Melih AŞIK
Bülent Ecevit'in seyahatlerde VİP salonuna uğramayıp normal yolcularla aynı salonu kullanması, tarifeli uçakta normal koltukta seyahat etmesi, Mersedes makam otusunu reddetmesi hoşa gidiyor...
- İşte halka yakın lider... İşte Halkçı Ecevit, dedirtiyor iyi niyetli vatandaşlara...
Ancak... Bu halkçı yaklaşım ve halk sevgisinin biraz da günlük hayata yansıması bekleniyor tabii ki... Ama nerede?
Öğrenci harçları geçen yıla göre yüzde 80 - 100 oranında arttırılıyor...
Tekel'in Bitlis sigara fabrikasında Rothmans'ın payını 150 milyar liraya satınalmasının, yani Rothmans'a 150 milyar lira hediye edilmesinin,
Ecevit'in isteği üzerine gerçekleştiği söyleniyor..
Öte yanda Ekonomi Şovmeni
Güneş Taner'in enflasyonu yüzde 100'e ulaştırma çalışmaları da
Bülent Beyin gözleri önünde cereyan ediyor.
Güneş Taner dün
Yavuz Donat'a verdiği bin dolarlık demeçte yine
"acı ilaç" tan söz ediyor, enflasyonu yüzde 100'ün altında tutmaya çalışacaklarını söylüyor. Acı ilacı tabii ki para babaları değil emeğiyle geçinen vatandaş içecek. Ve enflasyon yüzde 99'da kalırsa
Taner'i "Aman ne başarılı!" diye omuzlarında dolaştıracak!
İnsanoğluna ölümü gösterip onu sıtmaya razı ederlermiş. İkinci Dünya Savaşı sonrasında imdada komünizm yetişti. Halk kitleleri sağ iktidarlar tarafından
"yoksa komünizm gelir" edebiyatı ile soyuldu. Şimdi de "irtica" korkutmacası gündemde. Hükümet adeta halkın
"Aman irtica gelmesin de siz isterseniz gelir adaletini hiç sağlamayın, enflasyon isterse yüzde 100'e çıksın" diyeceği sanısında.
Bu ülkede fakir kitleleri "irtica"nın peşine, insafsız soygun düzeni taktı. İrticayı
"amansız sömürü düzeni" hortlattı. Hükümet bu kafayla giderse "irtica"yı küçültmez, tersine büyütür. Gidiş o tarafa...
Öneri İzmit'li korumuz
Engin Oktay'dan...
"Kesintisiz 8 yıllık eğitim hamlesi için çok ve sürekli olarak paraya ihtiyaç olduğu kesin. Bağışlarla toplanacak miktar başlangıçta yeterli olabilir ama sonrası meçhul. Süresiz bağış toplanamaz ki...
Ben uzun yıllar Kanada'da kaldım. Oturduğum Ontario Eyaletinde, gayrimenkul sahiplerinden
"School Tax" (halk dilindeki adı) denen bir vergi alınıyor ve eğitime harcanıyordu. Kanımca, böyle bir vergi burada da ihtiyaca ilaç gibi gelebilir ve sürekli olur. Yıllık emlak vergisini yatırmak için, belediyelerde kuyruğa giren her vatandaş, eğitim vergisini de aynı anda, bir celsede öder. Hiç de aşırı bir yük olmaz.
Yılda bir kere bir milyon veren, bir buçuğu da verir. Vergiden kaçma imkanı da olmaz; zira belediyeler emlak vergilerini toplamada son derece ciddi davranırlar."
İstanbul Belediye Başkanı
Tayyip Erdoğan, kent üzerinde bir
"helikopter turu" düzenlemiş.. Hürriyet'ten
Oktay Ekşi ve
Ertuğrul Özkök'ün, Sabah'tan da
Hasan Cemal'in katıldığı bu uçuş boyunca
Erdoğan, gazeteci arkadaşlarımıza
"kuşbakışı" manzaralar eşliğinde icraatını anlatmış.
Ertuğrul Özkök dünkü yazısında bu gezi esnasında edindiği izlenimleri aktardı:
"Önce Istranca Dağları üzerinde dolaştık. Belediye bu bölgede altı tane küçük baraj inşa ettirmiş.. Oradan şehrin yeni inşa edilen çöplüklerine geçtik. Bu havzaların zeminine kil tabakaları, onun üzerine de kimyevi bir tabaka seriliyor. Yerleştirilen çöpün suyu, bu tabakalardan süzülerek toprağa geçiyor. Çöplerin içine konan borularla metan gazı dışarı alınıyor. İlerde bu gazdan yararlanılacakmış... Bu bölgeden Haliç'e geçtik. Haliç'in girişindeki çamur adacıklarından bir bölümü kaybolmaya başlamış..."
Şehir üstündeki bu uçuştan sonra ayaklar yere değiyor ve Levent-Taksim metro hattı geziliyor.
Özkök, metro inşaatında çalışan bir şantiye görevlisinin sözlerini aktarıyor:
"Metro projesinin temelini atma cesaretini Nurettin Sözen gösterdi. Hakkını yememek lazım..."
Metro konusunda
Sözen'in hakkı böylece teslim ediliyor, ama.. RP'li belediye yönetimine maledilerek sözü edilen diğer projelerde
Sözen'in adı tek kelimeyle olsun geçmiyor.
Nurettin Sözen dün telefonda diyordu ki:
- Ertuğrul Özkök'ün sözünü ettiği Istranca projesi, "baraj"
değil, "gölet"
tir. Ve bizim projemizdir. Temelini Erdal İnönü'
yle birlikte atmıştık. Her konuda olduğu gibi RP'liler bunu da öylesine abartarak sahiplendiler ki; Erbakan, "İstanbul'a 9 baraj kazandırdık"
demeye kadar vardırdı. Halbuki tamamı zaten 6 deredir. Düşüncesi, ihalesi, kredi temini, tüm boruların ithali ve birinci kısmının yüzde 40'ının inşası bize aittir. Herşeyini yapıp belli bir noktaya getiriyorsunuz, kalan kısmını da hasbelkader sizden sonraki yönetim tamamlıyor; Özkök
de bunu "Tayyip Bey'in icraatı"
diye anlatıyor. En azından nezaketsizliktir bu.
...İkincisi; sözü edilen "Çöp projesi"
dünyanın en büyük projesidir ve o da bize aittir. İhalesi, kredi temini, temelinin atılması, Danıştay mücadeleleri, herşeyi bize ait. Yönetimi bıraktığımızda yüzde 25'ini de tamamlamıştık...
Son söz... Görüntünün arkasındaki gerçekleri ıskalamayalım...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr