Büyük Atatürk'ü ölümünün 65'inci yıldönümünde andık.
Gazeteler klasik başlıkları atmışlardı...
"Seni özlemle anıyoruz...Unutmadık... İzindeyiz... Gösterdiğin yoldan ilerliyoruz..."
Bu ilerlediğimiz yol gerçekten "Atatürk'ün gösterdiği yol" mu?
Atatürk kafanıza çuval da geçirseler ABD'ye hizmette kusur etmeyin mi demişti?
Amerika'dan aferin almak için Türk çocuklarını Türkiye'nin çıkarlarıyla ilgisi olmayan bir ateşin ortasına atın, dediği vaki midir Mustafa Kemal'in..?
Uğur Mumcu'nun dün gazete sayfalarından başını uzatarak dediği gibi:
"Atatürkçülük bağımsızlık demektir.. Atatürkçülük ulusal onur demektir.. Atatürkçülük devrimcilik demektir..."
Atatürk' ün gösterdiği yol aklın, bilimin, onurun yoluydu...
Karakteri tam bağımsızlıktı...
O yoldan gitseydik bugün Ekonomisi İMF'ye, Hükümeti Washington'a bağlı bir ülke olur muydu Türkiye?
Muassır medeniyet seviyesine yönelmiş Türkiye bugün hala türban ve imam hatip tartışmaları için debelenir, geleceği geçmişte arar mıydı?
Dürüst olalım... Mutlu bir azınlığın Ata'nın ölümünden sonra Türkiye'yi "ABD'nin gösterdiği yol"a soktuğunu gizlemeyelim; bugünkü zavallılığı Atatürk'e fatura etmeyelim...
Soru: "Tecavüzcü bir erkek, tecavüz ettiği kadına koca olabiliyor da, banka soyan bir hırsız, soyduğu bankaya neden müdür olamıyor?
Atatürk kazandığı zaferlerden daha büyük adamdı.
Halen TBMM Komisyonunda bulunan Türk Ceza Kanunu tasarısının özellikle kadınlara ilişkin bölümleri eleştiriliyor. Ancak yasanın başka sakat yanları da var. Örneğin malı cana göre daha fazla korur nitelikte.
Avukat Fatma Benli'nin yaptığı tespitlere göre...
Bir kişinin gözlüğünü zorla almak "gasp" a giriyor, cezası 6 - 10 yıla kadar hapis.. Fakat kişiye yumruk atarak gözlüğünü kıran ve yüzünü kanatan kişiye, eğer organ kaybına yol açmamışsa, en çok 2 yıl öngörülüyor. Nasıl mantık bu?
Irak'ta "Savaş iyi oldu, Saddam başımızdan gitti" diye düşünen Iraklıların varlığını okuyunca aklımıza ilgisiz bir olay geldi...
Yaşlı bir çiftin yetişkin kızı uzun süre ortadan kaybolmuştu. Günün birinde kızın İzmir'de bir genelevde çalıştığını haber aldılar. Arabaya atladıkları gibi İzmir'in yolunu tuttular. Kızı buldular. Konuştular. Kız o hayatın içine gömülmüştü. Ana babanın bütün ısrarlarına rağmen eve dönmeyi reddetti. Yaşlı ana baba elleri boş geri dönerken otomobilde uzun süre konuşmadılar. Neden sonra yaşlı kadın dedi ki:
- Bey bu vesileyle İzmir'i de görmüş olduk...
AB İlerleme Raporu açıklanalı 6 gün oldu. Henüz elde bir Türkçe çevirisi yok... İngilizcesinden parça parça bilgileniyoruz... CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen İlerleme Raporu'ndan bir cümle okuyor:
"Türkiye'de kadınların yüzde 50'den fazlası kocalarından dayak yer."
Böyle bir cümlenin gerçekle ne ilgisi var, AB ile ne ilgisi var?
Rapordan bir başka cümle:
"Türk doktorları bazı belgelere göre işkence kanıtlarını yok ediyorlar..."
AB "İlerleme Raporu" adeta Türkiye'yi AB'ye almamak için bahane ve kötüleme belgesi...
Azınlıkların dini şikâyetlerine geniş yer ayrılmış.
Buna karşılık laikliği tehdit eden unsurlar hakkında tek satır yok.
Ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Kıbrıs bölümleri hariç bu raporu "objektif" diye niteliyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e göre ise:
- Rapor lime lime dökülüyor... Bugüne dek çıkan metinlerin en kötüsü...
- Neden böyle oldu?
- Alttan alma politikalarının doğal sonucu... Eğer cesaretiniz yoksa, ülkenizin haklarını savunamazsanız davayı kaybedersiniz. Sonuç bu olur.
AB ülkeleri, Bulgaristan, Romanya ve Baltık ülkelerine vizeyi kaldırdı. Türkiye'ye vize uygulaması aynen devam. Ama bizden ses çıkmıyor.
Alman Başbakanı Schroeder iki hafta önce Hırvatistan'daydı... Oradaki kabul sırasında Avrupa'ya çağrıda bulundu:
- Hırvatistan, Romanya ve Bulgaristan ile birlikte 2007 yılında AB'ye üye olmalıdır...
Hırvatistan AB'ye aday değil, Gümrük Birliği gibi bir ortaklık içinde girmemiş.. Buna rağmen AB'ye davet ediliyor... Türkiye davet edilmiyor. Sürekli oyalanıyor. Ve hiçbir Türk siyasetçisi buna tepki göstermiyor. Siz haklarınızı savunmayınca karşı taraf sürekli tepenize biniyor. Kendi vaatlerini unutuyor, istedikçe istiyor.
---
Pazar günü bu sütunda sözünü ettiğimiz, Atatürk'e "Gel gitme kadın" diye başlayan şarkıyı söyleyen sanatçı Sadettin Kaynak değil Selahattin Pınar olacaktı.
Düzeltir, özür dileriz...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024