Melih Aşık
İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcısı
Recep Karabulut, dün bize yaptığı açıklamada,
"Rum okullarının Türk müdür yardımcılarıyla yaptığı toplantıda söylediklerinin sütunumuza yanlış yansıdığını" söyledi... Beyoğlu ve Kadıköy'den bizi arayan kimi Rum Okulu Türk müdür yardımcıları da aynı yönde konuştu...
Karabulut dedi ki:
- Yazınıza konu olan toplantıda bir yıllık çalışmalar değerlendirildi. Yazınızda bahsedildiği gibi
"Bu okullara Türk giren Rum çıkıyor" gibi bir ifade kesinlikle kullanılmadı. Türk idarecilerin Türk öğretmenleri takibe almaları, Rum öğretmenlerle işbirliği yapanları rapor etmeleri gibi bir düşünce ve söz asla olmamıştır. Tam tersi Rum idareci ve öğretmenlerle Türk idareci ve öğretmenlerin görevleri gereği işbirliği içinde olmaları, diyalog kurmaları yetki ve sorumluluklarını iyi kullanmaları istenmiş; ayrıca Türk öğretmenlerin her şeyiyle örnek olması gerektiği vurgulanmıştır.
1'nci sicil amiri olarak Türk idarecilerden "görevinden başarılı olmayan, görevin gereğini yerine getiremeyen, çalışma ve davranışlarıyla kötü örnek olanların bildirilmesi" istenmiştir. Mesele budur...
Sonuç... Önemli olan; sorun olmayan yerde sorun yaratılmaması, suni ayrımcılık yoluna gidilmemesi... Biz eğer yanlış anladı isek ve sözü geçen toplantıda bu yolda bir rüzgar esmedi ise ancak seviniriz... Umarız böyledir...
Adını vermeleyelim... Ama bunun Avrupa'da fevkalade saygın bir havayolu olduğunu anımsatalım... Bir gurbetçi delikanlı bu havayolunun Türkiye'ye kalkan son uçağına yetişiyor. Babası ağır hastadır. Delikanlı gözyaşları içindedir. Havayolu yetkilileri üzülerek uçakta hiç yer kalmadığını söylüyorlar. Peki ama hiçbir imkan yok mudur? Pilot mahallinde olsun bu delikanlıyı Türkiye'ye uçurmak mümkün değil midir? Konu Kaptan'a iletiliyor. Avrupalı Kaptan uzun uzun düşünüyor. Bir elini kurallara, öbür elini vicdanına koyuyor. Kokpit'te bir kişilik yer vardır. Gözü yaşlı delikanlıyı o bir kişilik yere almaya karar veriyor. Hostesi çağırıyor:
- Tabii ben 3,5 saat bu sulu gözlü herifle birlikte uçacak değilim, diyor...
Hostes soruyor:
- Peki ne yapalım?
- Yolcular arasında dolaş... Güzel bir kız bul. Onu kokpite alalım, bu delikanlıyı onun yerine oturtalım...
Hostes yolcuların arasına yürüyor. Gözüne güzel bir kız kestiriyor. Pilota dönüp
"Bu nasıl? " der gibi bakıyor. Pilot baş parmağını havaya kaldırarak "Tamam" işareti veriyor. Güzelkız kokpite alınıyor. Gözü yaşlı delikanlı onun yerine. Hem delikanlının işi oluyor. Hem kokpit şenleniyor.
Genelkurmay'da yargı mensuplarına ve basına bir gün arayla verilen iki brifingin
"savcılara suç duyurusu" niteliği taşıyacağı söyleniyordu.
Yalnız savcılara değil, tüm kamuoyuna yönelik bir suç duyurusu yapıldı...
Dökümü yapılan
"suçlar listesi" nin aynı zamanda bir
"darbe gerekçesi" metni olduğu hissedildi.
Askerler irticaın umulandan da berrak bir fotoğrafını çekmiş...
Hükümetin uyutma taktiklerini yutmadıklarını açıkça ortaya koyuyorlar.
Bundan önceki MGK toplantıları sonrasında askerlerin sessizliğe bürünmesi
"ipin ucunu koyverdikleri" izlenimi veriyordu. Son iki toplantı ipi giderek daha sıkı tuttuklarını ortaya koyuyor.
Tek yanlış tespit bizce irticaın başlangıcıyla RP'nin iktidara gelmesinin aynı tarihlere rastlatılmasıdır... Bu haksızlık... İrtica 1950'den bu yana sağ partilerin kanatları altında beslenip büyütülmüştür. RP ancak gelinen noktanın vehametini göstermekte hizmet vermiştir.
Askerlerin koyduğu teşhis, irticaın artık siyasi ilaçla önlenmeyecek bir noktaya geldiği ve tedavinin siyasi partilerin hesaplarını aşan bir kararlılık gerektirdiği yolunda...
Verilen brifingler aynı zamanda bir kararlılık gösterisi.
Çıkan mesajlar... Refahyol yola devam ettiği takdirde bir darbenin kaçınılmaz olduğu... Bu darbenin yalnızca RP'yi değil aynı anda
Tansu Hanım'ı ve DYP'yi de köfteleyeceğidir... O yüzden önümüzdeki günler hatta saatlerde
Tansu Hanım bu koalisyonu noktaladığını açıklayabilir. Bizce açıklayacaktır.
Bir askeri darbe Türkiye için büyük başağrısıdır.
Ortalarda görünmeyen Cumhurbaşkanı ve siyasi partiler Refahyol'u darbe yemeden aşağı indirmenin yolunu aramaya devam etmelidir. Yoksa darbe kapıda.
Askerlere bu noktada
"Yaptığınız ne kadar demokratik?" diye soracak zemin ve vakit olmayacaktır. Çünkü suç ortaklığına ve ahlaksızlığa dayalı bu koalisyonun demokrasi adına savunulacak tarafı hiç mi hiç yoktur...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr