Cemal Külünkoğlu çok ilginç bir işadamı... Yılın 10 ayı Amerika'daki inşaat şirketinin başında... Yılın iki ayı Rize'de, sahibi olduğu Çay TV'nin başında... Arada Azerbaycan'a gidip geliyor, orada kurduğu ısıcam fabrikasını kontrol ediyor. Amerika'daki işlerini anlatırken bir yaraya parmak basıyor:
- Orada gıda ithalatı yapıyordum ama bizim kuru gıdacılardan kazık yedim, inşaat işine döndüm... Şimdi küçük evler yapıp satıyorum...
Bu girizgahtan sonra gelelim sadede.
Karadenizli işadamanın esas bize anlatmak istediği konuya...
Cemal Külünkoğlu ABD vizesini yenilemek için birkaç gün önce Ankara'da ABD Büyükelçiliği önünde kuyruğa girmiş. Şakır şakır yağmur yağıyor. Bir ara karşıdaki "cafe" ye gitmiş. Kenarda duran bir şemsiye görmüş. Şemsiyeyi ödünç istemiş. Vermişler. 10 milyon lira da teminat bırakmış. Vize işini bitirdikten sonra "cafe" ye geri dönmüş. Şemsiyeyi iade ederken kasadaki bayana 1 milyon lira bahşiş bırakmış. Bayan ıkınıp sıkınmış:
- Efendim patronumuz şemsiye karşılığı 2 milyon lira almamızı istedi...
"Şemsiyeyi satsan 500 lira etmez", dedi Cemal Külünkoğlu... "Beni üzen de para falan değil Türkiye'de bazı insanların açıkgözlüğü buralara taşıması... Üretmeden para kazanma uyanıklığı..."
Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız, vardığınız yerin önemi yoktur.
Peter Drucker
Doğu öykülerinin bir başka felsefesi bir başka tadı vardır her zaman... İşte ilk kez duyduğumuz bir öykü... Semerkand'lı terzinin dükkanı kentin hemen girişindeymiş. Ölüp de mezarlığa taşınanlar onun dükkanının önünden geçermiş. Bu yaşlı terzinin garip bir adeti varmış. Duvarına bir çanak asmış. Önünden her cenaze geçişte bir çakıl taşını alır çanağın içine atar, akşam da dükkandan çıkarken çanaktaki taşları sayar, o gün kaç kişinin öldüğünü öğrenirmiş.
Günün birinde bu terzi de ölmüş. Birkaç gün sonra onu aramaya gelen bir müşterisi, dükkanın kapalı olduğunu görünce sormuş:
- Ne oldu bizim terziye?
- O da ötekiler gibi... çanağa düştü, demiş komşusu...
İlacı taneyle satacaksanız bari seyyar satıcılara sattırın:
"Supradin'e gel abla, el yakıyor el!.."
"Talsit'e bak Talsit'ee! Mide doktoruuuu"
"Optalidon'lara bak beyim... Derya kuzusu bunlaaaaar!.."
Cihan Demirci
Son Af Yasası niçin ve kimin için çıkarılmıştı? Amaç, "kader mahkumu"! denilen kişileri kurtarmak mıydı yoksa asıl kurtarılmak istenen başkaları mıydı? Buyrun bazı dosyalara, Sevgili Saygı Öztürk'ün sütunundan da yararlanarak, birlikte bakalım:
Halkbank Dosyası: Sanıklar; Yenal Ansen (Halkbank eski Genel Müdürü), Genel Müdür Yardımcıları Turan Kalaycıoğlu, Ayla Velioğlu,
Suç: Usulsüz kredi verip bankayı milyonlarca dolar zarara uğratmak.
Sonuç: Af kanunu nedeniyle kamu davasının açılması ertelendi.
Vakıfbank Dosyası: Sanıklar; Fehmi Gültekin (Yönetim Kurulu üyesi), İsmail Şengün, Altan Koçer (Genel Müdür), Selami Celayir, Mehmet Rauf Ertekin, Fevzi İşbaşaran, Talat Zengin, Kutlu Savaş, Ali Naci Tuncer, İhsan Saraçlar.
Suç: Usulsüz kredi verip bankayı milyonlarca dolar zarara uğratmak.
Sonuç: Af kanunu nedeniyle kamu davasının açılması ertelendi.
Ziraat Bankası Dosyası: Sanıklar; Salih Şevki Doruk (Z.B. eski Genel Müdürü), Mustafa Selçuk (Yönetim Kurulu üyesi)"
Suç: Usulsüz kredi verip bankayı milyonlarca dolar zarara uğratmak.
Sonuç: Af Kanunu nedeniyle kamu davası açılması ertelendi."
Ve dünkü Radikal'den benzer bir başka haber: Ziraat Bankası'nın, aralarında eski genel müdür Yener Dinçmen' in de bulunduğu altı eski yöneticisi hakkında Palma Tekstil Firması'na usulsüz kredi kullandırdıkları gerekçesiyle açılan dava, "Şartlı Salıverme Yasası nedeniyle" ertelendi.
Görüldüğü gibi... Af Yasası sadece adi suçluları kurtarmak için çıkarılmış gibi görünmüyor... Esas yararlananlar siyasetçilerin kader arkadaşı olan kredi yolsuzluğu sanıkları... Acaba esas kurtarılmak istenenler onlar mıydı?
Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Faruk Loğoğlu "ABD'ye saldırının ardında Irak olduğuna dair kanıtlar bulunursa Ankara tutumunu gözden geçirir" demiş. Bizce iyi etmemiş....
Malumunuz Amerika'da Irak'a saldırılması için giderek güçlenen bir lobi süreci yaşanıyor. Rumsfeld ile Powell'ı da ikna eden "Şahinler" "kanıt bulunmasa da" Irak'a saldırılması ve Saddam'ın defterinin dürülmesini için bastırıyor. Buna karşılık İngiltere Irak'ın saldırı hedefi yapılmasına kesin şekilde karşı... Rusya da öyle... İslam ülkeleri bu konuda daha da hassas olup, savaşın Irak'a sıçramaması için diplomasi trafiğini hızlandırıyorlar.
Biz ise tam bu sırada, Irak saldırısından en büyük zararı görecek ülke olmamıza rağmen "İnandırıcı bir bahane bulursanız zaten pes perdeden çıkan sesimizi keseriz" sözünü veriyoruz. Ne biçim diplomasi bu?