Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Binlerce, belki on binlerce kişinin telefonu dinleniyor Türkiye’de. Basına sızdırılan konuşmalar, iddianamelerde yer alan kaset çözümleri falan bir ipucu ise, bunların neredeyse tamamı AKP’ye hasım kişilerdir: Askerler, gazeteciler, muhalif politikacılar falan.
Nedense, devleti soyanların telefonları dinlenmiyor.
Oysa Türkiye sivil asker devasa yolsuzlukların ülkesidir. Yolsuzluk ölçen uluslararası kuruluşların endekslerinde çok berbat ülkelerle birlikte alt sıralardayız ve buraya Japon yapıştırıcısı ile tutturulmuş gibiyiz. Yukarılara, Singapur, Norveç gibi ülkelere doğru bir yükseliş yok.
Bundan çıkan anlam şudur: İktidara kim gelirse gelsin yolsuzluk azalmadan, aynı düzeyde devam eder. Dirseğini rakı masasına dayayanlarla alnını secdeye değdirenler arasında fark yok. (İnsanı Tanrı’ya dua değil dürüstlük yaklaştırır. Ama bu başka bir yazı konusu.)
Bir süre önce büyük bir yolsuzluk olayını araştırırken üst düzey bir yetkiliden şöyle bir not almıştım:

Milli gelirin yüzde 10’u
“Türkiye de yolsuzluğun büyüklüğü herhalde milli gelirin %10’undan aşağı değildir. Ergenekonlar, kontrgerillalar, istihbarat savaşları bu büyük miktardan pay alma kavgasıdır. Keşke savcı(lar) olay(lar)ı bu boyutu ile soruşturma görüş ve imkânına sahip olsa idi.”
Türkiye’nin milli geliri 850 milyar dolar civarındadır. Bunun yüzde onu 85 milyar dolar eder. Bu her yıl birilerinin cebine haksız kazanç olarak akan paradır. Az değil. Milli geliri 90 milyar doların altında olan yüzden fazla ülke var dünyada.
Hadi diyelim ki bu rakam abartılı. Ki sanmıyorum. Yarısı bile dev bir rakam.
O zaman bu hırsızlık en azından Ergenekonvari bir titizlikle takip edilmemeli mi? Edilmeli, tabii, ama edilmez ve edilmeyecek.
Çünkü bu tür işleri tezgâhlayanlar ile telefon dinleme emrini verenler aynı kişilerdir. Kirli politikacılar ve bürokratlar. Onlara taşeronluk yapan işadamları.

Yolsuzluk cezadan muaf
Politikacıların tamamen bürokratların kısmen dokunulmazlıkları var. İşadamlarının pahalı avukatları ve yargıyı saptıracak servetleri var.
Onun için parasal ölçüye göre en büyük suç türü olan yolsuzluk aynı zamanda en az soruşturulandır. Pratik anlamda “cezadan muaftır” bile diyebilirsiniz.
Geçen gün, Ergenekon iddianamesini karıştırırken, ünlü bir işadamı ile iki orgeneralin bir ihalede doksan milyon dolarlık bir işi yüz elli milyona yaptırıp aradaki altmış milyon doları paylaştıklarına dair bir iddiaya rastladım. Ama ne askerler ne de işadamı kovuşturulmuştu.
Demek ki hükümeti devirmeye yeltenmeyi suç addeden savcılar yolsuzluğa suç gözüyle bakmıyorlardı.
Devletin cebinden onu yönetenler tarafından çalınan paralarla bir Türkiye daha yaratılırdı.
Ama hiç umutlanmayın. Türkiye’de her şey değişir, rüşvet ve yolsuzluk değişmez. Birinci Cumhuriyet, İkinci Cumhuriyet falan yok. Yolsuzluğun aşamaları var.