Zevahiri kurtar, çevrenin canı cehenneme

7 Ağustos 2006

Bunun kaç kuruş olduğuna geçmeden önce konunun arka planını biraz anlatmak istiyorum.Belirli bir uygarlık düzeyine ulaşılmış ülkelerde bir projeye başlamadan önce çevresel etki değerlendirmesi yapılır.Kısaca ÇED olarak bilinen çevresel etki değerlendirmesinin amacı, girişilecek işin çevreye vereceği zararı ölçmek, projenin doğaya ve orada yaşayan insanlara vereceği zarara değip değmediğini tespit etmektir.Bu olgu çevre bilincinin gelişmesiyle ortaya çıktı. Artık Batı'da şirketler çevreye zarar verecek girişimleri eskisi kadar umursamaz bir duyarsızlıkla yapamıyorlar. Bankalar, çevre düşmanı projelere kredi vermeye korkuyor. Kamuoyunun tepkisinden çekinen devletler bu tür projeleri desteklemiyor.OECD, Dünya Bankası, EBRD (Avrupa Kalkınma Bankası) ve Dünya Barajlar Komisyonu gibi örgütler çevre ve insan konusunda, şeffaflık dahil, asgari birtakım standartlara uyulmasını şart koşuyor. Ilısu, politikacıların ve bürokratların çevreye ve insana ne kadar değer biçtiğinin çok iyi bir ölçüsüdür. Türkiye 1977'de bir yasayla bu standartları kabul etti. Ama bizde bu tür işler içeride duyulan bir ihtiyaca cevap vermek için yapılmaz. Dışarının baskısıyla, zevahiri kurtarmak için yapılır. Bu

Yazının Devamı

Ma Gıbrız Türk Hava Yolları'nı batırdıngız?

6 Ağustos 2006

Haçanda? Bu yerimoyu Türkiye'ye yalvar yakar özelleştirmeden alalı daha bir sene olmadı? Aceleniz neyidi ya a oğlum?Bu işden annayan birkaç gişiye telefon eddim. Baa söylediklerin göre geçen seneki zarar 4.5 milyon dolarımış. Bu sene ilk altı ayda 11.5 milyon dolar daha gaybetmişler. Be gardaş, daha yaz bitmedi. Bunun daa sombaharı var, gışı var. Bunnar böyle gidersa ... Vallahi bilmem artık, yıl sonuna kadar ... Peee!Memedali gardaş. Kusura bakma. Gabahatı sana bulurum, başından açık gonuşayım. Be gardaş, ne luzum varıdı Ahmet Derya'yı getirsiniz GTHY'nin başına, bu işden annayan adam varıkana? Adam ilkokul muallimi. Deylim saa geldi. "Memedali Bey, ben yıllarca Cumhuriyetçi Türk Partisi'ne hizmet eddim. Partimizi igdidara daşıdık. Ben da isderim olayım bir müdürcük. Daha açık gonuşayım, isderim olayım GTHY müdürcük" dedi.Farazam böyle gonuşdu. Ne demedin genne: "Be Ahmet gardaş, işden geçesin GTHY başına ama sen ne annan, be gavvole, bu yerimo işden? Kaç defa bindin be tayyareye? Be gavvole, sana Airbus desem başını galdırıp havada otobüs araycang. Bu iş Angolem'de çorba içmeye benzemez."Dedimin?Demedin. Oh ne güzel! Annam de bana, lokum alayım sana! Sen o gambana kafalı

Yazının Devamı

Ilısu temeli atılıyor ama finansman yok

5 Ağustos 2006

Ancak tamamına yakınının dış kredilerle gerçekleştirilmesi planlanan projenin dış finansmanı için gerekli anlaşmalardan hiçbiri imzalanmadı. İmzalanacağı da garanti değil.Ilısu'nun finansman giderleri hariç 1.2 milyar euro'ya (1.45 milyara dolar) mal olması bekleniyor. Plana göre, Almanya, Avusturya ve İsviçre'nin resmi ihracat kredisi kurumları Türkiye'ye 400 milyon euro kredi açacak. Finansmanın gerisi bir özel bankalar sendikasyonu tarafından sağlanacak.Normal koşullarda, proje başlamadan finansman paketinin hazır olması lazım. Ancak Ilısu projesinin hem yerel hem de uluslararası arenada tartışmalı olması ihracat kredisi kurumlarının finansmana olur vermesini geciktirdi. Bu krediler çıkmadan özel bankaların projeye kredi vermesi imkânsız denecek kadar zordur. Başbakan Tayyip Erdoğan yarın (cumartesi) hükümetinin en büyük altyapı projesi olan Ilısu Hidroelektrik Barajı'nın temelini atmak için Şırnak'a gidiyor. Projenin liderliğini yapan Nurol inşaat şirketinin Genel Müdürü Bülent Erdoğan kredi konusunda bir endişesi olmadığını söyledi. Almanya, Avusturya ve İsviçre ihracat kredisi kurumlarından finansman için "Şifahi onay alındı, yönetim kurulu onayı bugün yarın çıkacak"

Yazının Devamı

Türk'ün fındıkla imtihanı

4 Ağustos 2006

Dünyada fındığın % 70'i Türkiye'de üretilir. Türkiye'nin teorik olarak buna dayanarak fındık fiyatını tek başına tespit edebilmesi gerekir. Ama en az iki nedenle bu olmuyor. Birinci neden şudur: Fındık zaruri bir tüketim maddesi değildir. Dünyada ticareti yapılan fındığın büyük bir bölümü çikolata yapımında kullanılır. Fiyatı çok yükselirse daha az tüketilir, yerine badem veya ceviz gibi sert kabuklu başka yemişler ikame edilir. Dolayısıyla Türkiye'nin fındık fiyatlarını istediği gibi manipüle etmesi mümkün değildir. Daha doğrusu, bir dereceye kadar mümkündür.Bu da bizi ikinci nedene getiriyor: Türkiye fındık fiyatlarını bir dereceye kadar değil hiç manipüle edemiyor çünkü ana aktörler Fiskobirlik ve Ankara'daki fındık politikacıları ve bürokratları bu basit sorunu çözecek basireti göstermekten uzaktır. Türkiye fındığın OPEC'idir. Sonuçta, Türkiye fındık fiyatlarıyla oynayacağına fındık fiyatları Türkiye ile oynuyor. Havalar iyi gider, fındık rekoltesi yüksek olursa fiyatlar düşüyor. Üretici sokaklara dökülüyor. Havalar kötü giderse rekolte düşüyor. Fiyatlar yükseliyor. Üretici sokağa dökülmüyor.Bu sorunun tek ekonomik çözümü, fındık arzını en yüksek fiyatın oluştuğu noktada

Yazının Devamı

Kim korkar hain Wal-Mart'tan?

2 Ağustos 2006

Türkiye'de yatırım yapan veya şirket satın alan her yabancı kuruluş sonsuza kadar burada kalacak diye bir kural yok. Çünkü başarı kesin değil. Her ülkenin piyasa koşulları, tüketim alışkanlıkları, iş yapma biçimi, rekabet, falan değişiktir. Bir ülkede başarılı olmak, başka bir ülkede başarılı olmayı garantilemez. Bir ülkede başarılı olan bir model başka bir ülkede batabilir. Örneğin, TGRT'yi satın alarak Türkiye'ye adım atan Rupert Murdoch'ın dev News Corporation'u. Acaba pazara hâkim olan Türk gruplardan pay çalarak başarılı olabilecek mi? Bana o kadar kolay görünmüyor. Yabancı sermaye girişi tek yön bir yol değildir. Ya Türkiye'de satın alınmadık banka bırakmamaya kararlı görünen yabancı bankalar? Dün bu konuyu açtığım bir ekonomist arkadaşım "Aklıma hemen (Dışbank'ı satın alan) Fortis geliyor" dedi. "Hem yalnız başlarına girdiler hem de Türk piyasasının zorluğunun farkında değiller gibi geliyor bana. Yunanlılar da Finansbank'ta zorluk yaşayabilir. (Patron) Hüsnü Özyeğin'in dehası olmadan Finansbank olur mu?" Wal-Mart'ın sekiz yıl uğraştıktan sonra geçen hafta Almanya'da teslim bayrağını çekmesi en büyük şirketlerin bile zaman zaman denizaşırı yatırımlarında başarısızlıkla

Yazının Devamı

Güler'in enerji politikası ya da kumda futbol

31 Temmuz 2006

Otoprodüktörlerle de kavgalı. Onlar da, bakanlığın anormal düşük fiyatlara elektrik satmaya zorlayarak kendilerini kazıkladığını iddia ediyorlar.Hükümet daha önceki dönemlerde imzalanan bazı yap-işlet-devret kontratlarını iptal etti. Zarara uğrayanlar Türkiye'yi uluslararası tahkime götürdü. Türkiye kaybetti. Ödenen tazminatlar 150 milyon dolar civarında.Kim haklı? Özel sektör. Neden?Çünkü hükümetin çağdaş, yalın, adil, piyasa realitelerine uygun enerji politikası yok. Sektör sağlıklı bir yapıya oturtulamıyor. Bakanlık konuya uzun vadeli, rasyonel, çağdaş çözümler getirecek kapasiteye sahip değil. Sorunları çözecek irade ve uzmanlıktan mahrum. İmzalanmış kontratlara saygı duymuyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bütün özel elektrik üreticileriyle kavgalı. Yap-işlet-devretçilerle kavgalı, çünkü, anormal yükseklikle elektrik fiyatlarıyla Türkiye'yi kazıkladıklarını iddia ediyor. Enerji Bakanı Hilmi Güler kumda futbol oynatmaya çalışan bir hakeme benziyor. Yer düz değil. Top sekmiyor.Güler'e haksızlık yapmak istemiyorum. Enerji rezaletinin büyük bir bölümünü miras yoluyla Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gibi dâhilerden devraldı. Doğalgazla çalışan birçok yap-işlet-devret tesisinde

Yazının Devamı

Ortadoğu'ya bulaşmayın efendiler

30 Temmuz 2006

Hizbullah'ı çokuluslu ve dinli Lübnan'daki en kalabalık cemaat olan Şiiler kurdu. Hem siyasi partidir, hem ordudur, hem terör örgütüdür, hem kurtuluş hareketidir. Hem kabinede temsil ediliyor, hem muhalefettedir. Lübnan yönetiminin bir parçasıdır ama bağımsızmış gibi davranıyor. Ama o kadar da bağımsız değil. Kendisi gibi Şii olan İran'ın manevi yönetimi altında. Hizbullah'ın kullandığı silah ve roketler Lübnan'a Suriye üzerinden İran'dan geliyor. Hizbullah'ı İran eğitiyor. Hizbullah da İran'ın Ortadoğu'da Şii egemenliği kurma arzusunun askerliğini yapıyor.Hizbullah, Suriye'den de yardım alıyor. Suriye'nin Lübnan'da kaybettiği otoritesini geri alma gayretinin bir parçası. Suriye, Hizbullah'ı kullanarak ona sırt dönmüş Amerika ve Batı'yı müzakere masasına çekmek istiyor. Hizbullah, İsrail'e karşı çarpışırken sadece kendi değil İran ve Suriye hesabına da savaşıyor. Ortadoğu'ya dokunan yanar. Orada hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Kimin dost, kimin düşman; kimin kahraman, kimin satılmış olduğu ayırt edilemez. Her şey birden fazla şeydir, her sorun kendi yakın çevresi dışında başka sorunlarla iç içedir. Dolayısıyla, İsrail sadece Hizbullah'la değil direkt olarak karşısına

Yazının Devamı

Muhalefete karşı askeri darbe mi? Dalga geçiyorsun!

28 Temmuz 2006

Yeryüzünde kurtarılmaya bu kadar şiddetle karşı koyan bir başka ülke yok. Yüzyıllardır sayısız erkek, sayısız yemek masasında, sayısız denemede bulunuyor. Türkiye inatla kurtarılmayı reddediyor. Nedense bu kurtarma işini hep erkekler yapıyor. Kadınlar erkeklerden akıllı. Türkiye'yi kurtarmanın mümkün olmadığını bildikleri için boşuna nefes tüketmiyorlar.Bir ara konuşma Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve ebedi şef Deniz Baykal'a yöneldi. Genellikle Türkiye'yi kurtarma konuşmaları dünyanın en sıkıcı konuşmalarıdır. Ama bu defa aramızdan biri ilginç ve orijinal bir çözüm ileri sürdü. Geçenlerde bir grup erkek yemek masasının etrafında Türkiye'yi kurtarıyorduk. "Ordu" dedi, "müdahale edip Baykal'ı devirsin."Herkes kahkahayla güldü. Ben de kahkahayla güldüm. "Bu, ayrıca, dünya tarihinde muhalefete karşı düzenlenmiş ilk darbe olur" diye devam etti kurtarıcı arkadaşımız."Nasıl olsa, Avrupa Birliği falan, askerler siyasetten çekilecekler" dedi bir başkası. "Türkiye'ye son bir iyilik yapsınlar."Herkes bunun çok iyi bir fikir olduğunda birleşti. Biraz daha konuşulup gülüşüldü, sonra dağıldık. Abant'taydık. Göl kenarında yürüyüşe gittim. Dimağımda Türkiye'yi kurtarma faaliyetine devam

Yazının Devamı