık olmamak elde değildir." Acaba Türkiye'de suç işlememek o kadar da elimizde mi? Yoksa Türkler, diğer dezavantajları yanında, bir de suçlu olarak mı doğuyorlar? Kabahatli kim? Alacakaptan, Ankara'da genç bir profesörken, Anayasa'ya saygı mitingine katıldı diye askeri yönetimlerden biri tarafından idamla yargılanıp aylarca hapis yatmadı mı? Normal ülkelerde Anayasa'ya saygı duymayanlar yargılanırken?Dünyanın hiçbir uygar metropolünde şehrin en pahalı eğlence mekânının duvarının dibinde gecekondu yoktur. Dünyanın hiçbir uygar metropolünde şehrin en pahalı eğlence mekânı kaçak duvar yaptırmaz.Neden Reina'nın sahipleri duvarlarını kaçak yaptırmak ihtiyacı duydular? Paraları var. Türkiye'nin en iyi mimarları ve yapıcılarıyla çalışabilirlerdi. Neden kendi mekânlarına hırsız gibi girip sabahın köründe çaktırmadan duvar inşa etme ihtiyacını duydular?Bunun cevabını İstanbul'da yaşayan herkes biliyor: Haraç vermeden inşaat izni almak mümkün değildir. Haraç ödeseniz bile izin alıncaya kadar aylar yıllar geçer. Haraç ödemek gerek Alacakaptan'a sormalıyım. Kaçak duvar yaptırmak daha büyük bir suç olan haraç vermekten kurtulmak için bir nevi "nefs-i müdafaa" sayılmaz mı? Haraç dolayısıyla İstanbul'daki yapıların % 90'ı kaçaktır. Erdoğan bile belediye başkanı iken kaçak binada oturuyordu. Yeteri kadar haraç ödersen İstanbul'u yıkabilirsin. Ödemezsen çivi çaktırmazlar. İstanbul'un fethinden bu yana düzen böyle çalışır.Birkaç ay önce Boğaz'a bakan bir yamaçta bir binayı restore ettiren bir arkadaşım bana restorasyon parasının % 10'unu belediyecilere rüşvet olarak ödediğini söyledi. Anasını ağlattıkları bedava. Esasında, ne ölenlerde kabahat var, ne gözaltına alınanlarda, ne Reina'nın sahiplerinde. Kabahat, insanları doğuştan suçlu ve kurban yapan düzende. Ve bunu değiştirmek için kıllarını kıpırdatmayan politikacılarda.Belediyeler kaçak duvar gibidir. Her an, herhangi birimizin başına yıkılabilir. mmunir@milliyet.com.tr Kaçak duvarlar!