Olimpiyat Tanıtım Grubu ilk toplantısını yapmış... Baba
"İstanbul 2008" armalı şapkayı başına geçirip toplantıya başkanlık etmiş. Olimpiyatlar için düğmeye basılmış.
      2008 olimpiyatlarını İstanbul'a verirler mi?
      Bu, yolu - kaldırımı olmayan, trafiğinde araç ilerlemeyen kentte olimpiyat düzenlenir mi?
      Diyelim ki düzenlenir... Peki 2004 Olimpiyatı Atina'da yapılacağına göre... Olimpiyat Komitesi iki olimpiyatın peşpeşe iki komşu ülkede yapılmasına yeşil ışık yakar mı?
      Şöyle bir bakalım son 50 yılın olimpiyatlarına:
      1948 Londra, 1952 Helsinki, 1956 Melbourne, 1960 Roma, 1964 Tokyo, 1968 Mexico City, 1972 Münih, 1976 Montreal, 1980 Moskova, 1984 Los Angeles, 1988 Seul, 1992 Barcelona, 1996 Atlanta, 2000 Sydney...
      Son 50 yılda değil iki komşu ülkede, peşpeşe aynı kıtada iki olimpiyat düzenlendiği görülmemiş... Bellidir ki, Atina'dan sonra İstanbul'a olimpiyat vermezler. Olmayacak duaya amin diyecek yerde... Acaba doğrudan 2012 olimpiyatlarını hedeflesek... Daha iyi değil mi?
Tabiat bilgisi
      Güney Amerika'da ihtilalle göreve gelen bir devlet başkanı gösteriş olsun diye bir okulu teftişe gider. Tabiat Bilgisi dersine girer. Ders devam ederken öğrencilerden birine sorar:
      - Söyle bakalım; fil mi büyük, aslan mı?
      Küçük çocuk
"Fil büyüktür efendim!" deyince devam eder:
      - Peki devlet başkanı mı büyüktür, yoksa başbakan mı?
      Çocuk başını öne eğer:
     Â
- Daha o hayvanlara gelmedik efendim...Şemi yöntemi
      CHP Ekonomi Masası'nın dün geçtiği raporda Başbakan ve hükümete yönelik kimi sorular yer alıyor. Bunlardan birini okurlarımızın dikkatine sunalım:
      - 1994 yılında İMPEXBANK'ın içini boşalttıkları ve açığa repo yaparak trilyonları hortumladıkları iddiasıyla 3 banka üst yöneticisi ile beraber hakkında 6 yıl hapis cezası istemi ile 1994 yılında dava açılan
Bülent Şemiler takibattan
"yargı cilvesi" sonucu kurtuldu...
     Â
Soru: Eğer bağımsız Türk mahkemeleri banka vurgunu ile ilgili bir davanın dosyasını 6 yılda tekamül ettiremiyor ve esasa girmeden dava
"zaman aşımı" nedeni ile düşüyorsa, halkımız son batık banka vurgunları sorumlularının adil olarak yargılanacaklarına ve hak ettikleri cezaya çarptırılacaklarına nasıl inanabilir?
Uyarı levhası
      Doktor
Yavuz Anacak yazıyor:
      ...İzmit'in güneyinde Aytepe diye bir dağ vardır, çok güzel bir vadiden ulaşılır. Burada bir at çiftliği de var, ücreti karşılığında atla gezebilirsiniz, dolayısıyla hafta sonu kaçamakları için oldukça uygun bir yer. Biz de hafta sonunda at çiftliğini ararken bahçelerin arasında dolaşıyorduk ki bir direğe asılmış tabela ile kendimizden geçtik. Kötü bir biçimde çizilmiş bir "şort" resminin üzerine çapraz çizgi çekilmiş ve yanındaki uyarı:
     Â
"Kısa donla gezmek tehlikeli ve yasaktır!"       Yasaktan geçtik de neden tehlikeli olduğunu anlayamadık. Herhalde dayak yeme tehlikesinden söz ediyor!
Deneyim
      Yeni mezun bir mühendis soruyor:
      "Hangi işe başvursam, askerliğini yapmış, en az 5 yıl deneyimli, 30 yaşını aşmamış mühendis arıyorlar. Merakım o ki... Herkesin deneyimli eleman aradığı bir ülkede yeni mezunlar nerede deneyim kazanacak?"
Yener
      Fenerbahçeliler "Bu hafta G.Saray'ı mutlaka yeneceğiz" demişler.
      Yenebilirler.
      Ama G.Saray'ı yenmek marifet değil ki.
      Marifet G.Saray'ın yendiği takımları yenmek...
En büyük cep!..
      Hesap Uzmanı bir dostumuz telefonda... Diyor ki:
      - Tacirler, doktorlar, avukatlar, eczacılar, kasaplar, manavlar, fırıncılar, otelciler vs. Bu meslekleri icra eden, sayıları 2.5 - 3 milyonu bulan bu insanların 2000 yılı Eylül sonu itibarıyle ödedikleri toplam vergi 258 trilyon lira... Büyük şirketler, fabrikalar vs... Aynı dönem içinde bunlardan sağlanan toplanan vergi 267 trilyon lira... Peki, aynı devletin, aynı dönemde cep telefonu sahiplerinden topladığı vergi ne olmuş, biliyor musunuz?
     Â
- Hayır...      - Tam 280 trilyon lira... Yani, cep telefonu kullananların devlete ödediği vergi, tek tek hem beyannameye tabi mükelleflerden hem de kurumlardan alınan vergiden daha fazla... Bir traji komedi...
Öğretmen günü...
      Bugün öğretmenler günü... Dün doktorların yakınmasını dinliyordu Türkiye... Bugün öğretmenleri dinleyeceğiz... Doktor, öğretmen, bilim adamı, mühendis, ezcümle ülkenin okumuş yazmış kesimi büyük bir gelir sıkıntısı içinde. Ve bu sıkıntının nasıl aşılacağı meşkuk... Olacak şey değil ama... Diyelim ki oldu.. Doktor, öğretmen ve cümle devlet memurlarına yüzde 100 zam yapıldı.. 300 milyon maaşlı doktorun geliri ayda 600 milyona yükseldi. Hangi sorun çözülecek? 600 milyon da para mı günümüzde?
      Tabii olay bir başka yönden maaş yetersizliği sorununu aşıyor.
      Doktor, öğretmen, mühendis, bilim adamı, bürokrat, subay vs... Bu kesim toplumun en nitelikli kesimidir... Yeni nesilleri yetiştirecek ve ülkenin yarınlarına yön verecek meslek grubudur. Bu insanların geçim sıkıntısından başka birşey düşünemez oluşu.. Kendilerini yetiştiremez duruma gelmesi... Hatta düşünemez hale düşmesi toplumun yarınları adına vahim bir gelişmedir.
      Tek tek kişi sorunu değil tüm bir ülke sorunu var ortada.
      İlgilenen yok.
      *
Eski okul ÅŸarkısı:      Â
Åžimdi soyguncu olduk. Â Â Â Â Â Â
Hapisleri doldurduk. Â Â Â Â Â Â
Af bekleriz hepimiz. Â Â Â Â Â Â
YaÅŸasın devletimiz!..     Â
Cihan DemirciYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr