Telefonda, eski milletvekili Ertuğrul Günay...Milletvekili maaş artışı sırasında gözlerden kaçan bir adaletsizliğe de dikkat çekiyor:
- Kamuda çalışan bir görevli, emekliye ayrılırsa, yalnızca emekli maaşı alır. Tekrar kamuya dönerse, emekli maaşı kesilir. Yani aynı anda iki maaş alması asla sözkonusu değildir. Oysa bugün Meclis’te yaşı 45’in üzerinde olan pek çok milletvekili hem milletvekili hem de emekli milletvekili maaşı alıyor. Bu kadar sorumsuzluk iyiye alamet görünmüyor.
*Ne zaman insanlar benimle aynı fikirde olsa, hatalı olduğumu düşünürüm.
Oscar Wilde
Anayasa'da 1995 yılında değişiklik yapılmıştı. Uyum yasalarının çıkması 4 yıla kadar uzandı... Yurt dışındaki seçmenlerin oy kullanmasını düzenleyecek yasa ise 6 yıldır çıkmadı. Profesör Zafer Üskül dün bu konuda dedi ki:
- Bu defaki Anayasa değişikliği çok daha kapsamlı. Örneğin idam yasasının kalkması nedeniyle ceza yasasında, kadın erkek eşitliği sağlanması nedeniyle medeni hukukta yığınla yasa değişecek... Eğer Hükümet uyum yasaları için özel program uygulamazsa bunların çıkması 40 yılı bulur...
Fıkra bu ya Usame Bin Ladin tebdili kıyafetle Afganistan'dan çıkıp Bağdat'a gelmiş.Bakmış Saddam tek başına, korumasız göbek atıyor, zevki sefa içinde. Usame şaşkın sormuş.
- ABD peşimde tuvalete bile kılık değiştirmeden gidemiyorum. Senin keyfin yerinde. Nasıl başardın bunu?'
- Sayende...
Mustafa Taş
"AB'ye uyum ve demokratikleşme" diye yola çıktılar, maaşlarını arttırıp emekliliği güvenceye aldıkları gibi dokunulmazlığı da aynen korudular.
Uygar dünyada insan kendi kendini terfi ettiremez. Meclisler kendilerine zam yapamaz. Örneğin İsveç'te mebus maaşları asgari ücrete endeksli olarak yükselir. Bizimkiler bir önergeyle herşeyi hallediyor. Bu arada önerge sahibi milletvekillerinden DSP'li olanının soyadı Açıkgöz, MHP'li olanının soyadı da Çirkin ... Başka yoruma gerek var mı?
Türk dış politikasının Körfez Savaşı günlerine oranla çok aklı başında yürütüldüğü gerçeğini Profesör Baskın Oran, Agos'taki yazısıyla destekliyor. Bakınız neler söylüyor:
- Afganistan işinde Türk dış politikası (TDP) şu ƒna kadar sınavı çok iyi verdi. Bence, ABD'ye asker vermedik diye, kimi dış politika yazarlarının "Birinci ligde oynamayı kaçırdık" diyerek "Özallaştıkları" bir ortamda, cidden takdir edilesi durumdur. Çünkü:
1) TDP'nin arkaplanı, yani dayandığı temeller fevkalade çürük: Ekonomi İMF'nin (yani, ABD'nin) iki dudağı arasında, ülke silah bakımından yüzde 79 oranında ABD'ye bağımlı, ülkenin siyasal-toplumsal sorunları (İslamcılık, Kürt sorunu, yolsuzluklar, vb.) çözülmeden bekletiliyor.
Bunlara rağmen ve koskoca İngiltere'nin kuyrukluk politikası ortadayken, ülke gencinin kanını ipotek edip borç erteletmeye çalışma süfliliğine düşmedi Türkiye ve tarihte kendisinden önce aynı coğrafyada kurulmuş Bizans ve Osmanlı gibi, işgal edilme tehlikesi olmadıkça başkalarının savaşına girmemesi gerektiği kuralını unutmadı.
2) Türkiye, bu hengƒmede bir OBD (Orta Büyüklükte Devlet) olmanın bütün gereklerini de yerine getirdi.
Bir OBD, süper devletin çok önemli saydığı durumlarda ona kafa tutamaz ve onunla fazla çatışamaz. Nitekim, Türkiye ABD'nin büyük ihtiyaç duyduğu üsler, hava sahası ve lojistik destek konusunda direnme göstermedi.
Türkiye öte yandan Afganistan'la ilişkiyi sürdürmeye devam etti ve ABD'ye asker vermedi. Ayrıca, "Kuzey Irak'ta Bin Ladin var" aptal oltasını da yutmadı.
İşte bütün bunlar, Türkiye'nin değerini ABD'nin gözünde artırıyor. Türkiye İngiltereleşseydi, ABD'nin gözünde beş paralık değeri olmayacaktı. Sıradan bir küçük devlet olacaktı. Menderes döneminde olduğu gibi.
Öğretmeni çok dikişli öğrencisi
Bülent’e çıkışır:
"Bülent notların çok kötü, ülkeyi de yönetemiyorsun... Yarın okula veliahtın gelsin bakiim!"
Cihan Demirci