Demokratik İlkeler Derneği'nin düzenlediği toplantıda Ermeni soykırımı konusunda yıllardır bizi destekleyen iki değerli ismi... Prof. Justin McCarthy ve Andrew Mango'yu dinliyoruz... Mango, Batı'da yaygın "Türk" imajı üzerine şu küçük anekdotu aktarıyor:
- Tarihçi bir arkadaşım, Londra'da bir dost meclisinde "Midnight Express" filminden yakındı. Filmde öne çıkan bariz Türk karşıtlığına dikkat çekerken "Bu film düpedüz ırkçılık propagandası!" yorumunu getirdi. Bunun üzerine masada oturan bir başka arkadaşımız yerinden fırladı:
- Bu filme nasıl "ırkçı" dersin? Bu, yalnızca Türkler hakkında bir film!
Batı'da yaygın anlayış maalesef bu... Zencilere veya Yahudilere saldırırsanız "ırkçı" olursunuz, ama Türklere yönelik saldırılar "ırkçılık" kapsamına girmez, sadece Türkleri "eleştiriyor" olursunuz!
Profiterol nedir?
Üzerine çikolota dökülerek yenilen hafif bir hamur tatlısı...
Peki başka?
Boşalan bankasını halk tarafından doldurulması için diye Fon'a devreden Erol Aksoy'un lakabı..
"Profit" malumunuz ingilizcede "kar" anlamına geliyor.
İnsanın tepesinden aşağı profit dökülünce onu daha tatlı yapıyor.
Bol profitler Erol Bey...
Ekonomik pakette ilginç bir madde var:
"Sivil Havacılık Yasası'nda değişiklik yapılarak THY iç hat uçuş fiyatlarını ayrıca hükümet onayına gerek kalmaksızın serbestçe belirleyecek."
Sebep?
Çünkü Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz THY'nin zam kararlarını sürekli engelliyor.
Başbakan Hükümet'in kararlarına uymayan Bakan'a söz geçiremeyince çareyi yasa çıkartmakta buluyor. Uyumlu Hükümet demek böyle oluyor...
Görmüş geçirmiş bir hukuk adamı... Yekta Güngör Özden'le sohbet ederken söz medyaya geliyor.. Yekta Bey uğradığı haksız saldırılara karşı kazandığı davaların basında yayınlanmamasından duyduğu üzüntüyü dile getiriyor önce. Peşinden söz Kemal Derviş'le ilgili yayınlara kayıyor. Yekta Bey doğru bir noktaya parmak basıyor:
- Sayın Derviş henüz hiçbir şey yapmadan neden adeta bir zafer kazanmış gibi alkışlanıyor. Önce icraatı görülse de sonra alkışlansa daha tutarlı olmaz mı? - Efendim malum.. Kendileri tek umut...
- İyi de... Umut alkışlanmaz, umut desteklenir...
Rakamları TBMM'nin açılışında yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Sezer vermişti:
- 2 bin yılı ilkbaharına varan son bir yıl içinde ülkemizde işsiz kalanların sayısı 2,5 milyondur... Çalışan sayısı 19 milyona düşmüştür.
Verilen tarihin üzerinden bir yıl daha geçti... Kuşkusuz 2,5 milyon işsize bir o kadar daha eklendi.
Ülkemizde son yarım yüzyılda benzeri görülmemiş iş kayıpları yaşanıyor. Son aylarda yalnızca basın sektöründe 4 bin meslektaşımızın işsiz kaldığı söyleniyor. Her sektör aynı hızla işsizleşiyor.
İş kaybı keşke sadece maaş kaybı olsa...
Kaybedilen aynı zamanda sevilen bir meslek, sosyal kimlik ve geleceğe ilişkin umuttur. En kötüsü insanın moral gücündeki yıkıntıdır.
Gençlerin yaşamında iş, meslek, kariyer, terfi, umut, gibi sözcüklerin yerini hızla tasfiye, tensikat gibi tatsız deyimler alıyor. Hayatın en umutlu çağında genç ruhları işe yaramazlık, başıboşluk duyguları sarıyor.
Ne yapmalı? Öncelikle psikologlar, sosyologlar, tıp adamları, çalışma uzmanları seferber olmalı... Topluma işsizliğin getirdiği ruhsal yıkıntılarla mücadele yollarını anlatmalı. Moraller onarılmalı. Umutlar diriltilmeli.
Hoş bir örnek... Tarih Vakfı'nda çalışanlar kimsenin işsiz kalmaması için maaş indirimini kabul etmişler. Bize durumu aktaran genç hanım 600 milyon lira olan maaşının 200 milyona indirildiğini, geçinmekte zorlandıklarını, ancak arkadaşlarını işsizlik uçurumuna teslim etmedikleri için mutlu olduklarını anlattı. İşsizliğin acılarını azaltmak için her sektörde benzer yöntemler düşünmeli, birbirimize destek olmalıyız. Önümüzde hayli sıkıntılı geçeceği anlaşılan bir dönem uzanıyor çünkü...
İktisat Bankası'na devletin elkoymasını sahipleri istemiş."Yap İşlet Devret" dönemi bitti..."Soy Tüket Devret" dönemi başladı.
Derya Derin