Uludağ Üniversitesi yeni eğitim yılına, Devlet Bakanı Recep Önal ve Bursa Valisi Ali Fuat Güven'in de katıldığı bir törenle başladı.
Aynı gün, akademik unvanları yükseltilen yardımcı doçent, doçent ve profesörlere Rektör Mustafa Yurtkuran tarafından birer Atatürk rozeti takıldı.
Ancak bu hoş törene Mühendislik Fakültesi'nin kimi hocaları katılmadılar. Sebebi bilinmiyor... Ama kulaktan kulağa şu söylenti dolaşıyor:
"Atatürk rozeti takmamak için..!"
Eğer öyleyse öneririz; onlara da birer "Taliban" rozeti takılsın...
Aynı anda savaşa hazırlanmak ve savaştan kaçınmak mümkün değildir
Einstein
Sevgili dostumuz Hüseyin Baş, mizaha olan aşkına rağmen kendisine ithaf edilen "Savaş en çok şişmanlar için sıkıcıdır. Çünkü ne dövüşebilir ne de kaçabilirler" sözünü tutmamış. "Savaşı sevmeyiz ama savaştan da hiç kaçmadık" dedi telefonda "Dövüşmeye gelince, herkes bilir ki o kilo işi değil yürek işidir"...
Köşe yazarlarının çoğu ABD’nin Taliban’a yapacağı operasyonu destekliyor. Operatör doktor gibi... Operatör yazar.
Mustafa Taş
Sivas Valisi Lütfullah Bilgin'e Sivaslı işçi ve memurlardan not:
- Sayın Valimiz; Sivasspor'a bağış adı altında memurlardan 3 milyon, işçilerden 5 milyon kesilmesini emretmişsiniz. Bağış dediğiniz şey gönüllü olur. Zoraki olmaz. Ayrıca 3 - 5 milyon lira bizim için büyük para. Eve ekmek götüremezken milyarlık futbolculara yardım mı yapacağız? En çok yardıma muhtaç olan takım bizim takım.. Yani "Ekmekspor"... Lütfen kararınızı geri alın...
Süleyman Demirel'e sormuşlar:
- Savaş naralarının atıldığı şu günlerde, eskiden olduğu gibi, yine cumhurbaşkanı ya da başbakan olsaydınız; ilk olarak ne yapardınız?
Demirel, hiç düşünmeden;
- Hemen Taliban'ın lideri Molla Ömer'e bir rica mektubu gönderirdim, demiş.
- Ne ricası?
- Yeğenim Murat 'a savaş alanının tam ortasında "Savaşbank" adında banka açması için izin ricası...
Afganistan’da kuş beslemek, uçurtma uçurtmak yasakmış! Amerikalılara sorarsanız bunlar yalnız Boeing uçuruyorlar.
Washington bugün, büyük bir savaş karşıtı gösteriye hazırlanırken iki Amerikalı yazar, Michael Albert ve Stephen R. Shalom, 11 Eylül terörüne savaşla yanıt vermenin sakıncalarını anlatan ilginç bir yazı kaleme almışlar... Diyorlar ki:
1. Suç henüz kanıtlanmadı... Polisin elindeki, saldırıları gerçekleştiren grupla Usema Bin Laden'in bağlantısına ilişkin kanıtlar yeterli değil... ABD'de bu eylemden sorumlu olabilecek birçok aşırı örgüt bulunmaktadır...
Savaşa doğru koşturmak yerine hukukun temel ilkelerine uygun bir ceza muhakemesi için gayret göstermek daha doğrudur.
2. Uluslararası yasalar bu gibi durumlar için açık başvuru merciini belirlemiş: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi...
Güvenlik Konseyi toplandı; terörist saldırıları kararlılıkla ve tam ittifakla mahkum etti. Fakat Güvenlik Konseyi kararı (Washington'un talebine rağmen) güç kullanımına izin vermedi.
Konsey kararı "meselenin iyice anlaşılması" ndan söz ederek noktalanıyor.
Bu diplomatik ifade, söz konusu meselede karar alma yetkisinin herhangi bir devletin değil BM Güvenlik Konseyi'nin elinde olduğunu ima ediyor.
B.M Sözleşmesi, ülkelerin kendilerini savunmak için eylemde bulunmasına (mesela ABD'nin bir terörist uçağı vurarak düşürmesine) izin veriyor. Ancak "kendini savunma" adına ülkelerin yaygın misilleme saldırılarına girişmesine kesinlikle izin vermiyor.
Ayrıca... ABD'nin Bin Laden'i yakalamaya çalışırken masum sivilleri öldürmesi büyük olasılık taşıyor. Bu durum yeni terör hareketlerine yeşil ışık yakacak ve ABD halkının geleceğini tekrar tehlikeye atacaktır...
NOT: İnternetten alıp dünkü yazımıza dahil ettiğimiz bölümün Sevgili Can Dündar'a ait olduğunu dostlar hatırlattı. Özür ile...