Melih Aşık
Show TV'deki Objektif programında anket sorusu şuydu:
- Devlet içersindeki çetelerin başının ezildiğine inanıyor musunuz?
Ankete katılan 6 bin izleyicinin yüzde 96'sı "hayır" dedi...
Çete direniyor. Vatandaş da enayi değil. Durumu görüyor.
İktidarın adı Peçete... Yani "Peçe - çete koalisyonu"... İktidarın bir kanadı çete ile içli dışlıyken, çeteler çözülür mü? Çete kendi kendini ele verir mi?
Susurluk Komisyonunun DSP'li üyesi Sema Pişkinsüt, muhalefet şerhi yazısında diyor ki:
- Raporda bir çete var, suç var, suçlu yok. Bizler çete üye ve reislerinin adını anmaya cesaret edemezken, polis ve mahkemeler bu gücü nereden bulacak?
Bir devlet düşünün ki... Metin Göktepe cinayeti sanığı 11 sıradan polisi mahkemeye çıkartamıyor. Veya çıkartmıyor. Hangi çeteyi ortadan kaldırabilir.
Çete yönetimindeki bir ülkede Anayasa, hukuk ve demokrasi hızla aşınır. Aşınıyor. En kötüsü de bu...
Hürriyet Gazetesi dün Hülya Avşar'ın 300 milyar lira yıllık gelirine karşılık 1 milyar 200 milyon lira vergi vermesini "Ayıp oluyor Hülya Hanım" manşetiyle duyuruyordu. Aynı habere "ünleri çok, vergileri az" diye bir liste eklenmiş, 1 milyar lira vergi veren Müjdat Gezen de bu listeye alınmıştı.
Bu da ayıp olmuştu.
Biliyorsunuz Müjdat Gezen bütün gelirini Müjdat Gezen Sanat Merkezi adını verdiği koskoca sanat okuluna harcıyor. Kimseden yardım almadan ve istemeden, öğrencilerden beş kuruş almadan koskoca bir okulu döndürüyor. Bu arada 1 milyar lira da vergi vermiş. Ayakta alkışlamak gerekirken eleştirmek reva mı? Müjdat'ın bu fedakarlığını bilmemek ya da unutmak mazeret mi? Eli öpülecek bir diğer isim de Yavuz Özkan'dır. O da bütün gelirini bir sinema okuluna yatırdı. Sayıları biri - ikiyi geçmeyen bu insanları övmeyi unutuyoruz. Bari haksız yere yermeyelim...
Dünkü gazetelerde iki önemli haber vardı.
Birincisi: "Bilim adamları kurbağayı uçurdular."
İngiltere'de bilim adamları yer çekimini yok ederek bir kurbağayı uçurmuş, insanı da uçurabileceklerini söylemişler...
İkinci önemli haber Ankara kaynaklıydı. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz bir açıklama yaparak sarıkla namaz kılmanın daha fazla sevap olmadığını açıklamış. Biliyorsunuz RP'li Hasan Hüseyin Ceylan iki hafta önce sarıkla namaz kılmanın 80 kat sevap olduğunu söylemişti. Diyanet İşlerinde görevli ilim adamları iki haftalık inceleme sonucu bunun doğru olmadığı kanaatine varmışlar.
Ancak konu bizce yine de ortada. Çünkü Hasan Hüseyin Ceylan da sıradan biri değil. İlahiyat Fakültesi mezunu bir milletvekili. Herhalde okulda öğrendiği bilgilere dayanarak konuşuyor. Bu durumda İlahiyat Fakültesinin tedrisatıyla Diyanet İşleri Başkanlığı'nın görüşünde bir çelişme ortaya çıkıyor. Bu konuyu tartışmaya devam etmeli...
Her uygarlığın gündemi farklı... Eller koyun kopyalama, kansere çare, uzay araştırması, kurbağa uçurmak gibi konularla ilgilenirken... Biz sarığın sevabı, kadın sesinin zararları, birden fazla hac farizesinin sevaba katkısının olup olmadığı gibi konuları tartışıyoruz... Acelemiz yok. Bunları çözelim ötekilere de el atacağız...
Adıyaman'dan Mukadder:
- Sayın Yorumcu Bey... Bende bir hastalık var... Rüyalarımda, Sayın Cumhurbaşkanımız kadar olmasa da, sık sık yurtdışına çıkıyorum. Ayıptır söylemesi, şimdiye dek dünyada gezmediğim ülke kalmadı...
Son rüyamda yine Amerika'dayım. Orada yaşayan vatandaşlarımızın kurduğu Türkiye'ye Tapanlar Derneği'nin yıllık olağan balosuna katılıyorum. Kalabalık davetli gurubun içinde bir sürü tanıdık sima göze çarpıyor. Edes'ler, Civan'lar, Bezmen'ler... Onları görünce, arka cebimdeki cüzdanımı külotumun içine koyuyorum...
Balo'nun acılış konuşmasını Dernek Başkanı
Tansu Çiller yapıyor:
"Sevgili gurbetçi yurttaşlarım" diyor. "Az zamanda büyük işler başardık. Canımız kadar sevdiğimiz vatanımızdan uzakta, o muhteşem Anadolu'nun sesini duyurmak için büyük mücadeleler verdik. Onlara Osmanlı'nın gücünü gösterdik. Şimdi yapacak başka bir işimiz var: Yüce milletimize yaraşır bir dernek binası inşa etmek.... Hali vakti yerinde olanlar, Türkiye'de çarptığı (kazandığı) paraların binde birini Derneğimiz'e bağışlarsa, kısa sürede Newyork'un en yüksek gökdelenini yapar, Türk olmanın şanını yedi düvele gösteririz...
Konuşmanın ardından şampanyalar patlıyor ve Tarkan çıkıyor sahneye... Ünlü şarkıcımız "Kız hepsi seniin mi..." dediği sırada, kuvvetli bir nara sesi duyuluyor. "Hiyeeeeyt! Ederim ben böyle memleketin içine ulan.." Naranın sahibi Bill Clinton... Kafası kıyak. "Neymiş... Hıck... Amerika Başkanları yüz dolardan daha değerli hediye alamazlarmış... Hıck... Türkiye gibi fakir bir ülkede hediye milyonlarca dolarla ifade edilirken, biz burada kendi dolarımıza hasret mi kalacağız ulan Hıck..."
Herkes şaşırıyor. Olaya müdahale eden Engin Civan, Bill Clinton'u salon dışına çıkarıyor. Çok geçmeden, Başkan'ın ayık bir vaziyette tekrar mikrofona geldiğini görüyorum. "Tamam anasını satayım" diyor, Clinton. "Yarın sabah erkenden Türk Konsolosluğu'na gidip vatandaşlık için başvuruda bulunacağım... Adi Amerikalılar da kendilerine 100 dolarlık bir Başkan bulsunlar... En büyük Türkiye... Başka büyük yok, müstakbel vatandaşlarım..."
YORUMU: Yorumu Clinton yapmış işte... En büyük Türkiye, başka büyük yok...