Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun bu yıl turizmde patlama olacağına ilişkin demeçlerine sevindik. Ama yine de konuyu bir turizmci ve eski turizm bakanı olan Bahattin Yücel' e sormadan edemedik:
- Turizm Bakanı Erkan Mumcu, bu yıl turizmin patlayacağını söylüyor, siz ne diyorsunuz?
- Aynı fikirde değilim. Hatırlarsınız, 2000 yılını da "Altın Yıl" ilan etmişti.
-2000, "Altın Yıl" olmadı mı?
- Turist taşıyan pekçok çartır şirketinin iflas ettiği, koltuk sayısının 11 bin 200'den 4 bin 700'e düştüğü, İrem Tur, Duru Turizm gibi en köklü şirketlerin bile iflas ettiği, yurt dışındaki Türk kökenli turizm şirketlerinin yabancılara devredildiği bir yıl nasıl olur da "Altın Yıl" olur?
- İyi ama turist sayısı artmıştı?
- Doğru, 1999 yılına göre 2000 yılında turist sayısı yüzde 36.5 arttı. Fakat 1999'da da 1998'e göre yüzde 50 düşmüştü. Bir şeyi, çok çok kötü olan bir eskisiyle mukayese ederseniz, durum tabii ki iyi görünür.
- Devalüasyonun da olumlu bir etkisi olmayacaktır, mı diyorsunuz?
- Turist ülkemize neyle gelir? Bilet fiyatları dolara endeksli uçakla...Nerede kalır? Konaklama fiyatları dolara endeksli otellerde...Uzatmayayım, turizm sektöründeki girdilerin büyük bir bölümü dolara endekslidir. Böyle olunca turist için kayda değer bir ucuzlamadan söz edilemez...
Umarız bu tespitler yanlıştır. Umarız bir turist patlaması yaşarız bu yıl...
İyi yönetilen bir ülkede fakirlik utanılacak bir şeydir. Kötü yönetilen bir ülkede zenginlik utanç sebebidir.
Konfucyus
Bu ülkede sol partilerin tarihi görevi sağ partileri kurtarmak mıdır?
94 nisan krizini anımsayalım... Murat Karayalçın liderliğindeki CHP, DYP'nin başarısızlıklarına payanda olmuş, kendini de sağ adına perişan etmişti.
Günümüzde de DSP, ANAP'ın politikalarını hayata geçirme telaşıyla kendi kendini eritiyor. Bugün seçim olsa ANAP ülkenin kaymağını yiyen kesimlerin desteğiyle yine yüzde 10'un üstünde oy alır. MHP her türlü başarısızlığın dışında kalıyor görüntüsüyle durumu kurtarıyor. Yoksul kesimlerin desteğini arkasına alarak seçimi kazanan DSP ise - bu son krizin öncülüğünü yaptığı için - siyasi olarak intihar etti... Sağ politikaları yaşatmak uğruna kendi kendini bitirdi. Tebrikler...
Ekonominin başına bir "Fakirlik Uzmanı" getirildiğine göre fakirlikte hepten uzmanlaşacağımız günler yakındır!
Cihan Demirci
"Son kurtarıcımız" Kemal Derviş 'in her yönden düzgün bir isim olduğu ve beraberinde hayli umut getirdiği muhakkak. Ancak acaba kritik noktada bulunan ekonomiyi düze çıkartabilecek mi? Senaryo aynı, sahne aynı, rejisör aynı, dekor aynı.. Bir tek adamın değişmesi sorunları çözecek mi?
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Aziz Konukman' la konuşuyoruz:
- Kemal Derviş'e siz ne diyorsunuz?
- Program onların, yani lMF ile Dünya Bankası'nın programı...Ama artık uygulayıcıyı bile bizzat kendileri seçiyorlar. Ben senin programına inanıyorum, uygularım, diyen "bizim!" adamlarımızı azlediyorlar, programın başına doğrudan ve bizzat atama yapıyorlar. Daha da ileriye gidiyor, gönderdikleri kişiye politik görevler de vermemizi istiyorlar.
- Kemal Derviş' i bulup çıkaran ve çağıran bizimkiler (!) değil mi?
- Sizin, kimi bulup çağıracağınıza da bazan başkaları karar verir...
- Kemal Derviş sizce başarılı olabilecek mi?
- IMF ile Dünya Bankası adeta ikiz kardeş. IMF, dayattığı programlarla ülkeleri daha da yoksullaştırıyor, gelir dağılımını daha da bozuyor. Bu işin ölçüsü biraz fazla kaçtığında da, Dünya Bankası devreye girip ağır yaralıya pansuman tedavisi yapıyor. İslam'daki zekat uygulaması yoksulların derdine ne ölçüde deva oluyorsa Dünya Bankası'nın pansumanı da o ölçüde oluyor. Sizin anlayacağınız IMF kötü polisi oynuyor, Dünya Bankası iyi polisi...Ama sonuçta her ikisi de polis.
-"İyi polis Kemal Derviş"in yapabilecekleri neler olabilir?
- Ekonomide yeni bir kavram var: Sızıntı ekonomisi. Pastadan yere düşenleri ya da bıçağa bulaşanları garibanlara vermek...Bu artıklara razıysanız mesele yok (!) Kemal Derviş belki bunu başarabilir. O da belki. Çünkü hem IMF programı uygulanacak, hem pasta büyüyecek ve hem de yoksullar bu pastadan adil pay alacak! Zor değil mi?