İlk kez tanıştığınız biri size bir soru sorsa ve aldığı bir cümlelik cevapla kişiliğiniz hakkında 2 saat boyunca konuşabilse ne hissederdiniz? Muhtemelen siz de benim gibi oldukça etkilenirdiniz. Son zamanlar karşılaştığım iki kişinin ortak noktası spiritüel izlerden kişinin kendisini mutlu etmesini sağlayacak yöntemler geliştirmesi...
Geçtiğimiz hafta tanıştığım Mehmet Aktürk doğum tarihinizdeki sayılardan yararlanarak kendinizi keşfetmenizi sağlıyor ve bu sisteme günerji adını veriyor. Kendi ağzından anlatmak gerekirse; “Birisi ona genç yaşlarında yaşam kodunu anlatsaydı, kendini keşfedecek içsel yolculuğa çok daha genç yaşlarda çıkabilir ve daha mutlu bir yaşam sürebilirdi.”
Size sorduğu tek bir soru var Aktürk’ün, o da doğum tarihiniz.
5 Temmuz 1989’u cevabını verdiğim gibi önündeki beyaz kağıda bir anda yazıverdi ve içindeki rakamdan onlarca rakam çıkarmaya başladı. İki dakikanın sonunda çıkarması gereken bütün rakamları çıkarmıştı ve hemen konuşmaya başladı. İlk şekil 9’un modundan oluşan içinde
6 tane rakam içeren bir üçgen. Bu rakamlar sizin kimliğinizi oluşturan yaşam kodunuz ona göre.
Kendi adıma önemli bir farkındalık yakaladım
Her girişimci yola çıkarken “Keşke çok param olsaydı” der. Oysa çok para harcamadan kurulan şirketlerin öyküleri her zaman daha ilham vericidir. Sophia Amoruso ve Tracy DiNunzio’nun öykülerindeki gibi...
Her hafta farklı insanlarla tanışmayı kendine hedef koymuş bir girişimci olarak, birçok kez karşılaştığım bir tepkidir; “Ah 1 milyonum olsa bu projeyi nerelere getiririm...”
Oysa milyon dolarlarla kurulan şirketlerdense, sıfırdan kurulan ve maddi destek almadan büyüyen girişimler bana daha çok ilham veriyor. İşte size iki dev marka ve bu markaları kurarken tek kuruşu olmayan iki kadın...
8 dolara aldığı Chanel ceketi 1000 dolara sattı
Bunlardan biri Sophia Amoruso. Diğeri de çok yakın zamanda arkadaşım Reyhan’ın, Vadideki Reyhan adlı blog’unda, Silikon Vadisi’ndeki karşılaşmalarını anlattığı, Amerika’nın gelinlik sektörü lideri Tracy DiNunzio.
Sophia Amoruso 22 yaşındadır, koleji bitirememiştir, bir sanat okulunun lobisinde saatlik ücretle öğrencilerin kimlikleri kontrol etme işinde çalışmaktadır. Çok da sevmediği bu işe, ek bir iş geliştirir. Bayıldığı vintage ürünleri online olarak eBay sayfasında satmaya başlar. Değeri bilinmeyen parçaları gerçek değerinde
Çocuklukta oyun oynarken nasıl kendinizi kaybettiğinizi hatırlıyor musunuz? Saatlerce tek bir noktaya odaklanabilme yetisini başka hangi alanda sağlayabildiniz? Belki de oyunu büyülü yapan tam da bu...
Oyun ve iş her ne kadar birbiri ile bağlanamaz gözükse de şirketler çalışanları ile yaptığı çalışmaları işte bu büyüyü kullanarak daha etkili sonuçlar elde ediyorlar. Nasıl mı?
Bu tecrübelerden ilkini AFS değişim programı kamplarında eğitmenlik yaparken yaşadım. Öğrencilere karşılaşabilecekleri sıkıntıları alt alta, madde madde yazmak yerine bir oyun kurgusu içinde anlattık. Bu oyunda her öğrenci, değişim yılında yaşayabileceği bir sorunu farklı karakterlere bürünerek, “farkında olmadan” yaşadı. Oyun sonunda kişiler rolden çıktı ve oyunda anlatılmak istenen, kendilerine gelen yorumlarla bulundu. Sonuç inanılmaz! Öğrenciler bir yıl boyunca kaldıkları ülkeden döndüklerinde bile oyuna dair
her türlü detayı hatırlıyorlar.
Amaç, takım ruhunu geliştirmek
Oyunun farklı alanlarda kullanılması Amerika’da, Obama’nın göreve gelmesiyle yaygınlaşmış. Öğrencilerin hem okula devamlılık oranı hem de sınav başarı verileri oldukça düşükmüş. Obama normal ders programına oyun katmayı ve
Geçen hafta kurucusu ve eğitmeninin davetiyle Atla Gelişelim programına katıldım. Atlarla bire bir gerçekleştirdiğimiz bu eğitimde amaç; size “İyi bir hayat yaşamak” fikrine giden yolda birkaç adım ileri attırabilmek...
Atla Gelişelim eğitiminin gerçekleştirildiği Villa Fe, İstanbul’a bir saat uzaklıkta, Ferhan Hanım’ın (Kolverdi) çiftlikten butik otele dönüştürdüğü yer... Varır varmaz kendimizi taş evlerin yanındaki havuzun ve eğitimi gerçekleştireceğimiz Kızım isimli atın yanında buluyoruz. Kızım’la biraz vakit geçirdikten sonra başlıyoruz...
Atla Gelişelim programı kurucusu ve eğitmeni İlginay Göbüt’ün pratik başlamadan önce aktardığı bilgiler oldukça ilgi çekici. İnsanın hislerinin güçlü ve aktif olduğu alan, ortasında bulunduğumuz her kenarı 10 metrelik bir küpmüş. Bu farkındalık balonu, reflekslerinizin ve sezgilerinizin
etkin olduğu alan olarak da tanımlanabilir. Atlarda ise bu alan
her köşesi 250 metrelik bir küpe
denk geliyormuş. Bu yüzden atların sezgileri ve duygusal yaklaşım güçleri insanlara oranla çok daha yüksek.
Bu hafta sonunun iki yeri de İstanbul’un içinde ama İstanbul’dan uzak... Biri muhteşem lezzete ve manzaraya, diğeri de şahane plaj ve müziğe doymanızı sağlayacak...
Lezzet ve zevk ötesi: Toro Steak House
Çengelköy’de 1.5 ay önce açılan Toro Steak House, hayallerinizin ötesinde bir keyif sunuyor size. Yolculuğunuz Kuruçeşme’den bindiğiniz özel tekne ile başlıyor.
İki köprü arasında gün batımında geçirdiğiniz 15 dakikalık Boğaz turu ile şehrin size verdiği yorgunluktan hemen uzaklaşıyorsunuz.
Osmanlı dönemine ait tarihi taş binaya yanaştığınızda ambiyans büyüleyici bir gece yaşayacağınızı fısıldıyor.
Mekana adım attığınız anda şef Mahir Çelik ve iletişim danışmanı İpek Pemra Altunç
sizi kapıda karşılıyor.
Hiç düşündünüz mü bugün hayatımızda vazgeçilmez olarak kullandığımız aksesuarlar tarihteki yerini nasıl aldı? Ya da moda insan tarihinde ne gibi etkileşimlere sebep oldu? İşte moda tarihinden, beni oldukça şaşırtan, sizi de şaşırtacağına inandığım beş ilginç not...
1- Napolyon icadı ceket düğmeleri
Günümüzde de hâlâ kullanılan ceket düğmeleri Napolyon Bonapart tarafından icat edilmiş. Terzilere askerlerin ceketlerinin üzerine düğme dikmesini emreden Napolyon’un en büyük şikayeti askerlerin burunlarını ceketlerine silmeleriymiş. Dikilen düğmeler sayesinde askerler bu alışkanlıklarından vazgeçmek zorunda kalmış.
2- Minyatür mankenler
19’uncu yüzyıla kadar kıyafetleri taşıyan manken / model kavramı henüz ortaya çıkmamış. Terziler müşterilerine sunmak istedikleri elbiseleri minyatür boyda yaparak oyuncak bebeklere giydirmişler. Böylece hem deneme yaptıkları elbiselerde kumaşı az kullanmışlar hem de elbisenin nasıl durduğunu gösterebilmişler.
3- Erkeklerin takıntısı takılar
Yaz demek illa şehirden kaçmak, deniz, kum, güneş üçlüsüne kavuşmak demek değil. Temmuz ayında İstanbul’da yapacak o kadar şey var ki... Başka yerde bu renkliliği bulamazsınız
Boğaz’daki La Mancha, Akdeniz havası yaşatıyor.
İçinizde işkolik bir yan varsa eğer, aklınızda ne uzun uzun yapılan deniz, kum, güneş tatilleri ne de haftalarca şehrinizden uzaklaşma hayali vardır.
Temmuzda siz de benim gibi İstanbul’daysanız, bu şehirde başka yerde bulamayacağınız,
dinleyemeyeceğiniz, göremeyeceğiniz ve tadamayacağınız birçok aktivite olduğunu görebilirsiniz. Öyle ki her boyutu sizi farklı bir ülkede hissettirebilir.
İşte Temmuz’da İstanbul’da olduğum için mutlu olmamı sağlayan 5 neden:
Uyku kaçması, her dakika Twitter’ı kontrol etme isteği, işe odaklanamama... Bunlar artık günlük rutinimizin birer parçası... Yine de Gezi’yle ilgili herhangi bir şeyin sıradanlaşmasını istemiyoruz. Çünkü Gezi’nin hâlâ anlatacakları var
Sabah uyandığınızda aklınızdaki ilk düşünce; “acaba üç-beş saatlik uykumda neler kaçırdım?”
Güne başlarken ilk hareketiniz; televizyon (?), gazete, sosyal medya ya da size ufak bir haber verebilecek her kaynağı sonuna kadar içmek.
İş yerine gittiğinizde düşündüğünüz; coplanan arkadaşınız, camdan sızan
biber gazı, akşamki protesto buluşması, “duran adam”...
Yatmadan önceki ruh haliniz; kızgın, huzursuz, kırgın, mutsuz...
Bir ay önce size bunun sıradan gözüken bir gününüz olacağını söylesem ne düşünürdünüz? Kaçık olduğumu mu? Kötümser