Metin Münir

Metin Münir

mmunir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

CHP genel merkezinin önünde toplanıp saç yolma ve göğüs yumruklama eylemi yapmayı düşünenler varsa lütfen beni de çağırsınlar.
Elli yıla merdiven dayayan gazetecilik hayatımda Cumhuriyet Halk Partisi’nin çok akılsız işler yaptığını gördüm. Ama milletvekilliği yeminini boykot etme kadar akılsızını görmedim. Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde CHP kendini aşmaya başladı.
Ergenekon sanığı Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal’ı milletvekili adayı yapmak yanlış bir işti. CHP’li değildiler bir defa. Siyasi bir görüş değil siyasi bir oyunun temsilcisi olarak aday gösterildiler. Seçildikten sonra salıverilmeleri halinde, CHP, yargıya ve AKP’ye dilini çıkartma fırsatını elde edecekti, başka bir şey değil.
Ergenekon sanıklarının, yargılanmaları sonuçlanmadan ağır hapis cezası çekmeleri, skandal bir insan hakları ihlalidir. Bu ve buna benzer davalar, artık kimsenin ilgilenmediği bir şekilde uzayıp dal budak salarak kendi kendilerini çürütmekte. Ama hukuksuzlukla arka kapıdan adam kaçırmaya çalışarak savaşılmamalıdır.

Demokrasi savaşı mı?
CHP boykotunu tutuklu milletvekillerinin yemin etmek üzere serbest bırakılmamasına karşı verilen bir “demokrasi savaşı” gibi sunmaya çalışıyor. Ama gerçek neden değişik.
Kılıçdaroğlu ve ekibi AKP’yi alaşağı etme imkânsızlığının düş kırıklığını ve ezikliğini yaşıyor. Umut ettikleri yüzde otuzlara ulaşıp kalabalık bir ana muhalefet olmayı bile başaramadılar. Erdoğan ise yüzde elliyi gördü, AKP’nin Türkiye’nin yönetici partisi haline geldiğini tartışmasız hale getirdi.
AKP’nin neden başarılı olduğu açıktır: Türk halkının çoğunluğu AKP yöneticileri gibidir: Dindar, muhafazakâr, milliyetçi, efe, ne pahasına olursa olsun zenginleşmek isteyen, uluslararası arenada saygı görmeye aç.
AKP bu seçmen ile el ve eldiven gibidir. CHP’nin seçmeni ise küskün, kaderi düş kırıklığı olan kızgın bir azınlıktır.

Şaşırtıcı birşey yok
CHP 1920’lerde kendine koyduğu misyonunu gerçekleştirmekte başarısız olmanın bedelini ödüyor. Atatürk’ün partisi Anadolu’ya eğitim ve refah götüremedi. Tepeden inmeci, halk çoğunluğundan uzak, Türkiye’nin gerçeklerine yabancı kaldı. Bağdaş kurup yerdeki örtünün üzerindeki çanağa diğerleri ile birlikte kaşık sallamaya iğrenir. İktidara gelse bile yönetemez çünkü deneyimi yoktur, kadrosu fakirdir.
Yemin boykotunun nedeni bu acı gerçekleri kavramanın doğurduğu hiddetinin dışarı vurulmasıdır.
Kılıçdaroğlu kontrolü kaybediyor. Hem o hem de çevresindekiler yalpalamakta. Seçimlerden sonra, bir laf balonuna binip Türkiye’nin üzerinde amaçsız gezinip durmaya başladılar, Kapadokya’daki turistler gibi.
AKP de onları yere indirmeye çalışacağına alttan yukarı doğru üflüyor. Bunun sivil anayasa ve Kürt barışının beline kazmayı vurabileceğini hesaplamadan.
Şaşırtıcı bir şey yok. Bizde siyasette kızgınlık, küslük ve kabalık normdur.
Bu olaylar bir defa daha gösterdi ki demokrasi sandığa oy atmaktan ibaret değildir. O, işin başlangıcıdır. Sonu değil.