Üç yakın arkadaşı, Başbakan Ecevit'e Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan'la ilgili müthiş iddialar içeren üç bilgi notu iletti... Notlardaki iddialara göre, olaylı MGK toplantısında Cumhurbaşkanı Sezer'in hedefi Yılmaz ve Özkan'dı... Lafın sonunun nereye varacağını anlayan Özkan, zekice bir tavırla ortamı gerginleştirdi ve toplantıyı sabote etti.
Bir grup gazeteci ve milletvekili Meclis kulisinde dünkü Radikal'in manşetinde yer alan Murat Yetkin imzalı bu haberi tartışıyorlardı. Milletvekillerinden biri;
- Hüsamettin şimdi köşeye iyice sıkıştı, hakkındaki iddiaları sonunda Ecevit de öğrenecek, deyince gruptaki bir meslektaşımız itiraz etti:
- Boşuna umutlanmayın, kalıbımı basarım, Hüsamettin Beye yine bir şey olmayacaktır.
- Niye ki?
- Niyesi var mı efendim... O bilgi notlarını Bülent Bey'in kendisi mi okuyacak? Yine Hüsamettin Bey'e verecek, o da kendisi hakkındaki iddiaları nasıl münasip görürse o şekilde tercüme edecek...
Cüneyt Canver telefonda Başbakan Ecevit'in Makedanya gezisini irdeliyordu:
- Ben Mekedonnyalı bir gazeteci olsam bu ziyarete nasıl başlık atardım biliyor musun?
- Nasıl?
- "Kriz Makedonya'da..."
Yeni elektrik yasasına göre TETAŞ adlı bir kuruluş oluşturuluyor...
TETAŞ kamu adına toptan elektrik ticareti ile uğraşacak...
Peki herşey özelleştirilirken devlet neden hala elektrik ticaretiyle uğraşıyor.
Profesör Osman Sevaioğlu bu soruya yanıt veriyor:
- Yap İşlet Devret yöntemiyle kurulan santrallardan elektrik 10 sente varan fiyatlarla alınacak ama piyasaya tabii ki ortalama 5 sent gibi fiyattan verilecektir. Aradaki fark da hazineden tahsil edilecektir. TETAŞ'ın görevi bu al gülüm ver gülüm ticaretini yürütmek olacaktır.
Aslında bugünkü krizin tek sorumlusu Apo'dur!.. 18 Nisan seçimlerinden önce değil de sonra yakalansa DSP'nin oyu patlamaz, ülke de böyle bir hükümetin eline düşmezdi...
Haldun Ertem
Adanalı okurumuz Mustafa Öncül, "Maalesef Cumhuriyet tarihimizin en fırsatçı ve en açıkgöz hükümetiyle karşı karşıyayız" diyor...
Sekiz yıllık eğitimi fırsat bilip "iğneden ipliğe" vergi bindirdiler.
Depremi bahane edip vergi yükünü misliyle artırdılar.
İMF programını bahane edip kemerde sıkmadık delik bırakmadılar...
Cumhurbaşkanı'nın sözlerini bahane edip kriz yarattılar, bir gecede halkın servetinin üçte birini daha elinden aldılar.
Acaba alacak başka şeyleri kaldı mı?..
Yolsuzlukla mücadelenin yıldız isimleri malum; Cumhurbaşkanı Sezer, BDDK Başkanı Zekeriye Temizel ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan idi... Ancak son haftalarda Temizel ve Tantan'ın hükümetçe yavaşlatıldığı kuşkusu uyandı.
MGK'deki kavgadan sonra daha da olumsuz bir gelişme başgösterdi. Sadettin Tantan adeta Cumhurbaşkanı Sezer'i yıpratmak için bahane arayışına girdi. Önce (MGK'deki tartışmayla ne ilgisi varsa) 1402'lik Profesör Alpaslan Işıklı'nın YÖK üyeliğine atanmasını eleştirdi. Peşinden dün anlamsız şikayetlerde bulundu:
- Cumhurbaşkanından yolsuzlukla mücadele konusunda en ufak destek gelmedi. Benim bakanlığımdan da bilgi istemedi.
Anlamadık... Cumhurbaşkanı Cumhuriyet Başsavcısı mı? Tantan'a ne desteği gönderecek? Ondan (eğer gerekmiyorsa) neden bilgi alacak?
Cumhurbaşkanının Devlet Denetleme Kurulu'nu harekete geçirmesi, yolsuzluklara karşı savaşan yetkililere yeterli destek değil midir?
Tantan'ın 1402'lik Profesör Işıklı'yı YÖK'e atadığı için Cumhurbaşkanını eleştirmesi ise başlıbaşına talihsizlik.. 1402'likler malum, 12 Eylül'de sıkıyönetim komutanlarınca işlerinden uzaklaştırılmış kişiler. Savunmaları alınmadan, gerekçesiz kararlarla sokağa bırakıldılar. Yıllar sonra hakları teslim edildi, işlerine geri döndüler. Tantan'ın darbe dönemindeki bir hukuk ayıbına sahip çıkması demokrat bakışla bağdaşır mı?
Sezer'in yanında olması beklenen Tantan anlaşılan bir taraf seçmek zorunda bırakıldı. Ve karşı tarafı yeğledi. Şimdi ne olacak? Elbette Tantan - Sezer sürtüşmesi yolsuzlukla mücadele iradesini zayıflatacak... Ve korkarız böyle giderse Tantan'a yönelik kamuoyu sempatisi de aşınacak.