Melih Aşık
Ankara'dan
Mümtaz:
Rüyamda Erbakan'la
Baykal tenis maçı yapıyor. Ben de hakemim...
İlk sette,
Erbakan tecrübesiyle oyuna ağırlığını koyuyor ve seti açık farkla kazanıyor. Çarşaflı tribün gayet memnun...
"Agassi Erbakan... Agassi Erbakan" şeklinde tezahürat yaparak
Hoca'ya moral şırıngalıyorlar...
Bu moralle ikinci sete başlayan
Erbakan, yaptığı kıvrak hareketlerle üstüste puan topluyor.. Her puandan sonra da, çizgi hakemi
Çiller'le sarılıp öpüşüyor...
Tam laik seyirciler
"Bu maçı artık kaybettik" diye düşünmeye başlıyorlar ki... Üçüncü sette durum değişiyor.
Erbakan'ın nefesinin kesilmesinden yararlanan
Baykal, sert servislerle oyunda dengeyi sağlayıp sık sık fileye çıkarak üstünlüğü ele geçiriyor...
Laik tribünler ayaklanıyor birden... Bir klasik müzik orkestrası eşliğinde
"Türkiye laiktir, laik kalacak" diye bağırarak
Baykal'a büyük destek veriyorlar...
Durum 2 - 2 şimdi... Son sete başlamadan önce kısa bir mola veriyoruz. Oyuncular terlerini ve raketlerini kurulayıp, gazozla hararetlerini gideriyorlar...
Tam o sırada top toplayıcılardan
Bülent Bey,
Baykal'ın yanına gelip
"Güzel servis atıyorsun Deniz" diyor.
"Ancak sakın gevşeme... Oyunu kendi başarınla değil rakibinin başarısızlığı sonucu lehine çevirdin. Bunu unutma..."
Baykal mutlu.
"Sağolun efendim" diye, karşılık veriyor.
"Siz de gençliğinizde güzel servisler atardınız..."
Teşekkür ediyor
Ecevit: "Hadi sana son sette başarılar Deniz" diyor.
"Kıbrıs'ı kurtarmak bana nasip olmuştu... Türkiye'yi kurtarmak da sana nasip olsun..."
YORUMU: Kısır çekişmelerin insanlara birşey kazandırmadığını düşünüyorsun Mümtaz... Herkes senin gibi düşünmeye başladığı zaman, Türkiye'den de Dünya Tenis Şampiyonu çıkması kolaylaşacak...
Birleşik Arap Emirlikleri'nin Başkenti Dubai'de çalışan işadamı
Ali Eskiocak orada yayınlanan
"Al Bayan" gazetesindeki bir karikatürü göndermiş.
Karikatürde
Erbakan ile
Çiller kocaman bir subay şapkasının altında görünüyorlar. Altında ise
"Korkan Hükümet" yazmakta...
Okurumuz
Ali Eskiocak eklediği notta diyor ki:
- Buradaki basını az çok takip ediyorum. Son zamanlarda Erbakan' a karşı yoğun bir eleştiri var. Özellikle Erbakan'
ın askerlere hep "evet" demesine kızıyorlar. Fakat gene de vaz geçemiyorlar. Çünkü İslam partisi (sözde)...
***
Okurumuzun gönderdiği birkaç satır, Türkiye'deki kavganın Ortadoğu boyutuna ilişkin küçük ama önemli ipuçları veriyor...
Necemettin Erbakan, yıllarca süren muhalefet yıllarında
İran'dan
Libya'ya,
Müslüman Kardeşler Örgütü'nden
Hamas'a kadar birçok radikal ülke ve örgüt yönetimiyle yakın ilişki kurdu. Onlarla maddi manevi bir dayanışma içine girdi. Dostları şimdi
Erbakan'ın kendi politikalarına da hizmet etmesini bekliyorlar tabii ki... Ordu'ya kafa tutmasını istiyorlar... Çünkü Türkiye'nin son aylarda İsrail'le yakınlaşmasını Ordu'nun marifeti olarak görüyor,
Erbakan'ı bu gelişmelerin dışında tutmakla birlikte ondan yine de Ordu'ya karşı daha cesur tavır bekliyorlar. Bu kısa vadeli beklentileri... Hiç kuşku yok uzun dönemdeki beklentileri
Erbakan'ın Ordu'yu dize getirip laikliği tarihe gömmesi ve islam cumhuriyeti bayrağını göklerde dalgalandırmasıdır. Beklesinler bakalım...
İstanbul'da bir elin parmakları kadar Rum okulu kaldı... Bu okulların her birinde 15 - 20 öğrenci okuyor... Yarısı Türk, yarısı Rum, beş - on öğretmen görev yapıyor. Öğrencisi - öğretmeni hepsi vatandaşımız. Eğitim barış içinde dostça yürüyor. Derken...
İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı
Recep Karabulut önceki hafta Rum okullarının Türk Müdür Yardımcılarını toplantıya davet ediyor. Onlara hiç ummadıkları ve beklemedikleri şeyler söylüyor. Hayretten hayrete düşürüyor.
Recep Beyin söylediğine göre...
"Bu okullara Türk giren Rum çıkıyor" muş. Böyle bir söylenti varmış. O yüzden Türk Müdür yardımcıları Türk öğretmenleri çok sıkı takibe almalıymış. Rum öğretmenlerle
"işbirliği yapan" Türk öğretmenler Milli Eğitim'e
"rapor edilmeli" ymiş...
Recep Bey araya hamasi cümleler de sokuyor:
- Siz Türkiye Cumhuriyetinin bu okullardaki temsilcilerisiniz, diyor,
bir gözünüz önde bir gözünüz arkada olmalı, bir kulağınız önde bir kulağınız arkada olmalı...
Dinlerken sanırsınız ki 80 yıl önceki Türk - Yunan savaşı hala sürmekte, rum okullarındaki öğretmenler İstanbul'da yıkıcı faaliyette bulunmakta, bazı Türk öğretmenler onlarla işbirliği yaparak vatana ihanet etmektedir...
Rum öğretmenler ne gibi zararlı işler yapıyor? Türk öğretmenlerin Rum öğretmenlerle nasıl bir işbirliği sözkonusudur? Toplantıda bu sorular yanıt bulmuyor. Ama bundan sonra olacaklar anlaşılıyor.
Rum okullarında meslektaşlarıyla güzel güzel geçinen Türk öğretmenler
"aman işbirliği yaptığım sanılır" diyerek Rum öğretmenlerle selemlaşmaya bile korkar hale gelecek. Rum öğretmenler yalnızlaştırılacak... Herkesin hayatı zindan edilecek. Ortada sorun yokken sorunlar çıkacak.
Eğer bir ülke
"Cehalet" tarafından yönetiliyorsa... O ülke kendi kendine sürekli sorun üretir; bu sorunlar içinde yuvarlanır gider. İşte halimiz...
Arkadaşımız Cihan Demirci, bir türlü gelmeyen yazın peşine düştü ve günlerce süren kovalamacadan sonra ona ulaşmayı başarıp "neden hala gelmediğini" sordu. Yaz'ın cevabı aynen şöyle oldu:
"Eğer bende bunca yıllık yaz isem, bu hükümet gitmeden gelmiyorum işte arkadaş!.."
Yazara Emailm.asik@milliyet.com.tr