İleri adlı yeni bir dergi yayımlanıyor... İki ayda bir çıkan kitap cesametindeki dergide Atilla İlhan, Özgür Erdem, Erol Manisalı, Nur Serter, Türkan Saylan gibi imzalar göze çarpmakta. Atatürkçü Düşünce Kulüpleri Federasyonu ADKF'nin yayın organı olan dergi amacını:
"Türkiye siyasetine alternatif program oluşturmak" diye özetliyor. Gündemin ana konuları üzerinde düşünce boyutları veriyor.
***
Dergide Doğan Avcıoğlu'nun enfes bir yazısı yer alıyor. Yazının küçücük bir bölümünü buraya alıyor, nasıl "Küçük Amerika" olduğumuzu Avcıoğlu'nun kaleminden öğreniyoruz:
...Ben "Küçük Amerika" deyişinin patentini son günlere değin Celal Bayar'a ait sanırdım. Bedii Faik'in yazısından öğreniyorum ki, patent, İnönü'nün Bayındırlık Bakanı Nihat Erim'e aitmiş.
"Demiryollarını at, karayollarına yat" biçimindeki, bize pek pahalıya mal olduğunu yeni yeni anlamaya başladığımız politikayı başlatan bakanımız, Amerikan malı hurda karayolu yapım makineleri gelince coşmuş ve "Küçük Amerika oluyoruz" demiş...
Gazeteci arkadaşımız Leyla İsmier, "yolsuzluk" sözcüğünün yolsuzluk eylemine tam olarak uymadığı düşüncesinde... Soruyor:
- Neden "yolsuzluk" diyoruz?.. Yolsuzlar yaptığı için mi?.. Yolsuzlar arada bir "baklava" çalıyor o kadar... İnsaf ve vicdan sahibi hiç kimse de çıkıp buna "yolsuzluk" demiyor... O yüzden "yolsuzluğun" doğru anlaşılabilmesi için adını değiştirip "yolluk" desek... "Giderayak cebe aktarılan" anlamında... Daha mı uygun olurdu acaba?..
Boğaziçi'nde son 50 yılda 40 gemi sulara gömülmüş... "Boğaziçi şen gönüller yatağı" şarkısını "Boğaziçi şen gemiler yatağı"na çevirmeli!..
Fransızcayı boykot edeceğine daha iyi öğren ki, Fransıza derdini anlatabilesin ey benim tepki fakirim!..
Cihan Demirci
Genç bir öğretim üyesi olmalı.. Ya da üniversite çalışanı... Geçtiği notun altına adıyla birlikte çalıştığı üniversitenin adını da eklemiş:
"Bilgi University"
Genç arkadaş "üniversite" sözcüğünü biraz daha yabancılaştırmaya çalışırken öte yanda Türkiye'nin dünya çapındaki bilim adamlarından biri... Prof. Oktay Sinanoğlu son yazdığı "Bye Bye Türkçe" adlı kitapta "Türkçe" nin savaşını veriyor. Mesela "Üniversite" yerine "Evrenkent" sözcüğünü oturtmaya çalışıyor. Kim daha genç?
Profesör İlber Ortaylı geçen hafta sonu İtalya'nın Sicilya adasındaki Palermo'daydı. Orada "Üç Roma" konulu bir konferansa katıldı. Konferans sonrasında içinde yerel parlamentonun da bulunduğu Norman'lardan kalma sarayı görmek istedi. Ne var ki Ortaylı ve beraberindekiler Saray'ın kapısına gittiklerinde bekçiden "Kapalı" yanıtını aldılar.
Prof. Ortaylı biraz cazgırlık etti: "Taa Türkiye'den geliyoruz yahu..." demesine kalmadı. Bekçi, "Haaa Türkiye, Fatih Terim, grande allenatore" falan diyerek neşeyle kapıları açtı. İlber Ortaylı olayı dün bize aktarırken "Yahu, Fatih Terim'in İtalya'da açamayacağı kapı kalmamış" diye keyifleniyordu.
Uğur Mumcu bu hafta sonuna dek çeşitli etkinliklerle anılacak. Dün sabah radyolardan birinde spikerin sözlerine takıldı kulağımız. Spiker 31 Ocak'taki etkinliği haber verirken şöyle diyordu:
- Uğur Mumcu 31 Ocak'ta Çetin Emeç Bulvarı üzerindeki Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu'nda anılacak!
Başkent Ankara aynı zamanda acı anıların da başkenti oldu...
Uğur Mumcu'yu anma gününde O'nun ilkeleri bir kez daha vurgulandı:
"Ben Atatürkçüyüm, Ben cumhuriyetçiyim, Ben laikim, Ben anti emperyalistim, Ben tam bağımsızım, Türkiye'den yanayım, Ben özgürlükçüyüm, Ben insan hakları savunucusuyum, Ben terörün karşısındayım, Ben yobazların, vurguncuların çıkarcıların düşmanıyım..."
Her yurttaşın sahip olması gereken bu soylu ilkeler ne yazık ki ülkemizde aynı zamanda yaşatılmamanın da gerekçesi oluyor.
Böyle bir ülkede nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?
Elbette: O zor ama onurlu yoldan yürüyen gençlerin sayısı çoğaldıkça...