Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Fıkralar Ali Sirmen'den...Sovyetler Birliği'nin şaşaalı döneminde, tarihin üç büyük asker kişisi, İskender, Julius Cesar ve Napoleon, Kızıl Meydan'da, 1 Mayıs törenlerini, Brejnev'in yanında, şeref tribününden izliyorlarmış.
Tankların geçişini gören İskender içini çekmiş,
- Ah!.. Ah!.. demiş, bu savaş arabaları bende olsaydı, daha nerelere kadar giderdim.
Biraz sonra, füzeleri gören, Julius Cesar,
- Ah... demiş, bu güdümlü oklar bende olsaydı, Hindistan'a kadar giderdim.
Napoleon ise dikkatle elindeki resmi yayın organı Pravda'yı okumaktaymış. Biraz sonra kafasını kaldırıp yanındakilere,
- Şu gazete gibi bir yayın organım olsaydı, bütün dünyayı Rusya bozgununun bir zafer olduğuna inandırırdım, başıma bunlar gelmezdi.
***
Ne var ki kimi zaman medya da yetmiyor eğriyi doğru göstermeye...
Aslanım benim Annan'a havasını attı... Beyaz Saray'da bacak bacak üstüne attı... Yunanistan'a postasını attı... Kıbrıs konusunda bir adım öne attı... Derken bir de baktık öne atılan adım bataklığa girmemiş mi?
Kuzey Irak'ta kazık yediğin başına çuval geçiren ABD'den medet umacak...
AB'ye giremezsek felaket olur, diye sürekli taviz vermeye niyetli görünecek...
Sonra da şeytan masasından kazançlı kalkmayı umacaksın...
Mümkün mü?
Bu kafayla ne mümkün diye sorarsanız.. Kıbrıs verilir, verildiğiyle kalınır...

Paradan daha önemli şeyler vardır, ama ne çare ki onları elde etmek için de para gerekiyor.


Tayyip Erdoğan, Başkan Bush'u arayıp Annan koşullarının yumuşatılması için devreye girmesini istemiş. Torpile alışık bir milletiz vesselam...


Bilim adamı diye ekrana çıkan öyleleri var ki... Utanmasalar "Zümrüt apartmanı neden çöktü diye soracağınıza bu bina çimentosuz, demirsiz, çakılsız beş yıl ayakta durduğu için teşekkür edin" diyecekler...


Rahmi Yıldırım'ın fıkrası güncele ışık tutuyor...
Adam ölmek üzere. İmam efendiyi çağırmışlar, ruhunu teslim etmeden önce Kuran okusun diye. İmam efendi okumuş, adamın kulağına eğilmiş, "Ölmeden önce şeytanı ve onun kötülüklerini lanetle!" diye öğütlemiş.
Ancak, adamdan ses çıkmamış.
İmam efendi bir kez daha öğütlemiş, ama nafile.
Sonunda imam kızgın bir ifadeyle, "Neden şeytanı ve kötülüklerini lanetlemiyorsun, bre gafil?" diye üsteleyince, adam bitkin bir ifadeyle karşılık vermiş:
- Nereye gideceğim belli olmadan kimse hakkında kötü konuşmak istemem...

Hürriyet'te bir haber: "Yargıtay'da rüşvet hutbesi rahatsızlığı"
Diyanet İşleri Başkanlığı "Hâkimlere rüşvet vermeyin" diye hutbe okutmuş... Hutbe Yargıtay mescidinde de okununca Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya haberdar olmuş. Rahatsızlığını belirtmiş...
Şu haber de dünkü Cumhuriyet'ten:
"Diyanet'te usulsüzlük"
Kamu İhale Kurumu, 1 milyon 200 bin çanta alımındaki usulsüzlük yüzünden Diyanet hakkında suç duyurusunda bulunmuş...
Ne demişler? Dinime dahleden bari müselman olsa...

Atatürk'le
Nazmi Kal'ın "Atatürk'le Yaşananlar" adlı kitabına devam...
Atatürk'ün özel kaleminden Zühtü Uray anlatıyor:
- Bir yaz günü Florya'daydık... Londra'daki elçimiz Fethi Okyar şifreli bir telgraf çekmişti. Telgrafa göre İngiltere Dışişleri Bakanlığı Türk Elçiliğine şunu bildiriyordu: 'Ermeni komitecileri Türkiye'ye sızmışlar. Atatürk'e suikast yapmak üzere İstanbul'a geliyorlar. Bunlar iyi yüzücüymüşler ağızlarında şnorkel denilen ve denizaltında iken nefes alabilecekleri boruları ile Florya köşkünün altına gelecekler bomba koyacaklarmış. Atatürk beni çağırttı. Bu ne, dedi... İngiliz sefaretinden gelen şifrenin çözümü, dedim. Hiç unutmam şöyle cevap verdi:
- Böyle şey olmaz İngilizler moral bozma gayretindedir...
Nitekim ertesi gün hiçbir hadise olmadı......

2005 yılı Şampiyonlar Ligi finali için İstanbul Olimpiyat Stadı seçildi. Camel Trophy Şampiyonası da aynı tarihte aynı yerde yapılsın...


Yargıca rüşvet deyince... Mahkemede hakkını savunmak için dava açan Ahmet Ağa avukata demiş ki:
- Yargıca bir koyun göndersek nasıl olur...
- Sakın ha, demiş avukat, o yargıç sapına kadar namuslu adamdır koyunu görür görmez davayı alayhimize sonuçlandırır...
Mahkeme kısa süre sonra sonuçlanmış. Ahmet Ağa avukatı çekmiş kenara:
- Gönderdiğim koyun işe yaradı...
- Neee, sen koyunu yine gönderdin mi?
- Gönderdim... Gönderdim emme karşı tarafın adını verdim...