Melih Aşık
Dudağının kenarındaki o muzip tebessüm yazılarının satır arasına da girerdi. Konuyu ayrıntılar... Olaylar arasında kimsenin görmediği bağlantıları yakalar... İnce sonuçlar çıkartır... Ama dalga geçmeyi de hiç ihmal etmezdi. Belki
"ciddiyete saplanmanın" düşünceyi durduracağına olan inancından... Belki de kainatın sonsuz tarihi ve mekanı içinde her olayı yerli yerine oturtmanın doğal sonucu bu olduğundan... Yazı yaşamımızda özgür bir isim ve özgün bir kalemdi
Teoman Erel...
Üç yıl önce bugün bir trafik kazasıyla aramızdan ayrıldı. Bizi de yazılarından ayırdı. Ama bu acı tesadüfe hiç değilse yarının gazetecileri yenilmemeli.. Gazetecilik okullarında
Teoman'ın yazıları anımsanmalı. Örneğin.. Milliyet Yayınları'ndan çıkan ve yazılarından seçmeleri içeren
"Yaşam Bir Şaka Gibi" adlı kitabı en azından yardımcı kitap olmalı...
Yarının gençleri
Teoman'ı tanıyınca seveceklerdir. Gazeteci oğlu
Hasan Erel, "Yaşam Bir Şaka Gibi" adlı kitabın başında bakınız O'nu nasıl anlatıyor:
"Babam
Teoman Erel iyi bir insandı. Ben onu hep iyi bir insan olarak hatırlayacağım ve bu basit gibi görünen özelliğe sahip olmanın ne kadar zor bir şey olduğunu hiç aklımdan çıkarmayacağım. Hayatta iki düsturu vardı. Birincisi kendini hiçbir zaman aldatmayacaksın, ikincisi de kendin için üzülüp kendine acımayacaksın. Uzun gazetecilik ve yazarlık maratonunda hep bu iki ilke sayesinde ucuz tuzaklara ve hain engellere takılmadan ismini korumayı başardı. Kendini hep gerçeğin aynasında tarttı ve en büyük haksızlıklara uğradığı zaman dahi kendine acıyıp yarıştan kopmadı. Meslek ahlakını her şeyin üstünde tutmayı da 35 yıl boyunca sürdürdü. Şimdi bunları okuyanlar, bir oğul babasını övüyor diyebilir. Ancak babam o sözünü ettiğim iki ilkeyi bana da öğretti ve böyle konularda asla yalan söylememeyi ben de kendime ilke edindim. O yüzden burada yazdıklarım ölmüş bir babanın ardından düzülen övgüler değil, yaşam boyunca
Teoman Erel'de gördüklerimdir."
Patron delikanlıyı almış karısına:
- Bak Cemil, demiş, bu şirkette bir yıldır çalışıyorsun...
- Evet efendim...
- İşe mektupları ayırarak başladın, bir hafta sonra satış departmanına geçtin...
- Evet...
- Bir ay sonra kısım şefi oldun... Aradan dört ay geçmeden de başkan yardımcısı...
- Evet...
- Ve benim kendimi emekliliğe ayırma vaktim geldi. Artık çiftliğime çekilmek ve kafamı dinlemek istiyorum... Yerime de seni geçiriyorum. Ne diyorsun?
- Teşekkür ederim...
- Bütün söyleyeceğin bu kadarcık mı?
- Bu kadar olmamalı elbette,
demiş
Cemil ve eklemiş:
- Teşekkür ederim babacığım...
Fransa'da br kentin uzunca bir sokağına peşpeşe dört fırın açılmış. İlk açılan fırının camekanına
"Burada şehrin en iyi ekmeği üretilir" yazılmış. İkinci fırının camekanına
"Fransa'nın en iyi ekmeği" harfleri işlenmiş... Üçüncü fırın daha ileri gitmiş, camekanına
"Dünyanın en iyi ekmeği" diye yazmış.
Dördüncü fırın mı? O sadece şöyle demiş:
"Bu sokağın en iyi ekmeği bizde pişer"
Dışişleri Bakanı
İsmail Cem görevinden istifa etti.
İsmail Cem, dün akşam saat 17.00'de ani olarak düzenlediği basın toplantısında sürpriz istifasının nedenini şöyle açıkladı:
"
Bilindiği gibi her bakanlığın devir-teslim töreninde eski bakan yeni bakana brifing verir. Sevgili selefim Tansu Çiller de bunu yaptı ve bendenize üç saat süreyle ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Kendisini dinleyince anladım ki, karşımda sıradan bir Dışişleri Bakanı değil, uluslararası çapta bir diploması dehası, bir dış politaka cambazı ve allamesi bulunuyor. O an karar verdim ve kendi kendime dedim ki, oğlum İsmail, sen bu muhterem insandan sonra bu koltukta rezil olursun. Bir süre sonra herkes seni onunla mukayese etmeye başlar, insan içine çıkamaz hale gelirsin. Bu yaştan sonra kendini komik duruma düşürmeye hakkın yok. En iyisi yol yakınken dön ve bas istifanı...Gördüğünüz gibi ben de bastım istifamı." ***
İlk Türk robotu
Emekçi Mars'ta araştırmalarına başladı. Türkiye Uzay Araştırmaları Merkezi (TUAM)'nden yapılan açıklamada,
Emekçi' nin üç ay sürecek araştırmaları olumlu sonuç verirse, ilk Türk robotu
Alınteri bu yılın sonuna doğru güneşe gönderilebilecek. TUAM Başkanı ve
Şanlıurfa Turan Dursun Üniversitesi" rektörü Prof. Dr. Necmettin Erbakan, verdiği demeçte TUAM olarak bundan sonraki hedeflerinin güneşe insan göndermek olduğunu belirterek dedi ki:
"
Batı ülkelerinin televizyonlarını izliyorsunuz... Dinsel tartışmalar ve abuk subuk çekişmelerden vakit bulup kendi sorunlarını bile çözemiyorlar. Bazıları hangi cins tuvalete işiyeceklerini henüz açıklığa kavuşturamamışlar. Vakitlerini bu sorunları tartışarak geçiriyorlar. Onlarla aramızdaki bilgi ve teknoloji farkı giderek açılıyor. Maalesef uzayın keşfi gibi görevleri tek başımıza yürütmek zorunda kalıyoruz. Ancak bundan şikayetçi değiliz. Bilim adamlarımız 2028 yılında güneşe adam gönderebileceğimizi açıkladılar. Onlarla gurur duyuyoruz."
***
Emekliliğini isteyerek gazeteciliği bırakan
Mehmet Barlas, Uluslararası Gazeteciler Birliği (UGB)'nin "Altın Kalem" ödülünü kazandı.
Mehmet Barlas'a ödülünü veren UGB Başkanı
Huan Antonio Samaranch yaptığı konuşmada şöyle dedi:
"
40 yıllık meslek yaşamı boyunca ilke ve inançlarından en ufak taviz vermeyen, halk adına iktidarlara çile çektiren, sunulan bütün imkanları elinin tersiyle iten, bu nedenle de hayatı çilelerle geçen Sayın Barlas toplumdaki ve meslekteki kirlenmeyi gerekçe göstererek emekliye ayrılmış bulunmaktadır. Kendisine bundan sonraki yaşamında huzur ve mutluluklar diliyorum."UGB'nin
"gümüş kalem" ödülü de
İlnur Çevik'e verildi...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr