Melih Aşık
Tansu Çiller'in oğlu
Mert Çiller, rafting yapmak için gittiği Artvin'in Yusufeli ilçesinde yine olay çıkarmış...
Mert'in son vukuatının tanığı olan CHP Yusufeli İlçe Başkanı
Yusuf Koçoğlu, dün telefonda olayı Açık Pencere'ye şöyle anlattı:
- Perşembe günü, geceyarısı buraya gelmiş. O saatte bir meyhaneyi açtırıp korumalarıyla birlikte içmeye başlıyor. Sabaha karşı meyhanenin balkonuna çıkıp bir şarjörü boşaltıyor. Ertesi gün Çoruh Nehri'nde rafting yaptıktan sonra yine meyhaneye koştu. Akşam saat 20.00 civarıydı. Ben karşıdaki restoranda oturuyorum. Silah sesleri duyunca hemen cama koştum; baktım, yine elinde silah, ateş ediyor. Bulunduğu yer apartmanlarla çevrili, balkonlarda insanlar var. Dayanamadım,
"Ne yapıyorsun sen? İnsanları vuracaksın!" diye bağırdım. Umursamadı bile. Savcıyı bulup durumu anlattım.
"Müsterih ol, gerekeni yaparız!" deyip beni yatıştırdı. Restorana döndüğümde ateş etmeye devam ediyordu. Bu arada tedirgin olan vatandaşlar aşağıda toplanmaya başlamış. Polisler ise geçmiş karşıya; Mert'i seyrediyorlar. Kalabalık içinden bazı vatandaşlar,
Mert'e ve korumalarına ait otomobilleri yumruklamaya başladılar. Bunun üzerine alelacele toplanıp apar topar kaçtılar...
Ana baba memleketi zıvanadan çıkardı. Bu arada çocuk da zıvanadan çıkmış. Eskilerin deyimiyle "Allah sonunu hayreylesin..."
Aşağıdaki satırlar Genelkurmay brifinginden değil, RP yanlısı Milli Gazete'nin İslamcı yazarı
Mehmed Şevket Eygi'nin önceki perşembe günkü yazısından alınma... Aklın yolu bir olduğu gibi gerçeğin yolu da bir...
Şevket Eygi, bir yerinde
"Türkiye müslümanları hem İslam'ın hem de çağın gerisinde kalmışlardır" dediği yazısını bakınız hangi sözlerle noktalıyor:
"Türkiye'de İslam davası ve Müslümanlar birtakım yetersiz, ehliyetsiz, faziletsiz adamların kurbanı olmuştur. Onların yanlış idareleri, kötü yollara yönlendirmeleri yüzünden İslami hareket bir kırsal kesim ve gecekondu hareketine dönüşmüştür. Bu yüzden de, şehirli, zengin, nisbeten görgülü kesim İslam'a ve Müslümanlara ters düşmüştür. Böyle bir kutuplaşmanın ne İslam'a, ne Müslümanlara, ne de Türkiye'ye yararı vardır. Birtakım din sömürücüleri İslam'ı tekellerine almışlar, Müslümanların bir kısmının beyinlerini yıkamışlar ve kendi şahsi nüfuz, servet, menfaat ve ünleri uğrunda onları çıkmaz sokaklara sokmuşlardır. Bütün bu iddia, özeleştiri ve suçlamaları aklı başında Müslümanların dikkat nazarlarına arzediyorum..."
Türkçe dersinde öğretmen sordu:
- Ben güzelim, dediğim zaman bu hangi zaman formundadır?
- Geçmiş zaman öğretmenim.
***
Öğretmen sordu:
- Bu sınıfta kimse birinin hayatını kurtardı mı?
Özdilek parmak kaldırdı:
- Ben, yeğenimin hayatını kurtardım.
- Nasıl oldu?
- Ablamın doğum kontrol haplarını sakladım.
***
Öğretmen sormuş:
- Söyle bakalım, iki yüzlü kime denir?
Zeynep:
- Okula gülerek gelen öğrenciye.
***
Ahmet okuldan eve çok mutlu bir halde geldi.
- Okulda ne yaptınız?
- Patlayıcı madde imal ettik.
- Peki yarın ne yapacaksınız okulda?
- Hangi okulda?
***
Öğretmen sormuş:
- Hangi ayda yirmi sekiz gün var?
Soner cevap vermiş:
- Hepsinde hocam.
(
Hasan Cemal 'in pazar günkü yazısında şöyle bir cümle okunuyor:
" Merkez sağ ve sol, muhafazakarlar, aydınlar, bugüne kadar - irtica- yla mücadeleyi ciddiye almış olsalardı, bugün asker kışlasında kendi asli işiyle gücüyle uğraşır halde olurdu...
Sevgili
Hasan Cemal'in bu teşhisine diyecek yok. Ancak "bir sözcük"te haksızlık var. İrticayla mücadeleyi ciddiye almayanlar arasında aydınlar da sayılırsa, şu soruyu sorma hakkı doğar:
- Hangi aydınlar?
" Necla Arat, Türkan Saylan, Ahmet Taner Kışlalı, Oktay Akbal, Metin Toker, Ali Sirmen, Bedri Baykam, Erbil Tuşalp, Çetin Yetkin, İlhan Selçuk, Hikmet Çetinkaya, Doğu Perinçek, Coşkun Özdemir, vs...vs... "
Yıllardır "laiklik elden gidiyor" diye davul çalan bu insanlar aydın değil miydi?
Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Turan Dursun, Bahriye Üçok, laiklik mücadelesinde şehit edilen aydınlar değil midir?
Kimdir aydın?
Laiklik elden gidiyor diyenlerle
"laikperest, laikçi" diye alay eden, Atatürkçü'leri
"Kemalist dayatmacı" diye damgalamaya çalışan, Refah Partisi'nin irticaya yönelik her eylemini demokrasiye uygun görüp Refah'a karşı her eleştiriyi anti demokratik diye niteleyen, TV açık oturumlarında şeriat düzeni isteyen İslamcılarla ağız birliği yapıp laikliği orasından burasından çekiştiren, kısaca İkinci Cumhuriyetçi adı verilen karışık adamlar mı? Bunlar mı aydın? Bunlara aydın dersek, laiklik ve demokrasi uğruna yıllardır mücadele eden, bu yolda hayatlarını veren insanlara haksızlık etmiş olmaz mıyız? Aydın ile karanlığı ayırmanın vakti gelmedi mi?
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr