Önce "ABD bizden asker talep etmedi" denildi.
Sonra "Asker gidecek ama savaşmayacak sadece eğitim verecek" denildi.
Peşinden Meclis'ten "asker göndermek" için yetki alındı.
O arada "Bu yetkilerin hemen kullanılmayacağı" söylendi...
Sonra "eğitim amacıyla" 50 askerin istendiği bildirildi.
Ardından sayı 90 askere çıktı.
Sonra askerlerin "eğitim yanında sıcak çatışmaya da girebileceği" açıklandı.
- 90 asker de nereden çıktı? diye sorulduğunda..
"Efendim Amerikalılar irtibat subayımızı çağırıp isteklerini bildirdiler" denildi.
Derken Amerikan Savunma Bakanı Donald Rumsfeld önceki gün:
- Ben de, Türk hükümetinin Kuzey İttifakıïnın eğitimi amacıyla Afganistanïa asker göndereceğini medyadan öğrendim. Biz istemedik, Türkiye asker göndermeye kendisi karar verdi, demez mi?
Öylesine saygısız bir Hükümet'le yönetiliyoruz ki... Meclis'i ve halkı tamamen devre dışı bıraktığı gibi aldığı kararları da halka doğru olarak açıklamıyor. Yalan söylüyor durumuna düşmekten rahatsız duymuyor.. Pes...
NOT: Bu arada Türkiye'nin Afganistan'a asker göndermesinde ve Mehmetçiğin orada çarpışmasında büyük yarar gören kimi meslektaşlar "Efendim NATO'nun 5'inci maddesine göre zaten mecburuz" gibisinden bir terane tutturdular.
Bu savaşın Kosova'dan farklı olarak NATO çerçevesi dışında yürüdüğünü, asker gönderme konusunun 5'inci maddeyle falan ilgili olmadığını onlara kim anlatacak acaba?
Meclis’te kaç milletvekili olduğu önemli değil.
Kaçının milletin vekili olduğu önemli.
DGM Savcısı Cengiz Köksal' ın hazırladığı Bayındırlık Bakanlığı'yla ilgili Vurgun İddianamesi'nde eski bakan Koray Aydın' ın adı geçmiyor - muş... Bu da Aydın' ın masum olduğunu gösteriyormuş!
MHP'liler şimdi buna dayanarak Aydın' a iade - i itibar'a hazırlanıyorlar.
Acaba, sadece iddianamede adının geçmemiş olması Koray Aydın' ı aklamaya yeter mi?
Önce eski Enerji Bakanı Cumhur Ersümer' in adını iddianameye geçiren DGM savcısı Talat Şalk' ın başına gelenleri hatırlayalım... Başbakan Ecevit ve Yılmaz'ın hakaretlere uğramış, hakkında suç duyurusunda bulunulmuş, "kınama cezası" yla cezalandırılmış, o olaydan sonra sesini soluğunu kesmek zorunda kalmıştı. Savcı Cengiz Köksal' ın meslekdaşı Şalk' ın başına gelenleri gördükten sonra benzer şeyi yapabileceğini düşünmek ne kadar gerçekçi olurdu acaba?
Koray Aydın' ın adı iddianemede geçmiyor, bu doğru...Peki, Müsteşar yardımcısı Sedat Aban' ın dava dosyasında yer alan ve Aydın' ı doğrudan tezgahın içinde olmakla suçlayan ifadeleri ne olacak? Bakanken inşaat malzemesi satan şirket kurması... Kendisine göbekten bağlı müteahhitlere malzeme satması... Bunu, "Siyaseti bırakınca karnımı nasıl doyuracağım" diye savunması? Bakanlığındaki trilyonluk yolsuzluklardan haberdar olmaması... Gazeteciler öğrenip kendisine bildirince "Neyse ki yapanlar bizimkiler değil, marksistlermiş!" deyişi...vs...
İtibar kaldıysa iade ediniz tabii ki...
Dinçer Ağabeyi kaybettik. Dış haberlerde ne zaman bir espri yakalasa koştururdu Açık Pencere'ye... İhtiyar delikanlı denemezdi. Sadece delikanlı idi. Hatta basın mahallesinin fırlama delikanlısı... Mesleğin son gününde ilk günündeki kadar gençti denebilir. Nazım Hikmet'in şu dizeleri onu elbet daha iyi anlatır:
"İmkansızdır ihtiyarlamamız bizim,
etin gevşemesine bir başka tabir gerek,
zira ki ihtiyarlamak;
kendinden başka hiç kimseyi sevmemek demek"
"Türklerin yapabileceği icatlar (internetten):
Bitmeyen piknik tüpü
Sigara cepli çorap
Topuğu basık ayakkabı
Malzemeden çalındığı halde yıkılmayan bina
Laf atan korna
Kurban kesme makinesi
Tüpgazla çalışan ülkü ocağı
Minibüs arkasından para uzatmak için şoföre kadar uzanan demir
Dolma sarma makinesi
Ben Türküm Abi diyen robot
Şarjı hiç bitmeyen cep telefonu
Elektrik sayacı durduracağı
Güdümlü anne terliği
Yolda yürürken kaşındığını algılayan ve otomatik olarak kaşımaya başlayan alet
Sıcak su ısıtmalı maşrapa