Yeni Sony fotoğraf makinelerinin tanıtıldığı ‘Digital Imaging’ basın etkinliği için üç günlüğüne İzlanda’nın başkenti Reykjavik’teydik. Oteldeki tanıtımın ardından, araçlarla limanın yolunu tuttuk. Kötü havaya rağmen tekneyle açılıp Minke balinalarını gözleyeceğiz. Görebildiğimiz tek canlı, teknemize bir süre refakat eden yunus oldu. Test ettiğim Alpha 99, yağmur ve dalgalara karşı sağlamlık testini başarıyla geçti.
İkinci gün İzlanda turumuza üçer, beşer doluştuğumuz canavar cip konvoylarımızla Reykjavik’ten başladık. Bu kez elimde bir NEX-6 var. Rehberimizin, “Burada McDonalds vardı”, “Sağda Bauhaus” gibi ifadeleri, yüzleşeceğimiz saatler için umut verici işaretler değildi ama...
320 bin nüfuslu İzlanda’da halkın üçte ikisi Reykjavik’te yaşıyor. Yani 103 bin kilometrekarelik bir alanda kilometrekareye ferah ferah üç kişi düşüyor. Türkiye’deyse bir kilometrekarede 97 kişi yaşıyor.
İzlanda, 9’uncu yüzyılda Norveç’ten gelen bir Viking klanı tarafından iskana açılmış. O günden bugüne iki büyük veba salgınının her birinde, nüfusunun yarısını kaybetmiş. En sıcak ayında ısısı 10 dereceyi geçmeyen coğrafyasında çoğala çoğala 320 bin kişiyi bulmuşlar.
1 kişiye 2 turist
Pasaportum, Almanya’dan alınan Schengen’ler, Hannover, Köln, Berlin, Düsseldorf, çeşit çeşit kapılarında vurulan giriş-çıkış damgalarıyla bezeli. Buna rağmen, pasaport kontrolü yapan polis, girişte benden dönüş biletimi göstermemi isteyebiliyor. Geçen perşembe IFA için gittiğim Berlin’in Tegel Havaalanı’nda yaşadığım tam olarak buydu.
Sorusu üzerine kente IFA için geldiğimi söylediğim polis bana ukalaca, “Herkes onun için geliyor” dedi. Ardından dönüş biletimi göstermemi istedi. Pasaportumdaki giriş-çıkış damgalarını işaret ettim ve “Bu yaptığınıza anlam veremiyorum, resmen delilik” dedim. Bunları derken dönüş biletimi çıkarıp da gösterdim. Çünkü hafızam Schengen’i olduğu halde Almanya kapısından çevrilen arkadaş hikayeleriyle dolu; işi uzatmaya gerek yoktu.
Her fırsatta vizesiz Avrupa idealinden bahseden AB’den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’a durumu aktarmak istedim. VIP kapılardan girdiği için Alman polisinin pasaport kontrolünde Türkleri ne kadar gerdiğinden haberi olmayabilir.
PERGAMON PANORAMA’YI KAÇIRMAYALIM
Berlin’de Bergama Müzesi’ni bilmeyen yoktur. II. Abdülhamit’in “Taş çıkarsa sizin, altın çıkarsa benim” diyerek Almanlara verdiği tapınak, mozaik
Ekonomik krize rağmen 20 bin metrekare büyüyen IFA’da en yeni teknolojiler görücüye çıktı. Geleneksel IFA turumuzda ağımıza takılanlar bu yazıda
Son beşini sektirmeden takip ettiğim dünyanın en önemli iki tüketici elektroniği fuarından biri IFA’yı izlemek, en yeni teknolojileri deneyimlemek için bir kez daha Berlin’in yolunu tuttum. 1924’den bu yana bazen iki yılda bir, 2005’ten bu yanaysa her yıl düzenlenen ‘Uluslararası Radyo Fuarı’ (Internationale Funkausstellung Berlin), Avrupa’yı saran ekonomik buhrana rağmen sergi alanını 20 bin metrekare artırarak, krizin teğet geçtiği bir abide haline gelmiş.
Çoğu farklı teknoloji firmalarının davetlisi olarak Berlin’e çıkarma yapan Türk gazetecilerin, öncelikli gündemi teknoloji medyası denince akla ilk gelen isim Yurtsan Atakan’ın vefatıydı. Yurtsan Abi’nin aramızdan ayrılışını IFA yolunda ve Berlin’de haber alan Türk gazeteciler fuar alanında karşılaştıklarında birbirlerine sarılarak “Başımız sağolsun kardeşim” diye selamlaşıyordu.
Bu yıl IFA’da teknoloji firmalarının yaşça kıdemli insanları da kucakladığına tanık olduk. Organizatörler, 60 yaş üzerindeki kalabalıklara rehberli fuar turları düzenleyerek onların sevecekleri
Samsung’la birlikte Android yapımcısı Google da Apple’ın mahkeme zaferinden zarar görecek. Birçok cep telefonu üreticisi Android işletim sistemine şüpheyle yaklaşacak. Nokia’yla Microsoft’sa zil takmış oynuyor adeta
ABD’de mahkemenin birçok akıllı telefon modelinde patent ihlali yaptığı gerekçesiyle Samsung’u Apple’a 1 milyar dolar tazminat ödemeye mahkum etmesi, akıllı telefon pazarını yerinden oynattı. Apple’ın ‘dört köşesi de düzgün şekilde yuvarlak hatlı dikdörtgen ürün’, ‘ürünün ön yüzeyinde siyah sınırları olan ekran yüzeyi’, ‘aplikasyon ikonlarının köşeleri yuvarlak hatlı kare biçimleri’ gibi say say bitmez şekildeki patentlerinin, Samsung’u astronomik tazminata mahkum etmesi birçok uzmana göre akıllı telefon pazarında gelişmeyi ve yeniliği önleyici bir durum olacak. Karardan yola çıkan birçok marka artık ürün tasarlarken “Acaba Apple’ın bir patentini ihlal etmiş miyimdir?” diye ince eleyip sık dokumak zorunda kalacak. Bu da sektörün bariz şekilde hızını kesecek.
1 Karardan en büyük olumsuz etkiyi, Samsung telefonlarını işleten Android’in yapımcısı Google görecek. Kaliforniya Üniversitesi’nden hukuk ve teknoloji profesörü Robert P. Merges, söz konusu davaya
Jethro Tull lideri Ian Anderson, 10 Eylül’de Küçükçiftlik Park’ta, 8 yaşındaki Gerald Bostock’ın hikayesini anlattığı 44 dakikalık ‘Thick As A Brick’i ve çok daha fazlasını çalacak. Nisanda çıkardığı ‘Thick As A Brick 2’de Bostock’un 40 yıl sonrasını sorgulayan Anderson’a biz de merak ettiklerimizi sorduk
1991’den beri grubu Jethro Tull’la ve solo olarak altı kez Türkiye’ye gelen İskoç müzisyen Ian Anderson, 1972’de grubuyla çıkardığı ‘Thick As A Brick’ albümünün tamamını icra etmek üzere yeniden İstanbul’da. Tuborg Gold sponsorluğunda Maçka Küçükçiftlik Park’ta 10 Eylül’de sahne alacak Ian Anderson, nisanda ‘Thick As A Brick’in devamı niteliğinde çıkardığı ‘İkinci Bölüm’ün yanı sıra Jethro Tull albümlerinden de şarkılar çalacak, söyleyecek.
44 dakika uzunluğunda tek bir parçadan oluşan ‘Thick As A Brick’, 1972’de ‘Billboard 200’de bir numaraya da yükselerek büyük başarı kazanmıştı. ‘Thick As A Brick’, Gerald isimli 8 yaşındaki hayali bir çocuğun epik şiiri üzerine kurgulanırken, ‘İkinci Bölüm’ Gerald’ın 40 yıl sonrasına ışık tutmaya çalışıyor, onun kaderini mercek altına alıyor.
Konser şerefine Ian Anderson’a birkaç soru yönelttik.
Olimpiyatlar’ın açılış törenini
Google, ön siparişle Nexus Q alan herkese birer tane bedava göndererek 300 dolarlık kürenin çıkış tarihini erteledi. Gerekçe, yalnızca YouTube videoları izlenebilen Q’ya yeni özellikler eklemek. Peki şimdi ne olacak?
Google haziranda San Francisco’da düzenlediği geliştiriciler konferansı I/O’da, bin dolar ödeyerek konferansı izleyen 5 bin kişiye şunları dağıttı: Nexus 7, Chromebox, Galaxy Nexus ve kabaca bakıldığında, ledleri, dokusu ve ağırlığıyla teknolojik bir sihirli küreyi andıran Nexus Q. Toplam bedeli bin doları aşan bu dört zımbırtı -cihazları yıl sonunda Google’a iade etme şartıyla ve imza karşılığında- 500 gazeteciye de verildi.
Ben, sen, onlar yazdı; üç aşağı, beş yukarı, ‘200 dolarlık tablet’ Nexus 7 ve Galaxy Nexus’un beklentileri karşılayan, yer yer aşan cihazlar olduğunu biliyoruz.
Türkiye’deki 5 Nexus Q’dan birinin ‘geçici sahibi’ olarak San Francisco’dan döner dönmez ilk işim aleti televizyonuma bağlamak oldu.
Çift çekirdekli A9 işlemci, 1GB RAM, 16GB flash bellek,
Wi-Fi, bluetooth, NFC, mikro USB giriş gibi özellikleriyle birçok güzelliğe muktedir görünen küre, bünyesindeki 25W’lık amfiyle kolonlara doğru “Bağlan bana” diye de bas bas bağırıyordu.
N
“Şezlongda, kanepede uzanmış, rakamlarla kafamı şişeremem” demeyin ve yazıya devam edin. Çünkü söz konusu 2020’de olası bir İstanbul Olimpiyatları’nın hayatımıza maddi etkisi
Yapılan hesaplar, 2020’de alışveriş, vs. kartla yapılan para trafiğinin, nakit para trafiğini geçeceğini gösteriyor. Şüphesiz bu dönüşümde en önemli itici güç Visa. Ne de olsa kredi veya banka, hepimizin cüzdanında üzerinde Visa logosu olan bir kart var.
Visa, 26 yıldır Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nın ana sponsorlarından. Visa’nın Londra 2012’de, Olimpiyat oyunlarının düzenleneceği alanlarda rakiplerinin kartlarını yasaklatması İngiltere’de tartışma konusu olmuştu. Mastercard ve American Express’in ATM’lerini, pos cihazlarını Olimpiyat alanlarının yanına bile yaklaştırmayan Visa, “McDonald’s Olimpiyatlar’a sponsor diye, kimseyi Big Mac yemek zorunda bırakmıyor” diye eleştirilmişti.
Her neyse, Visa nasıl bir düzenleme yapmış yerinde görmek ve 2020’de olası bir İstanbul Olimpiyatları’na ilişkin yapılan hesapları Visa yetkililerinden dinlemek üzere şirketin davetlisi olarak Londra’nın yolunu tuttuk.
Dünyanın en büyük oyun fuarı Gamescom’da, yapım şirketlerinin rotayı 4 yıl içinde pastadan en büyük payı alacak cep telefonlarıyla tabletlere çevirdiğine tanık olduk. Fuara damgasını vuransa, Sony’nin PS Vita ısrarıydı. Yeni özellikler kazanan PS Vita, 2013’te ‘patlayabilir’
Almanya’nın Köln kenti, dört yıldır dünyanın en büyük oyun fuarı Gamescom’a evsahipliği yapıyor. 300 bini aşkın ziyaretçi, 5 bin gazeteci,
40 ülkeden 600’den fazla firmanın katılımıyla, 120 bin metkerakelik bir alanda düzenlenen Gamescom, bu yıl da CADDE’nin merceği altındaydı.
60 milyar dolarlık yıllık hacmi, yüz milyonlarca dolarlık filmlerle bezeli Hollywood’u çoktan geride bırakan oyun sektöründe yeni trendleri yerinde inceledik.
Sony’nin davetlisi olarak geldiğimiz Gamescom’da, oyun üreticileri cephesinde bu yıl önceki yıllara oranla atmosfer farklıydı. Bunun nedeni, ‘Diablo III’, ‘Skyrim’ gibi uzun süredir merakla beklenen oyunların çıkmış olması, Microsoft’un (Xbox 360) ve portatif oyun konsolu 3DS’le büyük hayal kırıklığı yaşayan Nintendo’nun bu yıl fuarda yer almamasıydı.
Her yaştan ziyaretçiler cephesindeyse, herhangi bir fark yoktu. Perşembe sabahı saat 10’u gösterdiğinde fuar