Melih Aşık
Antalya'dan Deniz:
- Rüyamda Beyaz Saray'dayım. Clinton'un odasında CIA Başkanı, Milli Güvenlik Danışmanı ve Beyaz Saray Genel Sekreteri ile birlikte viski içiyorum.
Sohbetin derinleştiği sırada CIA Başkanı kadehinden bir yudum alıp
"Sevgili Bill" diyor,
"Türkiye'de ne olacağına karar verdin mi?.."
O ana kadar şen şakrak davranan
Clinton, bu soru üzerine ciddileşiyor.
"İyi hatırlattın moruk" diyor,
"diğer işlerin arasında Türkiye'yi unutmuştum... Daha doğrusu unutmamıştım da, kararı Hilary'ye bırakmıştım... Dur bi telefon açıp sorayım... Bizim hatun kararını vermiş mi... Zavallı Türkler ne olacağını bekleşip durmasınlar..."
Başbakan telefonda eşiyle konuşurken ben de Milli Güvenlik Danışmanı'na soruyorum.
"Üstad, sizce durum nedir?" diye, zemin yoklaması yapıyorum.
"Amerika'nın çıkarları açısından darbe mi uygun şeriat mı?
Danışman biraz düşünüyor:
- Önce resmi görüşümü arzedeyim, diyor, ve kısa bir slogan atıyor: "Türkiye laiktir laik kalacak..."
Peki gayri resmi görüşünüz:
- Şeriat bir ülkeyi dışardan çekip çevirmemiz için ideal rejim... Bizim için Suudi Arabistan, Kuveyt falan ideal ülkeler... Kul toplumunun başındaki adamı kafa kola aldın mı bütün ülkeyi parmağında oynatıyorsun... O yüzden ne yalan söyleyelim şeriatçı gelişmeden de fazla endişe duymuyoruz... Her durumda kucaktasınız. Bize hepsi uyar...
Adamın bu sözlerine feci şekilde sinirleniyorum. Kadehimi bir dikişte bitirip ayağa kalkıyorum,
"Nah uyar" diyorum. "Bu ülkenin geçmişinde Kuvay - i Milliye ruhu var be... Biz zamanında bir avuç insanla tüm emperyalistlere kafa tutmuş bir milletiz... Sizin gibi çapulculara pabuç bırakır mıyız sanıyorsun..."
Bu tepkinin üzerine Clinton telefonu kapatıyor.
"Tamam beyler, bağrışmayın" diyor.
"Hilary'den haber geldi; siz Türkler ne haliniz varsa görecekmişsiniz..."
YORUMU: Tek umut sende
Deniz... Ha gayret...
Hürriyet Gazetesi'nin dünkü sayısında manşet:
"Acı itiraflar"
Son anda dönen DYP milletvekilleri, kalleşlik ettik, hata yaptık...vs..." dediler...
Peki Bağdat Caddesinden Nejat Bey ne diyor?
Şunu:
- Kalleşlik, hafa falan sözkonusu değil. Asıl sebep dolarların sahte çıkmış olması...
Ünlü fıkradır... Cinsel organında bir süredir rahatsızlık hisseden adam kalkmış doktora gitmiş. Kısa bir muayeneden sonra :
- Haber kötü, demiş doktor,
keseceğiz başka çaresi yok...
Hasta telaşla bir başka doktora başvurmuş, aynı yanıtı almış:
- Maalesef kesmekten başka çare yok...
Çaresiz adam son bir umutla son bir hekime başvurmuş. Bu defa doktordan:
- Bunu kesmeye hiç gerek yok, yanıtını almış ve sevinçten havalara sıçramış. Doktorun boynuna sarılmış. Gözleri parlayarak sormuş:
- Peki ne tavsiye ediyorsunuz doktor:
- Çıkın şu masanın üzerine zıplayın, demiş doktor, kendiliğinden düşer...
O misal. Bu koalisyon için de öyle gensoruya, parti kapatma davasına falan gerek yok. Bırakın kendiliklerinden düşecekler...
"Parti kapatmak demokrasinin ruhuna uygun bir tavır değildir. Hele bir ülkede en yüksek oy oranına sahip partiyi kapatmak... Demokrasi ve siyaset mantığına hiç mi hiç uygun değildir... Geçmişte örnekleri görüldüğü gibi...Kapatılan parti yeniden açılır... Siyaset yoluna devam eder. Partileri tepeden inme girişimle kapatmak yerine kararı seçmene bırakmak en iyisidir... Demokrasinin ruhuna uygun olan da budur..."
Demokratların bir bölümü RP'nin kapatılmasıyla ilgili davaya yukardaki yorumla bakıyorlar. Kimileri ise
"Daha önceleri nerelerdeydiniz ?" diye soruyor. Zira Yargıtay Başsavcısı
Vural Savaş'ın hazırladığı iddianamede adı geçen suçların önemli bir bölümü iki - üç hatta dört - beş yıl önce işlenmiştir... Ancak o günün savcılarının görevini savsaklaması sonucu üzerinde durulmamıştır.
Şimdi gelelim bir başka hukuk adamının,
Lütfü Ünel'in görüşlerine. Hukukçu okurumuz telefonda diyor ki:
- Daha düne kadar sütunlarınızda "Türkiye'de de bir Di Pietro çıkmayacak mı? "diye soruyordunuz. İşte çıktı. Büyük cesaret göstererek RP hakkında davayı açtı. RP hakkındaki suçlamaları iddianamesine aldı. Anayasa Mahkemesine kapatma davasını açtı. Ancak bu defa savcının cesareti övüleceği yerde yaptığı girişimin demokrasiye aykırılığı konuşuluyor... Bu bakış yanlıştır...
- Sizce parti kapatmak demokrasiye uygun mu?
- Efendim o başka o başka... Ortada demokrasiyi korumak için konulmuş kanunlar var. Eğer bu kanunlara aykırı bir durum varsa gereğini yapacaksınız. Geç de olsa demokrasiyi koruyan kanunları uygulayacaksınız. Aksi takdirde demokrasiyi gözden çıkartırsınız... Parti kapatmayı demokrasiye aykırı mı buluyorsanız... O zaman kanunları değiştirirsiniz... Ama var olan kanunu uygulamazsanız hukuk devleti olmaktan çıkarsınız...
- Ancak parti kapatmanın birşeyi değiştirmediği, hemen yenisinin kurulduğu anımsatılıyor...
- Siz bir kere kanunları uygulayın... İşlenecek siyasi suçların takipsiz ve cezasız bırakılmayacağını kamuoyuna gösterin. Ondan sonra aynı partinin yenisi kurulur, kurulmaz o başka mesele. Kanunları uygularsanız gelecekte işlenecek suçlar konusunda caydırıcılık yaratırsınız. Suçları cezasız bırakırsanız yenilerinin işlenmesine yeşil ışık yakarsınız. O yüzden Başsavcı'nın açtığı dava fevkalade yerindedir. Hukukun varlığını ve ağırlığını onu tanımayanlara hissettirecek bir hukuk adamı geç de olsa ortaya çıktı. Kutluyorum.
Yazara Emailm.asik@milliyet.com.tr