Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her imparatorluk kaybolur veya küçülürken arkasında bir kan gölü bırakır.
Osmanlı’da da böyle oldu. Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin pek fazla kavga etmeden yüz yıllar boyunca yan yana yaşadıkları birçok yer, yirminci yüzyılda savaşlar, katliamlar, göçler ve gaddarlıklarla darmadağın oldu.
Etnik temizlik yüzyıllar boyunca yan yana yaşamış karışık toplumları tek uluslu hale getirdi. Eski pırıltı, kültür ve zenginliklerini çalarak.
İngiliz tarihçi Philip Mansel, Levant adlı muhteşem yeni kitabında, üç eski Osmanlı liman kenti İzmir, İskenderiye ve Beyrut’ta bu fenomeni inceliyor.
Bu şehirler, Osmanlı yönetiminde gerçekten kozmopolit mi idiler? Küreselleşmenin daha adı bile duyulmamışken bu şehirler nasıl birer global kent oldu? Bugün Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin iç içe yaşaması imkânsız bir hayal gibi görünüyor.
O zamanlar nasıl mümkün oldu? Ve neden önce İzmir, ardından İskenderiye ve en son Beyrut çok uluslu ve dinli birer vaha iken çöl oldu? Eski ihtişamlarını yeniden yakalamaları mümkün mü?

Dünya ticareti 17. yy’da arttı
Üç şehir arasında ilk yükselen İzmir oldu. On yedinci yüzyıldan itibaren artmaya başlayan dünya ticareti, zengin tarım ve halıcılık hinterlandı olan şehri önemli bir alışveriş merkezi haline getirmeye başladı.
Avrupa’dan tüccarlar, maceraperestler, asilzadeler İzmir’e yerleşmeye başladı. Şehrin nüfusu 1600’de beş bin iken, elli yılda 30-40 bine yükseldi ve 1700’de yüz bin oldu. Yedi Türke iki Rum, bir Ermeni ve bir Yahudi düşüyordu.
On sekizinci yüzyılda, “Şarapları kadınları kadar güzel” olan İzmir “Levant’ın İncisi”, “Doğu’nun Paris’i” oldu. Bazen aynı anda limanda 200 ticaret gemisi, şehirde 1500 deve olurdu.
On dokuzuncu asrın ortalarında ilk defa şehrin Rum nüfusu Türk nüfusunu aştı. Ticaret Rumların egemenliğine geçti. 1803’te Osmanlı Rumlarının 600’den fazla ticaret gemisi vardı.
1870’te Osmanlı dış ticaretinin yüzde otuzu İzmir limanından geçiyordu. 1890’da bu oran yüzde elli beşe çıktı. Dükkânları daha kaliteli mallarla dolu olduğu için çeyiz düzmek isteyenler İstanbul’dan İzmir’e gelmeye başladı.

Birçok ilk İzmir’de oldu
Bugün hâlâ ayakta olan ve inşaatına 1867’de başlanan Kordon, Osmanlı’nın en büyük kenstel projesi idi. Birçok “ilk” İzmir’de oldu. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ilk at yarışları 1840’ta Şirinyer’de yapıldı. İlk gazete (1828), ilk Amerikan okulu (1833), ilk elektrik (1888), ilk futbol takımı (1890), ilk sinema (1909)...
Ama bu tantana ve zenginlikten en az payı alan Türkler, en çoğunu alan ve şehrin sahibi imiş gibi davranan Rumlardı. Rumların kovulmasının, şehrin yakılmasının herhalde en önemli
nedeni budur.
Aynı yükselişi ve düşüşü İskenderiye ve Beyrut da yaşadı.
Levant, Mansel’in klasik olmaya aday Konstantiniyye kitabından alışkın olduğumuz zengin bir araştırma ürünüdür. İnanılmaz bir ayrıntı zenginliğine sahip ve renkli anılar, anekdotlar ve alıntılarla doludur.
Levant / Akdeniz’de İhtişam ve Felaketler/ Philip Mansell/
Everest Yayınları