Ebebiyatımızın özgün kalemlerinden birini daha yitirdik. Necati Cumalı şiir, roman, öykü, tiyatro oyunu türlerinde kaleme alınmış onlarca eseri miras bırakıp ebedi yolculuğa çıktı.
Tüm yazı hayatı boyunca "örnek" insanlarla işi hiç olmamış, tüm derdi; kusurları, iyi ve kötü taraflarıyla sıradan insanı anlatmak olmuştu...
Cumalı'nın yapıtlarından üç ayrı film (Adı Vasfiye, Mine, Dul Bir Kadın) çıkarmış olan değerli sinemacı Atıf Yılmaz, onu bakın nasıl anlatıyor:
- Necati uzun yıllar İzmir'de avukatlık yaptı. Davalar için köylere kasabalara gidip geliyordu. Edebiyatındaki gerçekçilik, inandırıcılık ve yerellik biraz da avukatlık birikiminden gelir. Bir sürü avukat var oralarda; sağlam bir bakış açısı ve yazarlık mayası olmadığı için yaşadıkları o benzersiz iklimi değerlendiremiyorlar. Necati'nin öyle bir mayası olduğu için titizlikle gözlediği yaşamsal ayrıntıları çok iyi değerlendirdi.
***
Necati Cumalı, 1973 yılında kendisiyle yapılmış bir röportajda demokrasinin sıkıntılarını bakın nasıl anlatır:
"Feodal altyapıyı yıkmadan demokratik bir düzen kurmaya kalktık. Aklın, bilimin kabul edemeyeceği bir şeydi bu. Ve feodal altyapı, demokrasi adına bildiğini okudu. Din sömürücülüğü aldı yürüdü, enflasyon hızlandı, yerli kaynaklar alabildiğine sömürüldü. İşte ben romanımda bu ortam içinde kasaba aydınlarını ele aldım. Doktor, avukat, öğretmen gibi meslek sahiplerinin bunalımlarıyla ortamı aydınlatmaya çalıştım..."
Güçlüler
Doğu’da elini kullanana güçlü derler, Batı dünyasında kafasını kullanana
Özdemir Asaf
Haber dün bizim gazetedeydi...
"Kadınlar otelde seksi seviyor"muş...
Otel ve seks sözcüklerini birarada görünce Müjdat Gezen'in yıllar önce anlattığı bir öyküyü anımsadık...
Müjdat'ın bir arkadaşı akşam vakti eşiyle Anadolu'da bir otele inmiş.
Ancak eşinin kimliği ve evlilik cüzdanı yanında değilmiş.
Otelci tutturmuş "Evlilik cüzdanı" diye.
Ne deseniz adam ikna olmuyor.
Nuh diyor peygamber demiyor.
Sonunda Müjdat'ın arkadaşı eşini uzaklaştırıp otelcinin kulağına eğilmiş:
- Yahu usta, ben otele kadın atacak olsam bunu mu atarım Allahaşkına?
LAFORİZMA
Bu kadar çok operasyon olan bir ülkenin başına artık operatör bir doktor geçse fena olmaz!..
Cihan Demirci
Kapatılan RP'nin Genel Başkanı Necmettin Erbakan, ASKİ sosyal tesislerinde FP'nin "yenilikçi" ve "gelenekçi" milletvekillerine verdiği iftar yemeğinde umre anılarını anlatmış ve şunu söylemiş:
- Umreden sonra Cenab-ı Allah bütün günahları affeder...
Süha Akıncı not göndermiş diyor ki:
- Erbakan'ın 30 yıldır umre'yi kaçırmamasının nedeni böylece anlaşılmıştır!
"Eğer gülemiyorsanız, hiçbir zaman geriye bakmayın; eğer hayal kuramıyorsanız, hiçbir zaman geleceği düşünmeyin..."
Sinem’e teşekkürle...
Harika (!) fakat komik bir vals yapıyor Başbakan Ecevit...
Vatandaşları kahkahalarla güldürecek figürler sıralıyor dans pistinde...
Beyaz Enerji operasyonu başlamış... Yüz milyonlarca dolarlık enerji yolsuzluğunun ucu aralanmış...
Başbakan rüşvetçilerin üzerine gideceğine:
- Düğmeye biz bastık,
dediği öne sürülen bir "Komutan"ın peşine düşüyor. Hayalinde birtakım "gizli görevliler" yaratıp bunların araştırmasına koyuluyor. Önce:
- Dikta özlemcileri var, diyerek gündemi kızıştırıyor.
Ertesi gün kendi soruşturmasını kendi sonuçlandırıp yüreklere su serpiyor:
- Kaygıya gerek yok. Hukuk ve demokrasi ülkemizde yerinden oynatılamayacak kadar kökleşmiştir.
Başbakan gündem kamuflajı yaparken gazete sayfalarına kendisinin ve yardımcısı Mesut Yılmaz'ın neden telaşlandıklarını gösteren haberler dökülüyor:
Cumhuriyet'in haberine göre...
"Başbakan Bülent Ecevit, Aktaş'la ilgili 100 trilyonluk enerji yolsuzluğuna ilişkin müfettiş raporlarını 6 aydır masasında bekletmektedir."
Hürriyet'in haberine göre:
"TEAŞ'taki büyük yolsuzluğu belirleyen müfettiş raporları 13 aydır Enerji Bakanı'nın masasında uyutulmaktadır..."
Yolsuzluk dosyalarını uyut... Ortada olmayan bir "Komutan"ın ağzından "yolsuzlukların üzerine gideceğiz" mesajı çıktı diye "Darbe oluyor" vaveylası kopart... İşler karışır tabii. Nitekim karıştı.
Genelkurmay dün yaptığı açıklamada tepkisini özetledi:
"Bir yolsuzluk operasyonu çerçevesinde verildiği söylenen beyanatın, bir genelleme ile rejim tartışması haline dönüştürülmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinden siyaset yapmak suretiyle ordunun yıpratılmaya çalışılması ülke yararına olmayan bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir."
***
İki kafadarın gündemi saptırmak için senaryoya soktukları "asker geliyor" şarkısı sonunda Genelkurmay'ı çileden çıkardı.