Çok uzak bir ülkede/ Yaprakları sararmıştır ağaçların/ İnce bir yağmura durmuştur bulutlar/ Şimdi çok uzak bir ülkede/ Yaz yemişlerinin tadını bırakarak/ Dökülmüştür yollara kuşlar.
Çok uzak bir ülkede/ Yazdan kalma son yemiş/ İsmini bilmediğim bir kuşun gagasındadır/ Yol almakta bilmediğim ülkelere gemiler/ Kumandanım/ Mavi bakışlarını gözlerinin Resimlerinden sildiler.
Şimdi sana çok uzak bir ülkede/ Bahçelerde yeşeren filizlerini kopardılar/ Yeşeren bakışlarını kopardılar ağacımdan/ Ayrıldık.
Şimdi sana çok uzak bir ülkede kumandanım/ Ücra bir köşesinde ülkenin/ bir heykelinin altında/ Özgürlüce/ Kurtuluşa dair söylediklerini/ Kutsal bir yemin gibi/ Ezberledim tek tek
Şimdi sana çok uzak bir ülkede/ Herkes seni ağıtlarken kumandanım/ Hastalıklı bir son bahar yağmuru altında/ Yüce bir koşuya çıkıyorum.
T.Ayhan Çıkın
Atatürk’ü anıyoruz, kurduğu Bağımsız Cumhuriyeti yana yana arıyoruz.
Bir okur
Dünkü gazetelerde "anlamölı başlıklar.. "O’nu anlıyoruz"... "Biz anlamıştık onlar da anladı"... "Bugün O’nu daha iyi anlıyoruz"... vs...
Bu başlıklara katılıyoruz. Ancak en anlamlı başlık sanırız şöyle olmalıydı:
"O’nu herkes anladı. Ama herkes işine geldiği gibi anladı."
İsveç'li diplomat Kaj Falkman'ın geçenlerde piyasaya çıkan "Türkiye Uç Beyi" adlı kitabında yer alan Büyükelçi Boheman'ın izlenimleri... 1932 yılında Cumhuriyet Bayramı Resepsiyonunda Atatürk, İtalya'nın Ankara Büyükelçisine dönüyor:
- Genç büyükelçi sempatiktir ancak, diyor, Mussolini'nin sorunların sadece dört güçlü Avrupa devleti tarafından çözüleceğini açıklaması doğru değildir. Hayır.. Sorunlar tüm halkların katılımıyla çözülecektir. Ben 14 milyon nüfuslu Türkiye'yi yönetiyorum ve biz büyük güçlerin kararlarıyla yönetilmeye asla izin vermeyiz...
Savaş en çok silah tacirlerine kazandırırken, medyadaki bu savaş tacirliği nedendir?
Barışçı aydınlar dünyanın her yanında aynı şeyi söylüyor.. Terör dünya çapındaki adaletsizlikten kaynaklanmaktadır... Çözüm savaşta değil barıştadır... Ve bakınız 1935 yılında Atatürk ne diyor:
"...Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek beynelmilel tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, aç gözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir."
Ne kadar doğru şeyler söylüyor Bülent Ecevit. Nasıl da "devlet adamı" gibi bakıyor dünyaya... Ne güzel teşhis koyuyor ABD'nin oyunlarına... Fakat ne zaman? Dün mü? Hayır 10 yıl önce Körfez'de... Bakınız küçük bir arşiv taramasıyla saptadığımız 10 yıl önceki Ecevit'ten enfes teşhisler:
"...Körfez'de hükümetin TBMM'den savaş yetkisi almasıyla Türkiye'nin fiilen savaşa girmiş olduğunu söyleyen Ecevit, karar yüzünden Türkiye saldırıya ve can kaybına uğrarsa bunun sorumluluğu Özal'ın ANAP'lı kapıkulları üzerinde olacak, dedi"( Cumhuriyet 19 ocak 1991)
"... Batılı müttefiklerimiz savaş süresince bazı ödünler verirmiş gibi görünebilirler. Ama savaş bitince yine kendi çıkar hesaplarına göre davranırlar" (GÜN gazetesi 24 Ocak 1991)
"DSP Lideri Ecevit, Amerika'nın amacının Kuveyt Emiri'nin ülkesine geri dönmesi değil Irak'ın askeri gücünü kırmak olduğunu bildirerek - Bu askeri gücü Irak' a kim verdiyse onlar gidip kırsın -dedi.(Güneş 29 ocak 1991)
"Ecevit savaşla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Özal'ı destekleyen Deniz Baykal için:
- Amerika'nın gözüne girmeye çalışıyor, dedi (Gün 14 şubat 91)
"... Irak' ın Sovyet önerisini kabul ile barış yolunun açıldığını söyleyen Ecevit, ABD kara savaşını başlatırsa bundan sonraki can kaybının sorumlusu olacaktır, dedi ( Milliyet 23 Şubat 1991)
" Ecevit: Kürtler artık batılı ülkelerin hele Amerikanın ipiyle kuyuya inilemeyeceğini anlamış olmalılar"( GÜN 19 nisan 1991)
"Ecevit Türkiye'nin Somali'ye asker göndermesine karşı olduğunu açıkladı" ( Hürriyet 10 Aralık 1992).
Demek ki neymiş... İktidara geleni Amerikalılar istedikleri gibi konuştururmuş.
Para, fakirin kredi kartıdır...
M. Michel