Melih Aşık
"Yeni skandal" başlıklı haberimiz geçtiğimiz pazar günü köşemizde yer almıştı. Adını veremediğimiz bir okurumuz Çocuk Esirgeme Kurumu'nun açtığı memuriyet sınavından çıkar çıkmaz olanları şöyle aktarmıştı:
"
Yanıtları kurşun kalemle yazmamızı istediler. Bununla da yetinmediler, adımızı yazdığımız köşeyi kapatıp zamklamamıza izin vermediler. Yani sınav komisyonu kimin kağıdını okuduğunu önceden bilecek, gerekli kişiler için gerekli düzeltmeleri kolaylıkla yapabilecek. Torpil çalışacak..."Deniz Som dünkü Cumhuriyet'in Vaziyet köşesinde, aynı sınavla ilgili bir başka haber veriyor...
"Safranbolu'daki arkadaşımız Bahri Küpeli'nin bildirdiğine göre...Devlet Bakanı
Sacit Günbey'in denetiminde yapılan sınavın sözlü bölümünde adaylara şu sorular soruldu:
.Bir Hristiyan nasıl Müslüman olur?
.Kelime-i tevhid nedir?
.Kelime-i şahadet nasıl getirilir?"Bir nokta da buraya koyuyor, geliyoruz yine dünkü Hürriyet'te
Yalçın Bayer arkadaşımızın aynı sınavla ilgili yazısından bir bölüme...
"
...Örneğin Kırklareli'nde alınacak 5 hemşire, 12 hizmetli ve bir daktilograf sınavına 300'den fazla aday katıldı. İmam Hatip Lisesi'nde yapılan yazılı sınav sonuçları öğleden sonra açıklandı. Pazartesi günü de sözlü sınavla işe girme işlemleri tamamlandı."
Refah Partisi öyle bir parti ki... Yukardaki son örnekte görüldüğü gibi... Kendi taraftarı olmayan yüzde 80'i ortaçağ Arabistanındaki köleler gibi görüyor. En ufak bir sıkılma ya da utanma olmadan her türlü hileye başvurarak kendi taraftarlarını kayırıyor. Eğer kendi taraftarının hakkı yenirse bu defa bol bol "insan hakları" ve "demokrasi" edebiyatı yapıyor.
Türkiye, çöl Araplarının çağımızdaki uzantılarının çiftliği değilse eğer... Bu sınav iptal edilmeli... Yeniden düzenlemelidir... Adalet Bakanı'nın aynı kafayla hazırladığı son hakim ve savcı atamaları da durdurulmalıdır.
Krizi izlemek üzere geçen hafta Ankara'ya gönderilen London Times muhabiri, ilk haberi şöyle fakslamış.
"Türklerin işi gücü futbol. Siyaset sayfaları baştan aşağı derby maçının haberleriyle dolu..."
Meğer İngiliz gazeteci
"darbe" yi İngilizce
"derbi" gibi okurmuş...
Haberi fakslayan Emekli Albay Halil Erenoğlu:
- İngiliz çok da haksız sayılmaz, futbolla darbe arasında birçok bağlantı olduğunu yadsıyamayız.
diyor. Ve örnekleri sıralıyor...
Meşin top futbolun simgesi, tank topu darbenin.
Darbe asker düdüğüyle, maç hakem düdüğüyle başlıyor.
Futbolda yan hakem oyunun kaderini bayrak sallayarak değiştirirken, siyasette oyunun kaderini yan unsur "enişte" dışardan dolar sallayarak değiştiriyor.
vb...vb...
Şehir hatları vapuru Sirkeci'ye yanaştı.
İkinci kattan aşağı doğru inerken merdiven boşluğundaki "kurukahveci" reklam panosunu gören 8 - 9 yaşlarındaki erkek çocuk annesini dürtükleyerek sordu:
- Anne, kurukahve ne demek?..
Anne biraz şaşkın, cevap verdi:
- Hani sen Neskafe içiyorsun ya, onun yerlisi Orkuncum...
Orkun anlamış bir ifadeyle başını öne sallayıp konuştu:
- Anladııım.. Kızılderililerin içtiği kahve buuu!...
Şimdiki çocuklar da, yabancılaşma sürecimiz de hala bir harika!..
Bir, iki derken şimdi üçlendiler... Arkadaşımız Cihan Demirci bu zoraki üçlüye uygun isimleri aradı ve buldu:
Üç Çıkarşörler, Allahın Hakkı Üçtür mutabakatı, Üçlü Fiş, Üç Kör - El, Sandık Zoru Üçlüsü, Bir - ki - üç olsun düşürmesi güç olsun koalisyonu, Üç Muhterisler, Yiyişim Üçlüsü, Üçtü Üçtü Bacı üçtüüüü! üçlüsü...
İslamcı Holding Kombassan, 14.9 trilyon liralık para ve gayrimenkulüne
"ihtiyati tedbir" konulduktan sonra Sermaye Piyasası Kurulu'nca (SPK) incelemeye alındı... Kamuoyunda bu konuda kesinleşmiş bir kanı yok. Kombassan'ın kapatılması için bahane arandığı, suçlamaların zorlama olduğu yolunda düşünenler de var.
Bu kuşkular sürerken dün basında Kombassan'ın Sermaye Piyasası Kurulu'na yazdığı ilginç bir yazı yer aldı. Bu yazıda diyor ki Kombassan yönetimi:
"En son sermaye artırımından sonra.. şirket nezdinde hisse senedi kalmamıştır. Hal böyle iken, küçük tasarruf sahiplerinin hisse senedi alma taleplerinin önüne geçilememiştir. Yeniden sermaye artırımı yapılmadan bu taleplerin yerine getirilemeyeceği, sermaye ödemelerinin ancak SPK tarafından belirlenen bankalar kanalıyla yapılabileceği kesin bir dille anlatılmasına rağmen, yurtdışı temsilcilerimizden biri (Aslan Özdemir), şirketimizin bilgisi dışında, elinde hisse senedi kalmadığı halde, ileride yapılacak sermaye artırımlarında çıkacak olan hisse senetlerine karşılık, makbuz mukabili 1.705.000 mark meblağı hafta sonu Türkiye'ye gelirken (bankaların kapalı olması nedeniyle) beraberinde getirmiştir.."
Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, iktisatçı
Arslan Başer Kafaoğlu'na soruyor:
- Gurbetçilerden yüzde 30 faizle döviz toplanması mevzuata uygun mu?..
- Başlıbaşına suç. Faiz oranlarını Merkez Bankası, Bankalar Birliği ilan ediyor. Dövize yüzde 30 faiz diye birşey mevzuatta yok..
- Dövizin yasal yollardan değil de, kurye eliyle getirilme gerekçesi olarak "acil nakit ihtiyacı" deniyor...
- Özür, kabahatten büyük! O paranın "emanet para" olduğunu kendileri söylüyor. Emanet para "nakit" ihtiyacında nasıl kullanılır? "İlerde çıkarılacak hisse senedine mahsuben" topladığınızı söylüyorsunuz. Hisse çıkmamış, bunu da söylüyorsunuz. Bu açık muhasebe hilesidir. Emanet parayı nakitte kullanmak, vergi kaçakçılığının önemli kalemlerinden biridir.
- Kombassan, savunmasında, "Biz mevzuata uygun davranılmasını öğütlüyoruz, ama temsilcilerimizden biri bizi dinlememiş" diyor. İkna edici mi?..
- Öyle diyor ama, bir yandan da "acil nakit ihtiyacımız vardı" diyerek paranın üstüne atladığını itiraf ediyor. Suç itirafıdır bu...
Kombassan "savunma yapayım" derken
"suç itirafı" nda bulunmuş. Geçmiş olsun.
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr