Savaş olan yerlerde yanlışlıkla sivillerin öldürülmesi kaçınılmazdır. Bu gibi olaylar her savaşın en büyük trajedileri arasındadır. Üzücüdür, önlenebilse çok daha iyi olur, ama kaçınılmazdır.
İnsansız hava araçlarını kullanmakta bizim askerlerden çok daha deneyimli olan Amerikalılar bile Pakistan’da, Afganistan’da sık sık yanlışlıkla sivillere zarar veriyor.
Paranoyayı bir tarafa bırakalım. Uludere’deki kafilenin PKK değil Irak’tan sigara kaçıran çoluk çocuk olduğu bilinseydi, herhalde üzerlerine kurşun yağdırılmazdı. Ne kadar aranırsa aransın bu olayda kasıt bulunamayacak.
Olayı trajediden felaket boyuna taşıyan siyasilerin ona verdiği tepkidir. Bu tepkiler Ankara’nın, hükümeti ve muhalefeti ile Kürt sorununu çözecek zihniyetten uzak olduğunu gösterdi.
Tersini söylemeliydi. Ama Uludere bize “Kan durmayacak akmaya devam edecek, ümitlenmeyin” dedi.
Siyasiler, Türkiye’nin en yoksul beldelerinden birinde, on beş-yirmi lira uğruna hayatını kaybeden gencecik insanları, neredeyse daha vücutları soğumadan, siyasi rant kavgası haline getirdiler. Birbirlerine karşı insaf ve terbiye hudutlarını aşan sözler harcadılar.
Yangına körükle gitmeyi ve giderken aklını evde bırakmayı alışkanlık haline getiren Kılıçdaroğlu neredeyse Erdoğan’ı Uludere’de katliam planlamakla suçlayacaktı.
Herkesten daha soğuk kanlı olması gerektiğini bir türlü öğrenemeyen Erdoğan da, maalesef, gene hiddetine yenildi.
Aptallık, dikkatsizlik, yorgunluk, panik, beceriksizlik, işgüzarlık savaşın denkleminden dışarı çıkartılamaz. Uludere olayı bu bilinen ve anlaşılabilir olgunun etrafında kalmalı, çarçabuk araştırılıp nedeni açıklanmalıydı. Ailelerden özür dilenmeli, tazminat ödenmeli yaralar çarçabuk satılmalıydı. Yas tutulmalı, tutulan yas herkesin yası olmalıydı.
Ama ham politikacılar böyle olmasına izin vermedi. Kavgaya tutuştular. Büyük kavgaya bir kavga daha eklediler.
Barış ümitleri çocukların yanına gömüldü.
Kürt sorununu çözmek için radikal, sezgilere, yerleşik milliyetçi düşünce kalıplarına ters düşen kararlar lazım. Hapisler boşaltılmalı, Kürtlerin haklı demokratik talepleri karşılanmalı, Öcalan ve dağdakiler dahil bütün PKK’lılar, terörü terk karşılığında, affedilmelidir.
Bunlar yapılmadan Türkiye’nin sükûna kavuşacağını sanmak hayaldir. Ama mevcut politika bunları değil bunların tersini yapmaktır. Kürt sorununun Kürtsüz ve zorla çözülebileceğini sananlar duruma hâkim oldu.
PKK bu yaz silah bırakacak diyenler
hayal görüyor. Türkiye’nin takviminde
öyle bir yaz yok.