Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Melih AŞIK


Öğretim üyeleri Derneği Başkanı Prof. Burhan Şenatalar, sekiz yıllık kesintisiz eğitimle ilgili bir "demagoji" konusunda açıklayıcı bilgi verme gereğini duymuş... Dedi ki:
- Bu işi MGK'nın gündeme getirdiği, empoze ettiği, eğitimcilerin bu konuyu yeterince tartışmadığı iddia ediliyor. Tersine eğitimciler bu konuyu yıllardır tartıştığı gibi somut önerileri de ortaya koymuşlardır. Tam üç yıl önce İstanbul'da görev yapan 1035 öğretim elemanı bu konuda bir bildiri yayınlamıştı. Size birazdan onun belgesini fakslayacağım...
Belge elimize ulaştı. Ayrıca anımsatalım. İlk öğretimin sekiz yıl olması 1973 yılında çıkan Milli Eğitim Temel Kanununu'nda öngörülmüş, 1996'daki Eğitim Şurası'nda da "kesintisiz" olarak karara bağlanmıştı.
Prof.
Şenatalar sohbet sırasında bu yöndeki tartışmalarda ıskalanan bir başka konuya değiniyor:
- Bazı Batı ülkelerinde de eğitimin kesintili olduğu söyleniyor. Doğrudur. Örneğin Avrupa Birliği'ne bağlı ülkelerin bazılarında ilk öğretim kesintisiz, bazılarında ilk ve ikinci eğitim şeklinde ikiye bölünmüş şekildedir. Ancak bu ülkelerin hiçbirinde ilk sekiz yılda meslek eğitimi yoktur. İlk sekiz yılda din adamı yetiştirme gibi bir girişim ise hiç mi hiç yoktur.
Durum böyle...
Bu arada imam hatip ortaokullarının kapatılması sonucu tek tip insan yetiştirileceği yolunda RP ile aynı doğrultuda düşündüğünü yazdığımız Yazar Mehmet Altan dün telefonla aradı. RP doğrultusunda düşünüyor gibi gösterilemeyeceğini söyledi. Tevhid - i tedrisat kanununda tek tip insan öngörüldüğü iddiasını yineledi. Bu sava katılmıyor, ancak Altan'ın açıklamasını buraya ekliyoruz.

Bir eski kitabın sayfaları arasından saatli maarif takvimi yaprağı düştü... 1970 yılından kalma... O zamanlar hayat üniversitesinin ders kitabı gibiydi saatli maarif takvimi. Ön ve arka yüzünde binbir çeşit okuma malzemesi... İşte o takvim yaprağının arka yüzünden bir hayat dersi...
"Centilmen kime denir?
Centilmen diye, bir kadınla ayrı cinsten olduğunu hissetirmeden konuşabilen erkeğe denir.
Bir erkeğin ruhen böyle rahat davranması, iyi bir nefis terbiyesine lüzum gösterir. Kadınla insanca, kadınlığını hissettirerek rahatsız etmeden, hoşa gitme arzusuna kapılmadan konuşmalıdır.
İyi yetişen bir erkek, kadın karşısında cinsi köleliğe düşmez, aksine saygı gören bir centilmen mevkiine yükselir."


Bir engel önünde insan:
- Bu sorun neden karşıma çıktı, sorumlusu kim, diye düşünür...
Karınca ise bir engel karşısında sadece:
- Bunu nasıl aşarım? düşüncesindedir..
Neden ve nasıl sorusunu soranlar arasında daima büyük bir fark bulunacaktır.
Bernard Werber
Halkalı'dan Hikmet:
Rüyamda asgari ücretle çalışan bir işçiyim. Pazar tatilinden yararlanarak Heybeliada'ya gidiyorum...
Vapurda güvertenin bir köşesinde çayımı yudumlarken, işyerinden Cahit adlı arkadaşla karşılaşıyorum. "Ooo!.. Beyim..." diyor Cahit, "Bakıyorum lüks takılıyorsun bugün..."
Hafifçe yana kayıp arkadaşıma oturacak yer açıyorum. "N'apim dostum" diyorum, "Karayip Adaları'na bilet bulamadım; Heybeli'ye takılıyorum..."
Gülüşüyoruz. Bir süre havadan sudan bahsettikten sonra, "Lan Hikmet..." diyor Cahit; "Ben ilk kez gidiyorum Ada'ya. Orada çok güzel kızlar varmış, doğru mu?.."
Elimi iki yana açıp, "Bilmiyorum valla!" diye karşılık veriyorum, "Olsa bile, zengin kızlarıdır onlar. Bize hayır gelmez..."
Az sonra vapurun düdüğü çalıyor, yavaş yavaş iskeleye yaklaşıyoruz. Cahit'le beraber "Savulun kızlar!.." diyerek Ada'ya çıkartma yapıyoruz...
Ne var ki, gözümüze ilişen ilk canlı, tüyleri dökülmüş bir eşek oluyor. Korkulu bir edayla bize bakıyor hayvan. Nitekim eşeğin sahibi yanımıza yaklaşıp, "Karakaçan hizmetinizde abiler! İkinizi birden çeker alimallah..." diyerek eşeğin korkusunu haklı çıkarıyor...
Sinirleniyorum... Adama dönüp, "Manyak mısın sen usta?" diyorum, "Hayvanın ayakta duracak hali yok, sen onu hala ulaşım aracı olarak kullanıyorsun..."
Eşek sahibi başını öne eğiyor. "N'apim birader, ekmek parası işte..." diyor, "Paramız olsa biz de Sergen gibi yarış atı alırdık..."
Bu kez üzülüyorum. Cebimden bir beşyüzbinlik çıkarıp adama veriyorum. "Al amca..." diyorum, "Zavallı eşeğe biraz saman al. Artanla da kendine köfte - ekmek ısmarlarsın..."

YORUMU: Ortada bir pasta var Hikmet... Bu pastanın dörtte üçünü nüfusun yüzde 1'i, dörtte birini ise nüfusun yüzde 99'u yiyor... Böyle bir ortamda kitlelerin bazı şeyleri gerekçe göstererek sokaklara dökülmesi kaçınılmazdır... Ne zaman ki vatandaşlarımıza insanca yaşama olanağı sağlarız, o zaman barışa ve sükuna kavuşur bu ülke...


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr