Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih Aşık

Araştırmacı Cem Çobanlı''nın 1996 yılında meydana gelen ilginç olaylardan derlediği "Olağandışı Yıllık'96" adlı kitabı hem şaşırtıcı olayları hem gözlerden kaçan bir çok "detayı" gözümüzün önüne seriyor. İnsanın okurken sık sık "vay anasına sayın seyirciler" diyesi geliyor. Kitabın 100. sayfasında "Olağandışı Ç harfleri" adlı bölümde bakın neler var:
Çatlı Abdullah: Eski ülkücü lider. 1977'de Bahçelievler katliamında 1 TİP'linin öldürülmesi, İpekçi ve Papa suikastlerinin planlayıcısı olduğu ileri sürüldü. Susurluk kazasında öldü.
Çakıcı Alaaddin: Eski ülkücü lider. Bir çok kişiyi vurdurttuğu ileri sürülüyor. Nerede olduğu bilinmiyor.
Çiftçi İbrahim: Eski ülkücü militan. Savcı Doğan Öz'ü öldürmekten dört kez idama mahkum olup beraat etti. MHP yöteticisi ve işadamı.
Çelik Oral: Eski ülkücü militan. İpekçi ve Papa suikastlerinde yargılandı. Eroin kaçakçılığından yurt dışında hapis yattı. Türkiye'ye döndü, özgürlüğüne kavuştu.
Çaylan Yavuz: Eski ülkücü militan. İpekçi cinayetinde Ağca'nın bindiği otomobili kullandı.
Çelebi Musa Serdar: Eski ülkücü lider. Papa davasında M. Ali Ağca'nın itirafları üzerine tutuklandı. Almanya'da yaşıyor.
Çetinkaya Nihat: Eski ülkücü lider. 12 Mart öncesinde Ülkü Ocakları Başkanı. Silahlı eylemlere katıldı. Şimdi işadamı.
Çarkın Ayhan: Eski özel harekat polisi. Çatlı ile birlikte Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesi ve bir çok faili meçhul cinayetin sorumlusu olduğu ileri sürülüyor. Şimdi Metris Cezaevi'nde.
Çiçek Adnan: Alaaddin Çakıcı'nın adamı. Emin Cankurtaran'nın yaralanması ve Tevfik Ağansoy'un öldürülmesi emirlerini verdiği ileri sürülüyor.
Çiçek Recep: Adnan Çiçek'in yeğeni. Tevfik Ağansoy'un öldürülmesi sırasında çıkan çatışmada öldü.
Kendisi de Ç'li bir soyadına sahip olan Cem Çobanlı'nın yaptığı listede eksik bir "Ç" var. Bu memlekete hepsinden daha çok hizmeti geçmiş olan bu "Ç"yi bakalım siz bulabilecek misiniz?

Toplumun küçük bir bölümü yolsuzluktan yolunu buluyor. Büyük bir bölümü yolsuzları önlemenin çabası içinde. Ama olmuyor. Namussuzlar her dönemde bir yolunu bulup yolsuzluk yapıyor. Namuslu çoğunluğu şapa oturtmayı beceriyor.
Pek ama... Acaba yolsuzlukla mücadele için imkanlar gereğince kullanılıyor mu?
Hesap Uzmanları Kurulu Başkanı Abdullah Aslan, Yeni Türkiye adlı hacimli derginin geçen sayısında bu konuya değiniyor. Ve şöyle diyor:
- Esas problem Mal Bildirimi kanunun işletilmemesidir...Mal bildirimleri niçin dosyada muhafaza ediliyor... Niçin incelenmiyor? Niçin kimseye nereden buldun diye sorulmuyor?
Sade ama kritik bir soru... Devlet görevi yapanlardan sürekli mal bildirimi alıyorsunuz... Ancak bunları dolaba kilitliyor, ne beyanların doğruluğunu, ne bildirimdeki mal artışını inceliyorsunuz... Yolsuzlukları izlemek yönünde elinizde bulunan en önemli belgeden yararlanmıyorsunuz...
Böylece yolsuzluk yapanın yolunu açıyorsunuz...
Eğer yolsuzlukla gerçekten mücadele etmeye niyetimiz varsa önce bu konuyu ele almak zorundayız. Konuyu duyarlı parlamenterlere iletiyoruz...

İngiliz toplumunu mizah süzgecinden geçirirken enfes saptamalar yapan yazar George Mikes, "How to be a Brit" adlı kitabında İngilizler ile Avrupalıların farkını anlatırken şöyle diyor:
- İngiltere'de halkın küçük bir bölümü suçlu, geri kalan bölümü dürüsttür... Kara Avrupası'nda halkın küçük bir bölümü suçlu, küçük bir bölümü dürüst, geri kalan bölüm ikisi arasında geçiş halindedir...
Ne dersiniz? Kara Avrupası'na ilişkin tespit bize de uyuyor mu?

Ekranda Süleyman Demirel... Bir temel atma töreninde konuşuyor... Baba konuşurken elinde pankartla seyircilerin arasına girmiş bir vatandaş da durmadan ona laf atıyor. Demirel sonunda adamı farkediyor. Kürsüye çağırıyor. Celal Bektaş kürsüye çıkıyor. "Nedir derdin?" sorusuna şu yanıtı veriyor:
- 11 milyon liraya çalışıyorum Baba... Bu paranın 6 milyon lirasını yola veriyorum. Geri kalanıyla 5 çocuk geçindiriyorum. İnan ayağıma ayakkabı alamıyorum...
(Kamera ayaklara iniyor, sandal papuçlara zum yaptıktan sonra tekrar yukarı çıkıyor)
Sözü Demirel alıyor... Teşhisi koyuyor:
- Senin derdin gelir adaletiyle ilgili, diyor... Gelir adaleti maalesef son yıllarda bozuldu. Şimdi biz de onu düzeltmeye çalışıyoruz. Senin durumunla meşgul olacağız...
Birkaç gün önce ekranda izlediğimiz bu sahneler üzerine alıyor bizi bir merak... Evet gelir adaleti daha doğrusu gelir adaletsizliği Türkiye'nin gerçekten en büyük sorunu... Sistem tarafından yolunmuş, soyulmuş, insanlıktan çıkarılmış milyonlar hallaç pamuğu gibi büyük kentlerin varoşlarına fırlatılmış... Bu kitleler Refah Partisi'nin peşinde serüven arıyor. Çünkü başka hiçbir umutları yok. Bu kitleleri mantıkla ve hayatla barıştırmanın, bütünleştirmenin yolu gelir adaletine dönük adımlardan geçiyor.
İyi de... Acaba Süleyman Demirel'in sözünü ettiği "gelir adaletini sağlamaya dönük çalışma" nerede ve kimler tarafından yapılıyor? Yoksa Baba Güneş Taner'in yaptığı çalışmaları mı kastediyor? Eğer öyleyse halimiz duman...
Güneş Taner ne diyor:
- Yaptığımız zamlarla piyasa dengeye gelecek ve enflasyon giderek düşecektir...
Bu harika buluş malumunuz Turgut Özal'ındı... Tonton 1983'te yüzde 36'da aldığı enflasyonu beş yılda yüzde 5'e düşürecekti... Yüzde 55'te bıraktı gitti... Güneş Taner aynı sistemin çocuğu... Zam yaparak enflasyonu düşürecek! Ama bunu kimse göremeyecek. O arada Taner'in zengin dostları yükünü biraz daha tutacak. Klasik oyun sürecek...
Sürecek ama bu kafayla RP gerilemez, büyür... Yarın döner gelir... Biline...


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr