Melih Aşık
Birkaç gün önce Taksim toplantısı öncesinde İstanbul eski Belediye Başkanı
Nurettin Sözen'le sohbet ediyorduk. Profesör
Nevzat Yalçıntaş yanımıza gelip sohbete katıldı,
Tayyip Erdoğan'ın
Sözen tarafından başlatılmış projeleri pek güzel sürdürdüğünü söyledi.
Nurettin Sözen bunu duyunca öfkelendi. Ve makinalı tüfek ateşi gibi anlatmaya başladı.
Nevzat Yalçıntaş biraz sonra yanımızdan ayrıldı.
Sözen anlatmaya devam etti. Özetle dedi ki:
- Tayyip Erdoğan yönetimi metro ihalesine RP yandaşı firmayı dahil etmek için mekanik aksam ihalesini iki defa iptal edip projeyi üç yıl geciktirmiştir.
- 1993'te dünyanın en büyük çöp arıtma projesini başlatmıştık. İki yakada çok büyük ve modern çöp depolama merkezi, 14 ara istasyon, bir de hastane çöplerini yakma fabrikası içeriyordu sistem.. 75 adet 40 tonluk silo ve TIR'ları getirmiştik. Herşey hazırdı. Bunca yıl içinde çoktan bitmiş olması gerekiyordu. Hƒlƒ bitmedi...
- Tramvay hattına 1 kilometre dahi eklemediler. Biz 25 kilometre ray döşedik, onlar ise sadece 200 metre... Tramvayın çoktan havaalanına ulaşması gerekiyordu. Ulaşmadı...
- 1992'de, Darülaceze'nin kuruluşunun 100'üncü yılında bin kişilik yeni bir Darülaceze kurmak için Kayışdağ'da arsa aldık; projesi yapıldı, yapım çalışmaları başladı. Üç yıl içinde çoktan bitmesi gerekiyordu.. Bitmedi..
- Görevde bulunduğumuz dönemde 1650 tane otobüs aldık. RP'li yönetimin 3 yıl içinde hizmete soktuğu otobüs sayısı ise 8'dir. 50 otobüslük ihale yaptılar, 8'i geldiğinde çok büyük törenler yaptılar. Özürlü otobüslerini biz ısmarlamıştık. Onların zamanında geldi...
- Baltalimanı'nda deşarj tesisinin açılışını yaptılar. Aslında onu "biyolojik arıtma" olarak biz projelendirmiştik. Sanki kendileri harcamış ve yapmış gibi anlatıyorlar. Tek başına "deşarj", önemli bir proje değildir. Mutlaka biyolojik arıtmayla tamamlanması gerekir. Hatta bizim projemizde onun da ötesinde, azot ve fosforun da tutulması için "tam biyolojik arıtma" vardı, küllerin yakılması vardı. Hiçbiri gerçekleştirilmedi; reklam malzemesi olsun diye sadece deşarjı tamamladılar.
- Kongre Sarayı'na başlamıştık, devam edemediler, Kültür Bakanlığı'na teslim ettiler.
- Florya'da modern hayvanat bahçesi yapımına başlamış; doğalgazını kanalizasyonunu, ısınma sistemini tamamlamıştık. Bitirilmedi. Hatta yavaşlatıldı.
Sözen anlattıkça açılıyordu. Ama bizim yerimiz kalmadı tüm anlattıklarını yayınlamaya...
Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyelerinden Profesör
Hayri Yalçın siyasetçilerin kimi sözlerinin yarım kaldığını düşünmüş... Arkalarına birer cümle ilave ederek tamamlamaya çalışmış... Mesela...
*Yollar yürümekle aşınmaz... Ama tanklar yürürse o başka...
*Türkiye laiktir, laik kalacak... Ve de her yer Kuran kursları ile dolacak.
*Şanlı ve kahraman ordumuz çok muhteremdir... Esasen takiye benim karakterimdir.
*Türkiye'de iki milyon fahişe var... Geri kalan başı açıklardan da şüpheliyim.
*Ben çamurun üzerine oturmam... Ama şapa otururum.
İmam Hatip okullarıyla ilgili tartışmalarda bu okullardan mezun gençlerin diğer lise mezunlarına göre çok daha temiz ve erdemli olduğu anlatılıyor. Önceki akşam HBB'de, "Yüksek Tansiyon" programındaki tartışmada da aynı konu geçti... Profesör
Necla Arat bunun üzerine anlamlı bir soru sordu:
- Meclis'te imam hatip mezunu 137 milletvekili olduğu söyleniyor. Bunların büyük bölümü Refah Partisi saflarında. Acaba neden bu milletvekilleri kapıkulu sadakatıyla genel başkanlarının talimatına uyarak DYP'nin yolsuzluklarının örtbas edilmesine payanda oldular? Neden faziletin gereği olarak yolsuzlukların ortaya çıkartılmasına çalışmadılar?
Çırağan Sarayı'nda dün başlayan toplantının konusu ciddiydi: "Türkiye'de alt yapının inşasına özel sektörün katılımı"
Toplantıyı düzenleyenler ciddi kuruluşlardı: Başbakanlık, Dünya Bankası, Hazine Müsteşarlığı, DEİK ve Yabancı Sermaye Derneği...
Konuşmacılar ve izleyiciler de ciddi kişilerdi... Dünya Bankası Başkan Yardımcısı
J. Rischard' dan başlayarak pekçok yerli ve yabancı uzman ile yerli ve yabancı holding temsilcileri......
Bu ciddi toplantını tek gayrıciddi unsuru mu neydi?
Necmettin Erbakan'ın verdiği rakamlar...
Hoca sanki iki kere ikinin dört ettiğini bilmeyen bir seçmen topluluğu karşısındaydı... Attı da attı...
Türkiye'de ekonomik patlama olmuştu. Yabancı yatırımcılar Türkiye trenini kaçırmamalıydı...
Türkiye'nin bu yılki bütçesi 48 milyar dolardı... Yıl sonuna kadar 29 milyar dolarlık özelleştirme yapılacaktı. Dolarlar yağmur gibi yağacaktı...
Toplantıyı izleyenler birbirine bakıp gülüştüler... Yabancı uzmanlar Türklere sordu:
- Acaba 2,9 milyar dolar mı demek istiyor?
- Hayır 29 milyar dolar diyor...
- 48 milyar dolar bütçesi olan ülkenin 29 milyar dolarlık özelleştirme yapması nasıl mümkün olur...
- Onu Hoca'ya sormak lazım...
O arada Hoca desteksiz atışa devam ediyordu:
- Almanya'da 2 milyon 200 bin işçimiz var. Bunların 400 bini dövizle emekli olsa... 5 milyar dolar da oradan gelecektir...
Almanya'dan gelerek toplantıya katılan Türk uzmanlardan biri dayanamadı:
- Yahu bir Başbakan bu kadar gayri ciddi olamaz, dedi...
- Neden?
- Çünkü kardeşim Almanya'da 2,2 milyon işçimiz yok. Bu sayı çoluk çocuk bütün vatandaşların sayısıdır. Almanya'daki Türk işçisi sayısı 600 bin dolayındadır. Bunların 180 bini işsizdir ki, emekli olmak için 12 bin 500 dolar ödemeleri zordur. Geri kalan 420 bin işçinin ise emeklilik hakkı zaten vardır. Neden ayrıca emeklilik için başvursunlar? Ha, yurtdışına çıkmış Türk vatandaşı orada 12 bin 500 dolar yatırarak emeklilik hakkı kazanmak isteyebilir. Ancak Türk vatandaşında da Türk hükümetinin sözüne güven yoktur. Geçmişteki süper emeklilik gibi acı deneylerden sonra kim 3 yıl sonra ayda 250 dolar emekli maaşı almak için 12 500 dolarlık güven yatırımı yapar?
Erbakan arkasında bu tür tartışmalar bırakarak salondan ayrıldı...
Mahkemeye tanık olarak giden Temel'e yargıç sormuş:
- Hiç evlendin mi?
- Evlendim...
- Kiminle evlendin...
- Bir kadınla...
Yargıç kızmış:
- Tabii bir kadınla evleneceksin, sen hiç erkekle evlenen kimse duydun mu?
- Duydum...
- Kim o ?
- Benim bacum bir erkekle evlenmiştur...
(Fıkra Ahmet Feyzi Beyefendiden)
Yazara Emailasik@milliyet.com.tr