"N'evet, ben artık kötürümüm" der Cüneyt oturduğu tekerlekli iskemlede hafif doğrularak.. Türkân bu gerçeği öğrenince hıçkırarak ağlamaya başlar, arkasını döner ve kaçar. Beklenen mucize filmin ilerleyen sahnelerinde gerçekleşir. Cüneyt aslanlar gibi ayaklanır, yürümeye başlar. Türkân mutluluktan uçar. Türk filmleri hep böyle biter. Kötürüm filmin sonunda mutlaka iyileşir. İyi kahraman aynı zamanda kötürüm olamaz.
Neden böyledir?
Neden insanlar kendilerinin de bir saniyelik bir kaza sonucu aynı akıbete uğrayacağını düşünmez?
Çünkü insanımıza "insancıl dayanışma" küçükten itibaren öğretilmemiştir.
Bencillik öğretilmiştir...
Bugün 3 Aralık Engelliler Günü... Ülkemizde 7.5 milyon insan engelli....
Ve onlar sanki başka gezegenin insanı... Örneğin...
Yasalara göre işyerleri yüzde 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır. Çalıştırmayan 750 milyon lira ceza öder. Ne var ki özel sektör İşçi Bulma Kurumuna öyle koşullar bildirir ki, o koşullara sahip engelli bulmak mümkün değildir. Devlette 43 bin sakat kontenjanı boştur. Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü Boyraz'ın ifadesine göre, Diyanet İşleri Başkanı geçenlerde neden 926 kişilik sakat kontenjanını doldurmadıkları sorulduğunda "Kurumun imajı bozuluyor" yanıtını vermiştir... Sakatlık her tarafı sarmıştır...
Bayram tatilinde karayollarında meydana gelen 101 kazada 138 kişi öldü... Trafik değil mübarek El Trafik...
İslamcı teröristlere bir türlü zararsız ad bulunamıyor. "Yeşil terörist"e ne dersiniz?
Bombalı saldırıların üzerinden 10 gün geçti. Teröristin adı konulamadı. Başbakan Erdoğan dün grupta teröristlerden şu deyimlerle söz etti: "Hain çeteler", "Karanlık odaklar", "Bombalar patlatarak sözlerini dinleteceklerini zannedenler", "Terörden beslenen karanlık odaklar" vs...
Deniz Baykal ise dün grupta Hizbullah affını eleştirerek dedi ki:
- Terörün ne olmadığı söyleniyor da ne olduğunu bir türlü söylemiyorlar... Kaynağını açıklayamıyorlar. Hükümetin, terörün adını koymaktan kaçındığı noktada emniyet kuvvetleri de görevlerini yapamaz...
Hollanda'dan yazan Kerim Şahin, "Cola Turka'nın nihayet tadına baktık, mutluyuz" diyor. Fakat yine de içebilecekleri kuşkuluymuş. Çünkü Coca Cola 0.45 euro, Cola Turka ise 0. 95 euro'ymuş (1 milyon 700 bin TL)... Türkiye'de Cola Turka sadece 750 bin TL...
Christoph Daum da bize uydu. Hakemlerden ve futbolcularından şikâyete başladı. Cordoba bizde olsa maç 4 - 0 olurdu, demiş. Uğur Yılmazer soruyor: "Cordoba 2 golü yemediği gibi üstüne 2 de gol mü atacaktı?"
DSİ'nin inşaat mühendisi, DHMİ'nin kontrolör, TMO'nun eksper ve muhasebe elemanı alımı için ÖSYM sitesine verdiği ilanda elemanların "erkek" olması şartını koştuğunu yazdık. Meğer TEDAŞ da taşra teşkilatı için erkek eleman arıyormuş... TEDAŞ'ın artık kadın mühendis almadığını Harita Mühendisleri Odası'nın gönderdiği mektuptan öğrendik...
DSİ Genel Müdürü Prof. Veysel Eroğlu, Sabah'ta Ayşe Özgün'e gönderdiği mektupta neden kadın inşaat mühendisi almadıklarını şu sözlerle izah ediyor:
"... Bunun sebebi, bu konuda işe alacağımız elemanların Artvin, Kars, Muş, Van gibi baraj şantiyelerinde çalışmaları gerekliliğinden ileri gelmekte. Bu işler dağ başlarında yapılıyor. Hanım arkadaşların bize yazıp sonra "Ayyy biz yapamayız!" deyip ayrılmak istemelerini önlemek için bu işleri onlara teklif etmiyoruz. 1000 işçi arasında hanımları korumak için onlara teklifte bulunmuyoruz. Dağ başında çalışmak gayet zor. Kaçmak isterler. Yalvarıp yakarıp rapor alırlar. DSİ'nin iş yapması lazım. Hanımların sıkıntısıyla mı uğraşacağız? Biz hanımları el üstünde tutuyoruz. Çünkü hanımlar narindir. Zariftir. Biz erkekler daha kaba sabayız... Dayanıklıyız. Hanımlara kıyamayız.... Haaa bu işi yapacak hanım yok mudur? Var. Bir bakıma kadınlıktan uzaklaşmıştır, erkekleşmişlerdir."
Sayın Genel Müdür hanımları koruma adı altında onlar adına karar verirken Anayasa'nın eşitlik ilkesini de çiğniyor. Daha önceki yıllarda DSİ böyle bir ayrım yapmamaktaydı. Peki TMO'nun muhasebeci ve eksperleri erkekleştirmesi neden? Soruşturduk... Alınacak elemanlar taşra teşkilatı içinmiş... Taşra kadınlar için uygun değilmiş.
Anlaşılan kadının iş hayatından dışlanması operasyonu taşradan başlatılıyor.
Kanunlara dayanan türban yasağını anti demokrat bulan özgürlükçü demokratlarımız acaba bu hiçbir yasaya dayanmayan çağdışı cinsiyet ayrımcılığını nasıl değerlendiriyor? Onlar demokrasinin değil iktidarın sözcüsü mü yoksa? Bir soru daha: AB'ye bu kafayla mı gireceğiz?
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Boucher, "Terörizme son vermek için Türkiye ile yakın işbirliği içinde çalışıyoruz" demiş. İyi valla.... Önce terörizme davetiye çıkar... Sonra da davete icabet edenlerle mücadele et.