Çanakkaleli okurumuz Osman Bilgiç "Milletvekillerini Meclis'e getirmek için bir önerim var" diyor ve ekliyor:
- Esnaf Kefalet Kooperatifi olağan mali kongresinin ilk turunda çoğunluk sağlanmayacağı belliydi. Bizim Kooperatif Başkanı toplantıya katılacak olanlara piyango ile çeşitli hediyeler vaat etti. Ve bu formülle toplantıda çoğunluk sağlamayı başardı. Kurula katılan 1000 esnaf'tan 325'i çekiliş sonucu hediye kazandı. Bu hediyelerin çoğunluğu beyaz eşya idi. Bu hediyelerin toplam değerinin 6 milyar lira olduğu açıklandı. Aynı sistem TBMM'de uygulanabilir, günde 6 milyar liraya Meclis toplanır. Avantaya endeksli tüm kuruluşlara bu formülü öneriyorum...
Devlet Bakanı Kemal Derviş ABD'de verdiği demeçlerde Başbakan'a sürekli bilgi verdiğini anlatıyordu. Başbakan Ecevit ise dün Amerika'daki Derviş'le hiç konuşmadığını söyledi. Demek Kemal Derviş Başbakan'la doğrudan değil aracı vasıtasıyla konuşuyor. Başbakan'ın düşüncelerini de "aracı"nın kendisine naklettiği kadarıyla öğreniyor.
Aracı dialogu nasıl isterse öyle yönlendiriyor.
Çelebi böyle idare ediliyor bizde devlet dediğin...
Ünlü mafya babası, sevgilisinin evine girerken adamlarını sıkı sıkıya uyarmış:
- Bir yerden branda bulup kadının penceresinin altına gerin. Bir tehlike anında oradan atlarım..
Baba sevgilisiyle sarmaş dolaş olmuşken kapı çalmış... Baba giysilerini aceleyle toplayıp kendini pencereden atmış...
Kadın kapıyı açmış. Baba'nın adamlarından biri fısıldamış:
- Branda bulamadık Baba'ya onu söyleyecektim...
Solda siyasi arayışlar hızlanırken, Cüneyt Arcayürek Cumhuriyet'teki köşesinde dün Prof. Mümtaz Soysal'ın yeni parti için çalışmalar yaptığını anlatıyor ve şöyle diyordu:
- Mümtaz Hoca henüz başkalarından duymadığımız bir yöntemle yola çıktı. Önce "ilkeler"i içerecek bir metni hazırlamaya yöneldi.
Rahmetli Hasan Esat Işık 1980 sonrasında Erdal İnönü liderliğindeki sosyal demokrat partilerin yürümemesini:
- Çünkü "ilkeler" etrafında değil "kişi" etrafında oluşturuldular, diye açıklardı. Demek eski hata tekrarlanmıyor. Mümtaz Hoca işe sağlam başlıyor.
*Kriz sonrası yeni sloganımız:
Amerikaaa, Amerikaaa duy sesimiziii...
İşte bu Türklerin borç istemesiiiii...
Cihan Demirci
Türkiye'nin AB'ye girişinde son sözü söyleyecek olan Avrupa Parlamentosu acaba Ulusal Program'ı nasıl karşıladı?
Bu soruyu Avrupa Parlamentosu'nda Almanya'yı temsil eden milletvekillerinden Ozan Ceyhun'a sorduk... Aldığımız yanıt:
- Avrupa Parlamentosu üyeleri Ulusal Program'ı Türkiye açısından ileri ve olumlu bir adım olarak kabul ediyor. Ancak AB'ye uyum açısından yeterli bulmuyorlar. Sanıyorum yakında bu yüzden sert tartışmalar başlayacak...
- Hangi noktalarda?
- Özellikle üç noktada.. İdam cezası, Kürtçe yayın ve MGK'nın rolü... İdam cezasının kaldırılmasının belirsiz bir tarihe bırakılmış olması Avrupa'yı rahatsız ediyor. Kürtçe eğitim üzerinde çok durmasalar da Kürtçe yayın konusunda Türkiye'nin yasakçılığını olağan karşılamıyorlar. MED TV Türkiye'nin her tarafından rahatça izlenirken TRT'nin veya özel kuruluşların Kürtçe yayınına izin verilmemesini mantıklı bulmuyorlar.
- Ya MGK konusunda?
- Ulusal Programda MGK'nın bir danışma organı olduğu yazılı. Avrupalılar bu tanımı inandırıcı bulmuyor. İçinde sivil üyeler çoğaltılmış ve danışma göreviyle donatılmış bir MGK'ya karşı değiller. Ancak bugünkü haliyle MGK'yı siyaset üstü bir kurum gibi görüyor ve böyle bir organa demokraside kesinlikle rol olmadığını düşünüyorlar.
Sonuç.. MHP'nin ve generallerin yukarda anlatılan üç noktada Ulusal Program'a koyduğu çekingeler Türkiye'ye Avrupa yolunu kapatıyor. Belli ki Avrupa yakında bunu daha açıkça dile getirecek...
Buğday muhabbeti
"...Yakında ekmeklik buğday bulamayacağız. Yemlik buğdayı ekmek içine sokup öyle yiyeceğiz."
Tansu Çiller'in dünkü Grup toplantısındaki konuşmasından...