Ulusal Güvenlik tartışmaları süredursun... Peki siz ne alemdesiniz? Toplumsal güvenlik ne durumda? Günlük hayatta kendinizi güvende hissediyor musunuz? Buyurunuz Dr. Erdal Atabek'in hazırladığı anket sorularına...
- Başınıza bir haksızlık geldiği zaman resmi makamların, adalet mekanizmasının bu haksızlığı gidereceğine güveniyor musunuz?
- Çarşıdan pazardan aldığımız malların gerçek fiyatlarıyla satıldığına güveniyor musunuz?
- Hastalandığınız zaman kamu hastanelerinde dikkatli bir bakımla iyileşmeniz için uğraşılacağına güveniyor musunuz? Özel hastanelerde uygun fiyatla tedavi olacağınıza güveniniz var mı?
- Türkiye'de bir daha askeri müdahale olmayacağına güveniyor musunuz?
- Hükümetlerin enflasyonu indirmek değilse de durduracağına inanıyor musunuz?
- Politikacıların açıklamalarına güveniyor musunuz?
- Sevdiğiniz kadının ya da erkeğin sizi aldatmayacağına güveniyor musunuz?
- Çevrenizde her koşulda güvenebileceğiniz 5 kişi var mı?
- Kendinize güveniyor musunuz?
Gördüğünüz gibi... Hayatımızda güvensizlik güvene ağır basıyor.
Dr. Atabek ekliyor: Güveninin olmadığı yerde mutluluk da yoktur...
Ulusal güvenlik tartışmasından daha da önemli bu...
*Akıllı adam konuşmadan düşünür... Akılsız adam bunun tersini yapar...
Son aylarda "ANAR'ın yaptığı kamuoyu anketine göre..." diye başlayan değerlendirmelere çok sık rastlar olduk... ANAR en sık kamuoyu anketi yapan kuruluş... Yaptığı anketlere göre bugün seçim yapılsa siyasi partilerin hemen tümü barajın altında kalıyor. Ancak Tayyip Erdoğan yüzde 30,8 gibi muazzam bir desteğe sahip... Peki ANAR'a kim sayip? Kimin şirketi bu?
Yalçın Bayer arkadaşımız dün ANAR'ın YİMPAŞ'a ait olduğunu yazıyordu sütununda. YİMPAŞ da malum, yeşil sermayeye ait bir kuruluş... Bu açıdan bakarak anket sonuçlarını daha sağlıklı yorumlayabiliriz...
Adam eski elbiselerini karıştırırken birinin cebinde üç yıl önce temizlemeye verdiği pantalonun fişini bulmuş. Alıp dosdoğru temizleyiciye yollanmış. Tezgahtaki adam fişi almış, içeri gitmiş, bir iki dakika sonra geri dönmüş:
- Efendim pantalonunuz yarın öğleden sonra hazır olacak...
Ulusal güvenlik tartışmasına okurlardan ve dostlardan gelen çeşitli mesajları peş peşe dizerek katkıda bulunalım...
- Mesut Yılmaz'la aynı fikirdeyim... Ulusal güvenlik gerekçesiyle ülkede çok önemli demokratik açılımlar engelleniyor. Ama Mesut Yılmaz demokrat mıdır? Onun bu konuyu sırf demokrasi güdüsüyle savunduğuna kim inanır? Ayrıca nankörlük etmesin... Kendisi de bizatihi ulusal güvenlik konseptinin ürünü... Eğer mevcut ulusal güvenlik konsepti demokrasiyi böylesine daraltmasa Mesut Yılmaz hala siyasette olur muydu?
- Ulusal güvenlik konusu önemli de? Mesut Bey bunu neden Kongre'ye giderken gündeme soktu anlamadım. Konuyu ANAP Kongresine katılan delegelerle mi tartışacaktı? Bence gündemi değiştirmek istiyordu. Manevra yapayım derken duvara tosladı.
- Onurlu bir siyasetçinin bu durumda yapacağı iki şey var.. Ya Genelkurmay Başkanı'nın görevden alınmasını teklif edecek.. Ya istifa edecek. İkisinden birini yapamazsa kesekağıdı olur...
- Ulusal Güvenlik konusunu Mesut Yılmaz'ın tartışması bizatihi ulusal güvenliğe aykırı bir durumdur!
- Genelkurmay muhtırasında hükümete yönelik hücumlar Mesut Yılmaz'a yönelik olanlar kadar ağır. "Ekonomi iflas noktasına gelmişse... Soygun düzeni adeta normal bir davranış haline gelmişse... Küreselleşme anlaşıyı ekonomik teslimiyitçilik olarak benimseniyorsa..." Gibi sözler hükümete güvensizlik ifade ediyor... Ordu desteğini kaybetmiş bir hükümetin işi iyice zorlaşmış demektir...
- Bu iş Tayyip Erdoğan ile Kemal Derviş'i sevindirdi... İkisi de gündemden çıkıp biraz rahatladılar... Mesut Yılmaz'ın durup dururken mesele çıkartması onlara yaradı...
Laforizma...
Vatandaş Başbakanlık önüne bu kez tankerle geldi...
Anlayana yazar kasa farz, anlamayana tanker bile az!...
Cihan Demirci