Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Eski milletvekili Cüneyt Canver, Tempo Dergisinde yazmaya başladı. Şimdilerde TBMM'de turalayarak konu araştırıyor. Dün TBMM kulisinde sohbet eden Refaiddin Şahin'le RP'li Salih Kapusuz'un yanlarına yaklaştı. Selam sabahtan sonra damdan düşer gibi sordu:
- Şeriat bir başka bahara kaldı değil mi Salih Bey?
Kapusuz sinirlendi:
- Şimdi bu lafa ağır bir cevap verirdim ama vermeyeceğim, demekle yetindi.
Cüneyt Canver daha sonra kuliste Korkut Özal'ı ararken göründü. Bir gazeteci sordu:
- Korkut Özal'ı ne yapacaksınız?
- Laik düzende trilyoner oldu, şimdi bu düzeni beğenmiyor. Laik düzende sürünen bir yığın insan ise laik düzeni savunuyor. Kendisine bu çelişkiyle ilgili fikrini soracaktım.

Susurluk kilidinin açılması için Mehmet Ağar ile Sedat Bucak'ın dokunulmazlıklarının kaldırılması gerekiyor. Ne var ki Adalet Komusyonu'nun konuyla ilgili toplantısına 3 Anap'lı ve 3 DSP'li milletvekili gelmeyip ANAP'lı Pakdemirli'de RP ve DYP yönünde oy kullanınca dokunulmazlıklar kalkmadı. DSP bu tavrını "Meclis'te çok önemli bir görüşme varken Adalet Komisyonu toplanmamalıydı" şeklinde açıklıyor.
ANAP'tan ses yok. ANAP zaten Susurluk sürecinde yalnızca Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfü Topal'ın öldürülmesine üzülmüş gibiydi. Susurluk Komisyonu raporuna koydukları muhalefet şerhinde de "ülkücüleri överek" değişik bir tavır sergilediler. Susurluk konusunda, CHP dışındaki partiler ile askerler, olumsuz tutum alarak bu karanlığa ortak oluyorlar. Aydınlığı arayan halk, tabloyu hüzünle izliyor.

Centilmen tanımlarına bir hanım okurumuz espri dozu az, gerçek dozu yüksek bir tanımla katılıyor:
"Elli beş yaşında bir kadın okurunuzum. Ben çoktan CENTİLMEN ERKEK fantazisinden vazgeçtim. Şimdi evde, işyerinde, sokakta, dolmuşta, vapurda, lokantada v.b. heryerde saçı taralı, traş olmuş, dişleri beyaz, ter ve sigara kokmayan, burnunu karıştırmayan, uluorta yere tükürmeyen, sigara izmaritlerini yere fırlatmayan, gizli saydığı köşelere çişini etmeyen, habire küfürle konuşmayan (özellikle anasının a...'dan söz etmeyen) erkeklerle birlikte yaşamanın da çok güzel olacağını hayal ediyorum.

CHP İstanbul İl Başkanlığı faksına önceki gün anlamlı bir mesaj ulaştı.. Üzerinde "Anavatan Partisi - İstanbul İl Başkanlığı" anteti, altında da ANAP İl Kadın Kolları Başkanı Sevgi Turanlı'nın imzası bulunan mesajda denmekteydi ki:
"Sayın Muazzez Çelebi,
CHP İl Kadın Kolu Başkanı,
ANAP İstanbul İl Kadın Kolları olarak ben, yönetimim ve 32 ilçemizin kadın kollarıyla birlikte Genel Başkanınız Sayın Deniz Baykal'ı ve siz saygıdeğer hanımları canı gönülden kutlarız. 8 yıllık eğitime göstermiş olduğunuz duyarlılık tarih boyunca anılacak ve sizleri bütün gençlerimiz büyük bir sevgiyle kucaklayacaktır. Bu vesileyle CHP Kadın Kollarının başlattığı `Kadın - Danış" merkezleriyle ilgili çalışmalarınızdan dolayı sizleri kutlarız. ANAP'lı kadınlar olarak sizlere verebileceğimiz her türlü desteğe hazır olduğumuzu bildiririz."
Arkadaşımız Aydın Arıcıoğlu bu zarif davranışı, çok duygulanan CHP'li hanımlardan öğrenince ANAP İl Kadın Kolu Başkanı Sevgi Hanım'la konuştu:
- Sevgi Hanım, CHP'li hanımları "Kadın - Danış" merkezleriyle ilgili çalışmalarında destekleyeceğinizi de söylüyorsunuz. Siyasette böyle şeyler pek olmuyor; "Onlar başlattığına göre köstek olalım, ya da en azından sessiz kalalım" tavrı hakim olur genellikle. Siz niye böyle davrandınız?..
- Farklı siyasal partilerde çalışmamız, kadınlarla ilgili projeler üzerinde fikir birliği içinde olmamızı engellemez. CHP'li arkadaşların gündeme getirdiği "Kadın - Danış" projelerinden basın aracılığıyla haberdar olduk. Biliyorsunuz, belediyelerin RP'ye geçmesinden sonra Kadın Sığınma Evleri ortadan kaldırıldı. "Kadın - Danış" merkezleri, işte onu çağrıştıran ve kadınlarımızın sıkıntılı oldukları konularda danışabileceği bir yapılanma. Elbette destekleyeceğiz. Elimizden ne yardım gelirse yapacağız...


Refah Partisi ve DYP milletvekilleri " 8 yıllık kesintisiz eğitim" e karşı çıkarken şu vahim tehlikeye işaret ediyorlar:
- Tek tip adam yetiştirecekler...
Bunu bir başkası söylese ciddiye alıp üzerinde düşünmek mümkün.
Ancak tek tip adam şikayetinde bulunanlar yıllardır farklı düşündükleri için üniversite öğrencilerini sokaklarda polise dövdüren kişiler olunca manzara değişiyor.
Bunlar aynı zamanda farklı düşünenleri hapis cezalarına layık gören kişiler.
Yıllardır ne ezberci eğitime itiraz ettikleri görülmüş, ne öğrencilerde araştırmacı bir kafanın geliştirilmesi için kütüphanelerin çoğaltılmasına çaba gösterdikleri duyulmuş...
Ne öğrencilerde sentezci bir kafa yapısının oluşması için gayret ettikleri, ne farklı yeteneklerin ortaya çıkartılması için öneri ve proje geliştirdikleri vaki...
Particilik üzerinde değer tanımayan, bilimle ilgileri sınırlı kişiler. Şimdi göz yaşartan bir gayretkeşlikle:
- Tek tip adam yetiştiren bir sisteme hayır, diye bağırıyorlar.
DYP'lilerinki ucuz siyaset... Oy avcılığı..
RP'lilerin sloganları ise kendi parti politikaları ve siyasi hedefleri doğrultusunda biçimleniyor. Tek tip eğitime neden karşı olduklarını RP'nin organı Milli Gazete'de
M. Şevket Eygi 3 Ağustos'ta şöyle özetliyor:
"Tek tip insan yetiştirmek istiyorlarmış. Bunların da resmi ideolojiye bağlı, laik ve çağdaş kişiler kişiler olması gerekliymiş... Dindar kadrolar istemiyorlarmış. Peki çağdaşlar bugüne kadar bu ülkeye ne gibi hizmet ettiler, faydalar sağladılar?"
Bu tanıma göre, "tek tip" diye eleştirilen tipin alternatifi, "çağdaş olmayan, laikliğe ve resmi ideolojiye karşı koşullanmış" bir başka "tek tip"... Bütün kavga bu yüzden!


Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr