İstikrardan söz açıldı. Ev sahibemiz "Türkiye'nin birdenbire kendini istikrarsızlığın içinde bulmasının sebebi nedir?" gibi bir soru sordu."Türkiye'nin doğal hali istikrarsızlıktır" diye atıldım."Size katılmıyorum" dedi diplomat. "Bu son olaylardan önce Türkiye dört yıl istikrar yaşadı.""O istisnai bir şeydi" dedim. "Kanuni Sultan Süleyman'ın ölümünden bu yana ilk defa bu kadar uzun istikrar yaşadık. Şimdi doğal halimize avdet ettik." Geçen hafta bir grup gazeteciyle birlikte bir Batılı diplomatın evinde öğle yemeğine davetliydim. Tam anlamıyla ciddi değildim bunları söylerken. Aklıma ilk gelen lafları etmiştim. Belki biraz bunaldığım için. Klima açık olsa ve oturduğumuz salon sıcak olacağına serin olsa, ceket giymemiş ve kravat takmamış olsam, belki böyle konuşmazdım. Belki de hiç konuşmazdım. Veya başka bir şey söylerdim. Siyaset söz konusu olduğunda hem bir şeyi hem de tersini savunmak mümkündür. AKP'nin Türkiye için bir felaket olma potansiyeline sahip olduğunu da söyleyebilirsiniz. Uzun zamandan beri Türkiye'nin gördüğü en iyi hükümet olduğunu da. Bu tezler eşit derecede inandırıcılıkla savunulabilir çünkü her ikisi de hem doğru hem yanlıştır. Doğru, yanlış... Tartışma bir süre devam etti.Ben kendimi kötümserlerin cephesinde buldum. "Kötümser çok şey bilen iyimserdir" diyecektim ama yeteri kadar ukalalık etmiştim. Lafı başkalarına bıraktım. Sonra yemeğe geçtik ve orada Danıştay baskınıyla ilgili ilginç bir spekülasyon duydum: Bu baskın AKP'yi sandıkta yenemeyeceklerini bilenlerin onu başka yöntemlerle tuş etme girişimi olabilirdi. Eğer bu doğruysa sansasyonel terör olaylarının devam etmesi olasıydı.Peki kimdi bunlar?AKP'yi sarsmak veya devirmek için memleketi yangın yerine çevirmeyi, ekonomiyi batırmayı göze alanlar. Kötümser cephe Evet de kim? İsimleri ne? Hangi grup? Bunların cevabını kimse veremedi.Yemekten sonra eve dönerken söylediklerimi düşündüm.Şaka-maka, tespitim doğru olabilir miydi?İstikrarsızlık gerçekten Türkiye'nin doğal hali olabilir mi? Ve eğer istikrarsızlık doğal hali ise, neden? Menderes'in devrildiği 1960 yılından bu yana tarihimizi inceleyecek olursak şunu görürüz: İstikrar denilen şey, istikrarsızlık denilen ummanın içindeki minik adacıklardır. Biz Türkler de boğulmadan bir adadan diğer adaya yüzmek için kendini helak eden bir millet.Doğru mu yanlış mı?İyi de neden? Daha iki ay önce, bazı şeylerin, enflasyonun, kurlarda keskin iniş çıkışların, hızlı sıcak para kaçışlarının ebediyen sona erdiğine inanıyorduk. Ekonomide sınıf atlamış olduğumuz fikri iyice yerleşmişti.Şimdi?Türkiye'nin istikrarla buluşmaları neden evlilikle sonuçlanmıyor da kaçamak olarak kalıyor hep? Yoksa bu son olayları fazla mı abarttık? Bu soruların cevabını uzun uzun düşünmeliyim. mmunir@milliyet.com.tr Boğulmadan...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024