Tüpraş: Dağların ardında görünmeyen dağlar

5 Haziran 2006

Geçen hafta bu konuda bir yazı yazdım. Bu işlemin çok eleştirilmiş olmakla beraber hem uluslararası finans âleminde hem de Türk özel sektöründe rutin bir iş olduğunu savundum.Yazım hem doğru hem yanlıştı. Bir kaynağımın dediği gibi, "Dağların ardında başka görünmeyen dağlar var." O dağları göremedim.Hukuki açıdan Özelleştirme İdaresi ve onun patronu olan Maliye Bakanlığı'nın yaptığı iş doğruydu. Ticari açıdan da Tüpraş'ın % 51 kontrol hissesi dışında kalan bölümünün özelleştirmeden önce satılmış olması da savunulabilir bir hareketti.Ama operasyonda ahlaki açıdan çok ama çok sakat bir taraf vardı. Özelleştirme İdaresi 16 ay kadar önce Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ'nin (Tüpraş) % 15 hissesini 470 milyon dolara bir grup yabancı yatırımcıya sattı. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 1 Şubat 2005 Salı günü bir açıklama yaparak iki gün sonra % 15 Tüpraş hissesini İMKB Toptan Satışlar Pazarı'nda (TSP) satacağını duyurdu.Bu açıklamalardan önceki hafta Tüpraş, Özelleştirme İdaresi ve Maliye Bakanlığı'nın temsilcileri Amerika'nın ve Avrupa'nın finans merkezlerini turluyordu. Amaç, bankalara ve kurumsal yatırımcılara Tüpraş'ın özelleştirilmesi hakkında bilgi vermekti. Yatırımcılar Türk

Yazının Devamı

Keşke on bin yıl önce

4 Haziran 2006

Bir ara nesilleri tükendiği sanılan, sonra tek tük görülmeye başlanan Kıbrıs kartalıydı bunlar. Oturunca etrafta küçük beyaz kuş tüylerinin olduğunu görüyorum. Birkaç metre ileride narin bir kuş iskeleti var. Başsız. Eti tamamen sıyrılmış. Üzerinde iri bir karınca dolaşıyor. Belki de kartalın yakalayıp yediği bir göçmen kuşu.Yerdeki tüylerden birini alıp dudaklarıma sürüyorum. İnanılmaz hafif, yumuşak ve temiz. Hâlâ kuş kokuyor.Kuş solucanı yiyor, kartal kuşu yiyor. Her yaratığın kendine özgü bir düşmanı var.İnsan bütün yaratıkların düşmanı. İnsanın düşmanı kim? İnsan. Homo homini lupus. İnsan insanın kurdudur. Yürüyüşten terlemiş ve ısınmış vücuduma serin bir hava vuruyor.Etrafta bir kuş bolluğu var. En yukarıda dolanan kartalların altında, uçuruma yakın yabani güvercinler, kargalar uçuşuyor. Sol tarafımda bir yerlerden adını bilmediğim bir göçmen kuşun ötüşü geldi. Bir daha dönmeyeceğini bildiği birini çağırıyor sanki.Buraya gürültüden kaçmaya geldim. Köpek havlamalarından, kamyonlardan, buldozerlerden, çimento karma makinelerinden, kaya parçalayıcılardan, evime sürekli bir uğultu olarak gelen sahil yolundaki trafikten. Havasında oksijenden çok para kazanma hırsı olan

Yazının Devamı

Normal bir işlemin anormal sonuçları

3 Haziran 2006

O gün bu gündür de bundan dolayı başı dertte.Oysa, Özelleştirme İdaresi'nin yaptığı işlem uluslararası finans dünyasında ve Türk özel sektöründe rutin sayılan bir blok hisse satış işidir. Nitekim Kasım 2004'ten bu yana aynı yöntemle birçok büyük Türk şirketi de satış yaptı. İşte bazıları: Doğan Burda Rizzoli Dergi Yayıncılık ve Pazarlama, Eczacıbaşı İlaç Sanayi ve Ticaret, Petrol Ofisi, Finansal Kiralama, Akbank, Finansbank, Doğan Yayın Holding, Koç Holding, H. Ö. Sabancı Holding, Acıbadem Sağlık Hizmetleri, Marmaris Altınyunus Turistik Tesisleri, Hürriyet Gazetecilik ve Matbaacılık. Bu şirketler arasında kazıklanmaktan, para kaybetmekten hoşlanan bir enayi görüyorsanız lütfen beni uyarın. Mart 2005'te Özelleştirme İdaresi Başkanlığı o zamanlar kontrolünde bulunan Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ'nin (TÜPRAŞ) % 15 hissesini 470 milyon dolara bir grup yabancı yatırımcıya sattı. Özelleştirme İdaresi'nin kullandığı Private placing veya placement diye bilinen yöntem şöyle çalışır: Bir veya birkaç yatırımcı bir araya gelir ve bir aracı kurum vasıtasıyla değer kazanacağını öngördüğü halka açık bir şirketin hisselerini belirli bir fiyattan blok halinde almaya talip olur. Alış büyük olduğu

Yazının Devamı

Arcelor, Severstal, Erdemir

2 Haziran 2006

Bunlardan biri, arzulanan bir rakiple birleşerek arzulanmayan rakip için alınamayacak kadar pahalı hale gelmektir.Arcelor'un dünyanın en büyük demir-çelik üreticisi Mittal'in kucağına düşmekten kurtulmak için seçtiği yol budur. Lüksemburg'da kurulu, halka açık bir Avrupa şirketi olan Arcelor, Hintli Mittal'i beğenmedi. Geçen hafta Rus Severstal ile birleşeceğini açıkladı.Birleşme gerçekleştiğinde cirosu 59 milyar dolar, kapasitesi 70 milyon ton olan bir dev meydana gelecek. Mittal birincilik tahtını Arcelor'a terk edecek. Batı'da halka açık şirketlerin arzulanmayan rakipleri tarafından satın alınma tehlikesini savuşturmak için geliştirdikleri birçok strateji var. Anlaşmanın yürürlüğe girebilmesi için Arcelor'un temmuzdaki genel kurulunda hissedarların % 50'den fazlasının lehte oy kullanması lazım.Severstal Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra yapılan şaibeli özelleştirmelerde kapanın elinde kalan devlet şirketlerinden biri. Sahibi, özelleştirme yapılırken fabrikanın genel müdürü olan, Aleksey Mordaşov. Babası şimdi sahibi olduğu tesislerden birinde işçiydi. Hissedar oyu Mordaşov demir-çelik tesislerini ve demir madenlerini Arcelor'a devredecek ve ayrıca 1.5 milyar dolar

Yazının Devamı

Boyner - KKK anlaşması nereye varacak?

31 Mayıs 2006

Toplantıyı ünlü bir Türk bankacı düzenledi.Buna toplantı yerine güzellik yarışması demek daha doğru olur. KKK'nin temsilcisi katılımcılar arasında en çok Beymen patronu Cem Boyner'in takdimini beğendi. Toplantıya yakın bir kaynağın deyimiyle, "araları pişti."KKK ile Boyner ailesi arasında bir prensip anlaşması imzalandı. Buna göre, KKK, Boyner'in mağazacılık kolunda faaliyet gösteren iki şirketinde eşit ortak olacak. Bu şirketlerden biri % 40'ı halka açık ve eski adı Çarşı olan Boyner Mağazacılık'tır. Diğeri ise, yüksek gelirlilere hitap eden ve tamamı Boyner ailesine ait olan Beymen'dir.Özel sermaye şirketleri için çok kritik bir konu olan yönetimin nasıl paylaşılacağı açıklanmadı. Normal şartlar altında KKK'nin yönetimde çoğunluğa sahip olmak istemesi gerekir, çünkü, şirketlerin yeniden yapılandırlması ve KKK'nin çıkışı buna bağlı. Altı ay kadar önce altı patron İstanbul'da dünyanın en büyük özel sermaye şirketlerinden biri olan Kohlberg Kravis Roberts & Co. (KKK) temsilcisiyle bir araya geldi. Aynı kaynağa göre, "Boyner'in bu alışverişten eline 200 milyon dolar civarında para geçmesi, bu miktarın bir bölümüyle grubun borçlarının kapatılması gündemdedir."KKK-Boyner anlaşması

Yazının Devamı

Otomatik pilotta Nuh ile peygamber

29 Mayıs 2006

Sorulması gereken soru şuydu: "Böyle kazalar neden daha önce ve daha sık olmuyor?"Çünkü yıllardan beri, neredeyse her gün, Türk savaş uçakları havalanır, Yunanlıların Ege Denizi'nde egemenlik sahası addettiği ettiği koridorlarda uçar. Yunanlılara hak iddia ettikleri göklerde hak iddia etmeye hakları olmadığını ilan eder. Yunan savaş uçakları da Türk uçaklarını taciz etmek için peşlerine takılır veya karşılarına çıkar. Böyle binlerce sorti yapılmıştır. Türk jetleri bu uçuşları silahsız yapar. Yunan uçakları ise gırtlaklarına kadar silahla donanmıştır.Bu güne kadar bir kaza olmamış olması bir mucizedir çünkü her seferinde uçaklar birbirine neredeyse dokunacak kadar yaklaşır.Bu tür sortileri yapan Türk uçaklarının saatte 1320 kilometre hızla uçabilme yeteneği var. Normal koşullarda Yunan uçakları havalanmadan Türk uçaklarının geçip gitmesi lazım. Ama Yunan Hava Kuvvetleri jetlerimizin nerede olduğunu biliyor. Hava Kuvvetlerimiz uçaklarının rotasını İtalya'daki NATO karargâhına bildiriyor. Bu bilgiler bütün diğer NATO devletlerine olduğu gibi Yunanistan'a da açık. Türk uçakları daha havalanmadan Yunanlı meslektaşları onları havada bekliyor. Geçen hafta iki Türk ve Yunan savaş uçağı

Yazının Devamı

Ben galiba farkında olmadan...

28 Mayıs 2006

Kalender kelimesini arıyordum. Altındaki "Kalenderiye" kelimesinin açıklamasında şu bilgilere rastladım. Kimin ne amaçla kurduğu bilinmeyen Kalenderiye dünya malına ve gösterişe önem vermeyen bir İslam tarikatıymış. On ikinci yüzyılda Şeyh Cemaleddini Savi tarikatın kurallarını saptamış, belli bir düzene koymuş. Hindistan, Orta Asya, İran, Irak, Suriye, Mısır ve Selçuklular devrinde Anadolu'da yandaş bulmuş. Ben galiba farkında olmadan Kanderiye tarikatına mensubum. Bunun geçen gün Ali Püsküllüoğlu'nun Türkçe Sözlük'ünü karıştırırken farkına vardım. Kalenderler derin bir Alevi inancı taşırmış. ( Bu ben değilim. Alevi değilim. Ama Alevileri seviyorum.) Kalender dervişleri her türlü kural ve bağlantıdan kopmuş, canlarının istediği gibi yaşar, giyim kuşama, gösterişe önem vermez, kalenderce davranırlarmış. (Aşağı yukarı ben.) Saç, sakal, bıyık ve kaşlarını tamamıyla kazırlarmış. (Kaş ve saç hariç.) Tanrı'nın her varlıkta bulunduğuna, güzel olanı sevmenin Tanrı'yı sevmek olduğuna inanırlarmış. (Tamamen ben.) Özetle, kalender (veya Kalender) "yaradılışça alçakgönüllü ve gösterişsiz, sade yaşamaktan yana olan ve öyle yaşayan kimsedir." (Aşağı yukarı gene ben.)Demek ki, ben kendimi

Yazının Devamı

Her millet layık olduğu palavrayı dinler

27 Mayıs 2006

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin azgelişmiş ve fakir bir ülke olduğuna dair iddiaların tamamen ortadan kalktığını söyledi.Son beş on gün içinde gazetelerde okuduğumuz bu saptamalardan hangisi doğru?Yüzde yüz çelişkili oldukları için ikisinin de doğru olması mümkün değil. Ya 18 milyon kişinin aç ve sefil yaşadığı bir Türkiye var. Ya azgelişmişlik ve fakirliği ardında bırakmış bir ülke. Azgelişmişlik ve fakirliği ardında bırakmış bir Türkiye'de 18 milyon aç ve sefil insan yaşayamaz. Eğer 18 milyon kişi aç ve sefil yaşıyorsa Türkiye azgelişmişlik ve fakirliği ardında bırakmış olamaz.Doğru mu, yanlış mı?Bakanlar gelir gider, gazeteciler kalır. Çok uzun yıllar gazetecilik yaptım. Çok palavra dinledim. Vardığım sonuç şu: Her millet layık olduğu palavraları dinler. Eğer bir politikacı açık şekilde doğru olmayan bir şey söylediğinde ona "Söylediğiniz doğru değil beyefendi (veya hanımefendi)" demezseniz size yalan söylemeye devam eder. Sizi her duyduğuna inanan, her yalanı yutan bir salak sanır. Sessizlik derinleştikçe yalanlar devleşir. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Türkiye'de 18 milyon kişinin yoksulluk sınırının altında yaşadığını söyledi. Bizde doğru

Yazının Devamı