Melih Aşık
Refah Partisi geçen yıl bir
"Anayasa Değişikliği Uzlaşma Teklifi" hazırlamış, değişiklikleri içeren kitapçığı biz gazetecilere de postalamıştı. Birkaç gün önce postadan aynı kitapçık çıktı... Bir kez daha okuduk. Acaba RP'nin görüşlerinde değişiklik var mıydı?.. Hayır... Kitapçık aynı kitapçıktı. Teklifler de aynı teklifler. Peki şu sırada neden tekrar yollanmıştı? Onu bilmiyoruz... Ancak RP'nin Cumhuriyet'in temel niteliklerini değiştirme niyet ve hevesinin sürdüğünü bu kitapçıktan anlıyoruz.
Bir küçük örnek...
RP'nin teklifinde mevcut Anayasa'nın 4'üncü maddesi kaldırılıyor...
Ne der 4'üncü madde:
"Anayasa'nın 1'inci maddesinde Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2'inci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3'üncü madde hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.."
Demek RP'nin aklından laikliği ve Cumhuriyet'in niteliklerini değiştirmek geçiyor. Veya daha doğrusu bunlar RP'nin aklından hiç çıkmıyor. Partinin başı askerlerle dertteyken dahi bu konuyu parti içinde birileri ısıtıp gündeme sokuyor. Hem de
"uzlaşma teklifi" adı altında...
Bu niyetler üzerinde kiminle nasıl uzlaşacaklarsa?..
Şeriatçı basın fikirlerini beğenmediği, ya da sevmediği kişileri hedef gösterme hızını arttırdı. Refahlılar da
"daha kanlı" konuşmaya başladılar. Bakınız RP Şanlıurfa Milletvekili
Halil İbrahim Celep, ne diyor son konuşmasında:
- İnananların üzerine gidip imam hatipleri kapatmaya kalkarsanız kan dökülür. Ülke kan gölüne döner, Cezayir'den beter olur. RP'ye oy veren 6 milyon müslümanın eli gül mü toplayacak? Dayatmada direnirlerse kan dökülür. Kan dökülecek, ben bunu istiyorum. Demokrasi böyle gelecek. Fıstık gibi olacak...
Gördünüz mü demeci?.
İçinde hoşgörü, demokrasi aşkı, insan sevgisi; yani ne ararsanız var.. Tabii biraz da darbe kaşıntısı...
Okurumuz
Mustafa Alper, idam edilişinin 25'inci yıldönümünde
Deniz Gezmiş'le ilgili bir anısını gönderdi:
Deniz'in anne ve babası Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde çalışmaktadır. Evdeki günlük işleri ise bir temizlikçi kadın yapmaktadır. Mevsim kıştır.
Deniz'in annesi
Mukaddes Hanım o günlerde yeni bir manto almış, muhtemelen henüz giymeye kıyamadığı için gardroba asmıştır. Bir akşam eve geldiğinde mantonun yerinde olmadığını gören
Mukaddes Hanım şaşırır. Aklına türlü türlü düşünceler gelir. Akşam
Deniz eve döndüğünde ona durumu anlatır. Mantonun akıbetini bilip bilmediğini sorar.
Deniz bir süre kızarıp bozardıktan sonra der ki:
- Anneciğim dışarda hava çok soğuktu. Temizlikçi ablanın sırtında yazlık giysiler vardı. Gönlüm evine öyle dönmesine razı olmadı. Gardrobu açtım, mantoyu gördüm. Alıp kendisine verdim. Öyle sevindi ki, sorma...
Manisa'da işkence altında alınan ifadelerle hapis yatırılan gençlerle ilgili bir yazımız üzerine Bayrampaşa Cezaevi'nden bir mektup almıştık. Gecikerek yayınlayabiliyoruz. Mektubu gönderen
Yelda Davran adlı bir bayan tutuklu... Yargı dramına ibret verici bir örnek sunuyor. Diyor ki:
- Suçum sanıyorum Anadolu'dan okumak için geldiğim üniversitede
"ülkenin, geleceğin emanet edildiği" gençliğe yaraşır bir barınma ve eğitim olanağı, kendimi geliştirebileceğim, ifade edebileceğim daha demokratik bir ortam istemek, yani demokratik haklarımı gözetmekti...
..İTÜ Fen - Edebiyat Fakültesi öğrencisiyken, okuldan çıkıp evime gittikten kısa bir süre sonra polisler tarafından gerekçe gösterilmeden alındım ve üç yıldır cezaevinde bulunuyorum.
"Polislerin hazırladığı ve işkenceyle imzalattığı" fezlekenin dışında hiçbir delil olmadan
"örgüt üyeliği" ile suçlananlardan sadece birisiyim. Her ne kadar Manisa'daki gençlerle simgeleşse de, benim gibi yüzlerce insan bu gençlerle aynı kaderi paylaşıyor.
..Evet Sayın Aşık, Bugünkü yargı sisteminde 15 yıl ceza almamız için herhangi bir delil gerekmiyor. Polisin işkenceyle aldığı ifadeler bunun için
"delil" olmaya yetiyor. Biz gençler de bu haksız yargılamanın mağdurlarıyız. Okullarımızda demokratik bir ortam ve demokratik haklarımızı aradık, karşılığında
"Yasa dışı örgüte üye olmak" ithamı ile demir parmaklıkların arkasına konulduk. Oysa ki çağımızda demokrasi ve söz hakkı istemek insanların en doğal hakkı. Sözde her ne kadar demokrasi ve insan haklarından bahsedilse de, bunlar yasayla kesin güvenceye alınmayınca hiç bir anlam ifade etmiyor...
***
Bayan öğrencinin sakin cümlelerle kaleme aldığı mektup aslında insan vicdanında fırtınalar yaratacak nitelikte... Aramızdan bir insan düşününüz ki... Üç yıldır hapiste... Tutukluluk kararı sadece polis ifadesine dayanıyor... Polis ise herhangi bir nedenle suçlandığı zaman mahkemeye ifade vermeye bile gitmiyor. Polisin işkence altında aldığı ifade, insanların 15 yıla kadar hapsedilmesini sağlayabiliyor... Ne ayıplı bir ülkedeyiz...