Nereden biliyorlar?

16 Nisan 2006

Tanrı yoktur.Kainat boş ve anlamsızdır ve hiçbir amaca hizmet etmiyor.İnsan özel bir yaratık değildir. Beyin denilen karmaşık bir elektrik ve kimya olgusunun emrindedir. Doğar, yaşar, ölür ve yok olur. Hiçten gelir, hiçe gider. Ruh sonsuza dek var olmaz çünkü ruh yoktur.Sualim şu: Nereden biliyorlar?Kainat o kadar büyüktür ki bazı yıldızların ışığı hâlâ dünyamıza ulaşmadı ve belki de hiçbir zaman ulaşmayacak. Bu gerçeği iyice kavramak lazım. Bilim adamları kainatın 13 milyar yıl önce meydana geldiğini tahmin ediyorlar. Dünya beş milyar yıldan beri var. Işık saniyede yaklaşık 300 bin kilometre hızla seyahat ediyor. Bu akıl almaz sürate rağmen bazı yıldızların ışığı hâlâ buraya ulaşamadıysa kainat denen yerin insanın hayal bile edemeyeceği kadar büyük olması lazım. Hayale sığmayan bilime nasıl sığacak?Bilim adamları ışığı bize ulaşamayan yerlerde ne olup bittiğini nereden biliyorlar?Bilim adamları 'İnsan beyni kainattaki en karmaşık şeydir' demekten çok hoşlanır.Nereden biliyorlar? Kainattaki her şeyi ölçtükten sonra bu kanaate mi, bu sonuca mı vardılar? Daha güneş sisteminin bittiği, soğuk boşlukların başladığı yerdeki Oort Bulutları'nın ne ihtiva ettiğinden emin değiller.Evrim

Yazının Devamı

Nükleerde yeni start, eski alışkanlıklar

15 Nisan 2006

Yeniden.Yarım yüzyıldan fazladır bu yarış Türkiye'de başlıyor ve, yanlış start dolayısıyla, bitmeden duruyor. En son bir önceki hükümet döneminde ihale nihai aşamada iptal oldu.Hükümetin konuyu canlandırmasında şaşacak bir şey yok.Petrol, kömür ve gaz fiyatlarının yükselmesinden, Rusya'nın güvenilir bir doğalgaz kaynağı olmadığının ortaya çıkmasından sonra Batı'da nükleer tartışması yeniden başladı. Karbon kirliliğinin iklimi değiştirmeye başlaması bu tartışmalara aciliyet ekledi.Yeni nükleer santral yapmamak, eskiyenleri kapatmak kararı alan Almanya, İngiltere, İsveç ve İtalya gibi ülkeler bile konuyu yeniden değerlendiriyor. Yirmi beş yıldır yeni santral yapmamış ABD de yeni santrallara başlayacağa benziyor.Nükleerde önderliği 1990'larda hızlı kalkınma sürecine girmiş Asya ülkeleri Batı'dan devraldı. Asya'da 2000 yılından bu yana 47 yeni nükleer santral üretime geçti veya geçme aşamasında. Çin 6.6 GW'lık nükleer kapasitesini 2020'ye kadar kadar 30 GW'a çıkaracak.AKP bu defa Türk gibi başlayıp İngiliz gibi mi bitirecek, yoksa gene hatalı bir başlangıcın başlangıcında mıyız?Kamuoyunun elinde bu konuda karar vermeye yetecek bilgi yok. Bilgi bu işin çok önemli bir bölümünü teşkil

Yazının Devamı

Masonlar, yalanlar, geride kalanlar

14 Nisan 2006

Böyle bir şey gerçekten oldu mu?Aradan kırk yıldan fazla zaman geçmesine rağmen ne Demirel ne de masonlar bu olayın gerçek yüzünü açıklamadı. Süleyman Demirel 1964'te mason olmadığına dair Loca'sından "yalan" bir belge almasaydı belki Adalet Partisi başkanlığına seçilmeyecek, 35 yıl Türkiye'nin kaderinde söz sahibi olmayacaktı. O günden bu yana ikisi de büyük bir inkârı yaşıyorlar.Birçok canlı şahidi olan bu olayın gerçekten olmuş olduğunu ben de bir mason dostumdan dinledim. Kısa bir süre önce aldığım mektupta da şu ayrıntılar var:"Olay doğrudur. Süleyman Bey'e böyle bir belge verilmiştir ama yalan bir belge değildir verilen. Süleyman Bey'e istifa etmesi söylenmiş ve istifa ettikten sonra 'Süleyman Demirel derneğimiz üyesi değildir' şeklinde bir belge verilmiştir."Demirel 1955'ten itibaren masondu. Açıklamak için değil, gizlemek için yazılan bu mektup, gerçeğe uyguladığı estetik ameliyatla yapılan işe ek bir ahlaksızlık boyutu getirdi. Nitekim bunu hazmedemeyen bir grup mason 1965'te kopup ayrı bir loca kurdu.Masonların bu büyük aldatmacası olmasaydı Demirel cumhurbaşkanı ve yedi defa başbakan olabilecek miydi? Bu konuda spekülasyon yapmak abes.Abes olmayan, yalanla ne kadar

Yazının Devamı

Katille katil olmak

12 Nisan 2006

Gandhi, Hindistan'ı İngiliz boyunduruğundan kurtardı. King, Amerikalı siyahların köleliğin son kalıntılarından kurtulup beyazlarla eşit haklara kavuşmalarını sağladı. Ortadoğu'da Müslümanların taraf olduğu bir hiddet ve şiddet tırmandıkça aklıma bu adamlar geliyor. Ve kendi kendime soruyorum: Neden Müslümanlar ille şiddete şiddetle cevap veriyorlar? Neden akıllarına başka yöntemler gelmiyor? Neden Usame Bin Ladin bir Gandhi veya King olmadı da terörist oldu? Geçen yüzyılın en büyük özgürlük zaferleri dünyanın gördüğü en munis, en şiddet karşıtı iki kişi tarafından gerçekleştirildi. Mahatma Gandhi (1917-1984) ve Martin Luther King (1929-1968). Gandhi ile King'in karşısında da gaddar insanlar, dev güçler vardı. Her ikisinin de halklarına çok çektirilmişti. Ama şiddete şiddetten kaçındılar. Şiddet, sadece hedef aldığını yok etmez. Başında belki öyle görünür. Ama hesap kapatılıp defter dürüldüğünde kurşunun hem atanı hem de yiyeni vurduğu ortaya çıkar. Katliam yapanlar da katledilenler de aynı acının mirasçılarıdır, ruhlarında aynı bıçak saplıdır.Şiddete şiddetle karşı geldiğinizde düşmanınızla aynı düzeye inersiniz. Elini kana bulayanı öldürdüğünüzde eliniz kana bulanır. Sizi soyanı

Yazının Devamı

O iş sizin dediğiniz gibi değil müteahhit kardeş

10 Nisan 2006

Müteahhitler de ona Hazine garantisi olmadan bunun mümkün olmadığını söylediler. Türkiye Müteahhitler Birliği Başkanı Erdal Eren Hazine'ye çattı. "Büyük enerji yatırımları Hazine'mizin geliştirip uyguladığı ilginç bütçe tekniği yüzünden bir türlü yatırım programına alınıp yapılmıyor" dedi. "Mesela siz bir baraj inşaatı için beş yıl ödemesiz büyük miktarda kredi buluyorsunuz. Ancak bu işler Hazine garantisi olmadan olmuyor."Eren'in bu ithamı hem Hazine'ye yönetilmiş belden aşağı bir tekmedir hem de gerçeklere uymuyor.Buna rağmen Erdoğan ya bilmediğinden ya da önünde konuştuğu topluluğu hoşnut etmek istediğinden Eren'e hak verdi ve Hazine'nin kasıklarına bir tekme de o attı. "Ben de aynı şeyi savunuyorum" dedi. "Bizim Hazinecilerle ben de anlaşamıyorum."Türkiye'de büyük enerji yatırımlarına finansman bulunamamasının esas nedeni Hazine garantisi olmaması değildir. Türkiye'de enerji piyasasının serbest olmamasıdır. Piyasa serbestleşmeden bankalar enerji yatırımlarına kredi vermez. Çünkü, Türkiye'de elektriğin bir tek alıcısı ve dağıtıcısı var: Devlet. Elektrik fiyatı da arz ve talebe göre değil, ne olduğunu kimsenin tam anlamadığı hesaplara göre devlet tarafından belirleniyor.

Yazının Devamı

O kadar mutluyum ki, utanıyorum

9 Nisan 2006

41 yaşında bir arkadaşına yazdığı mektupta "gene" hastalandığından şikâyet etti ve "Birkaç yıllık ömrüm kaldı" dedi. Voltaire, bu mektubu bitirdikten 43 yıl sonra öldü. Her Allah'ın günü bir şeyin kanser yaptığı veya kansere iyi geldiğinin açıklandığı bir dünyada yaşıyoruz. Sıska, sıkı ve sağlıklı yaşamak neredeyse din haline geldi. Voltaire, kolesterol, trigliserit, AIDS ve kuş gribinin bilinmediği çağların adamıdır. Bir şeyleri doğru yapmış olmalıydı ki, insanların genellikle kırkına gelmeden öldüğü on sekizinci yüzyılda, 84 yaşına kadar yaşadı ve bir daha kalkmamak üzere yatağa düşünceye kadar aktif bir hayat sürdü.Voltaire'in uzun ömrünün sırrı ne olabilir?Uzun yıllar düşünür için sekreter ve uşak karışımı bir şey olan Sebastien Longcahmps, Voltaire'in hep "İnsanın sağlığı tamamen kendi ellerindedir" dediğini yazdı. "Bunun üç temel ayağı var derdi: ayıklık, her şeyde ölçülü olmak ve hafif egzersiz yapmak. Kaza dışında, insanın başına gelen bütün hastalıklarda bizi sağlıklı halimize iade etmeye uğraşan doğaya yardımcı olmak yeter. İnsan aşağı yukarı her zaman diyetinde sıkı olmalı, uygun ve sürekli sıvı almalı ve hep basit şeyler yemelidir. Yanında bulunduğum süre içinde onu

Yazının Devamı

Reina'nın duvarının altında kim kaldı?

7 Nisan 2006

İstanbul'un lüks eğlence mekânı Reina'nın kaçak yaptırdığı iddia edilen duvar, yanındaki evin üzerine çöktü. Evin enkazı altında kalan genç bir karı koca ile altı yaşındaki çocukları öldü. Ölenlerin kabahati Türk olmak. Bu az buz bir kabahat değil. Türk olmak riskli bir iştir. Türkiye'de herkes potansiyel kurban ve sanık olarak dünyaya gelir. Ve gider. Sabahın altısında evlerinde uyurken Reina'nın duvarının altında can veren İrfan-Neslihan Arvasi ile altı yaşındaki oğulları İbrahim gibi. Pazartesi günkü Milliyet'te ülkemizin en büyük ceza hukukçularından Uğur Alacakaptan, hocası Profesör Faruk Erem'in şu sözlerini nakletti: "Türkiye'de suç işlememek eldedir. Ama Türkiye gibi bir ülkede sanık olmamak elde değildir." Acaba Türkiye'de suç işlememek o kadar da elimizde mi? Yoksa Türkler, diğer dezavantajları yanında, bir de suçlu olarak mı doğuyorlar? Kabahatli kim? Alacakaptan, Ankara'da genç bir profesörken, Anayasa'ya saygı mitingine katıldı diye askeri yönetimlerden biri tarafından idamla yargılanıp aylarca hapis yatmadı mı? Normal ülkelerde Anayasa'ya saygı duymayanlar yargılanırken?Dünyanın hiçbir uygar metropolünde şehrin en pahalı eğlence mekânının duvarının dibinde gecekondu

Yazının Devamı

Erdemir'deki "kıyım"ın bir başka açıklaması

5 Nisan 2006

Pazartesi günkü yazımda cevaplandırmaya çalıştığım bu soruya bugün ikinci bir cevap vereceğim.Ama önce o yazımı okumayanlar için birincisini özetlemek istiyorum: Oyak'ın yaptığı tasfiyede "intikam saikiyle hareket eden" danışmanlarının etkisi var. Oyak, özelleştirme öncesi, eskiden Erdemir'de çalışan bazı yöneticileri danışman olarak tuttu. Bu ekip, AKP iktidara geldikten sonra tasfiye olan ekipti. Onlar da onları tasfiye edenleri tasfiye ettiler."Hayır," dedi, beni, telefonla arayan veya e-mail yollayan eski yeni Erdemirciler. "Bu açıklama doğru değil." Onların da ortak iddiası şu: Ereğli Demir Çelik'i özelleştirmeden satın alan Oyak, 35 üst düzey yöneticiyi neden işten çıkardı? AKP iktidara geldikten sonra Erdemir'in üst yönetimi tarikatçılarla dolduruldu. Bunlar ilk aşamada 282 kişiyi işten çıkardılar. Atılanların sayısı zamanla 900-1000'i buldu. Oyak'ın yaptığı, din unsurunu şirketten çıkarmaktır. Bu tasfiye devam edecek."İnanç mozayiğine dayalı bir yönetim vardı burada" diye konuştu Erdemir'e Oyak'la gelen ve adının açıklanmasını istemeyen bir kaynak. "Fethullahçılar, Süleymancılar, Nakşiler, Nurcular... Yönetim kurulundan en aşağıya herkes kendi adamını getirdi."Bir başka

Yazının Devamı