Cumhuriyet değerleri toplumsal yararı önde tutardı, günümüzde kişisel değer ön planda tutuluyor...Türk filmlerinin en önemli yerinde şu sözler duyulurdu:"Kanun namına..."Bu sözler duyulur duyulmaz herkes yerinde kalır, artık herhangi bir şey yapmak aklına gelmezdi. Suçlular ellerini kaldırır, yakalananlar teslim olurdu. Kanun her şeyin üstüdeydi. Kanun Cumhuriyetin gücünü simgelerdi. Kanun adamlarının gücü çok büyüktü, arkalarında bütün bir Cumhuriyet vardı. Cumhuriyet savcısı bu kanunun temsilcisiydi. Peki bugün hangi slogan geçerlidir:"Çete namına"İhaleler bu sloganla alınıyor, bankalar el değiştiriyor, savcılar tehdit ediliyor... İşte Cumhuriyetin geldiği yer... ***Cumhuriyet döneminin "saygınlık değerleri" içinde, kendi gücüyle başarmak, kendi gücüyle kazanmak çok önemli bir yer tutardı. ***Günümüzde yaşamın hedefi nedir? Erdal Atabeke göre:"Yaşamın hedefi insanlık değerleriyle bütünleşmek değil, insanlara tepeden bakacak evlerde oturmak, arabalara binmek olarak tanımlanmaktadır. Saygınlık, nasıl olursa olsun zengin olmak, Amerikan yaşam tarzını sürebilmek, hangi yoldan çok para kazanılacağını bilmekle kazanılmaktadır. Ve soruyor Atabek: "Acaba ne zaman daha mutluyduk?" Erdal Atabek "Modern Dünyada Değer Kayması Ve Gençlik" adlı yeni kitabında "Cumhuriyet değerleri" ni anımsatıyor. Nedir dünle bugünün farkı... Bir kadının yeniden evlenmesi, onun ilk kocasından nefret ettiğini gösterir. Bir adamın yeniden evlenmesi, onun ilk karısını çok sevdiğini gösterir. Mavi maviydi gökyüzüBulutlar beyaz beyazdıBoşluğu ve üzüntüsüİçinde ne garip yazdı.Garip güzel sonra mahzunIşıkla yağmur beraberBir türkü ki gamlı uzunVe sen gülünce açan güllerBeyaz beyazdı bulutlarGölgeler buğulu derinAh o hiç dinmeyen rüzgarVe uykusu çiçeklerinMor aydınlıkta bir çınarVeya kestane dibindeMahmur süzülen bakışlarikindi saatlerindeBirden gülümseyen yüzünSabahların aynasındaVe beni çıldırtan hüzünİki bakış arasındaKimbilir şimdi nerdesinSenindir yine akşamlarMerdivende ayak sesinRıhtım taşında gölgen var Maviydi gökyüzü Kemal Arıburnunun hazırladığı "Atütürkten Hatıralar" özgün ve birinci kaynaktan anılardan derlenmiş bir kitap... İçinden örnekler...Kendisine "Büyük Atatürk" diye hitap ettikleri zaman söylediği söz şu olmuştur:"İsmime böyle riyakar kelimeleri karıştırmayınız" Atadan hatıralar Atatürk yeni kelimeler için şöyle derdi:"Onları ortaya atmak gerekir. Milli duygumuz hangisinden hoşlanır ve onu kullanırsa o zaman sözlüğümüze koyalım" Bir gün Atatürke mutlu olup olmadığını sormuşlardı. "Evet mutluyum çünkü başardım" karşılığını vermiştir. Türkiye Komünist Partisi bugün Ankarada "İşgale ortak olmayacağız" konulu bir miting düzenliyor. Miting için Ankara Valiliğine başvuruldu. Valilik gönderdiği yazıda mitinge şu şartlarla izin verdi:... Sözkonusu mitingin Pazar günü saat 10.00da Mithatpaşa Caddesi üzerinde toplanılarak pankartsız, dövizsiz ve sessiz bir şekilde trafiği aksatmadan Mithatpaşa Caddesini takiben kaldırımdan Abdi İpekçi parkına kadar yürünmek suretiyle yapılmasına..." Pankartsız - sessiz Lider kendisini denetleyecek meclisi bizzat seçer mi? Bizde seçer. Tayyip Erdoğan ve Deniz Baykal parti meclisi üyelerini tek tek seçip kurultaylarına onaylattılar. Adına demokrasi deyip Türkiyeye yutturdular. Demokrat olmayan partilerle demokrasi yürür mü? Bizde yürüdüğü kadar yürür... Lider AKPnin üye sayısı iki yılda iki milyona dayanmış. Vatandaş İş Bulma Kurumu yerine AKPye başvurduğu içindir... Ramazan hoş geldiRamazan geldi; geçmiş ramazanların anılarını da beraberinde getirdi. Pide kuyruklarında oruç bozmanın sabırsızlığıyla geçen akşam saatleri, uzaktan gelen yanık ezan sesi, iftar sofralarının doyumsuz lezzeti... Tabii daha eski ramazanların bir de oruç korkusu vardır. Ahmet Rasim üstad 1920lerdeki yazılarında eski ramazanların keyfini ballandırdığı gibi sakıntılı dakikalarını da anlatır... Onun "Ramazan Karşılaması" adlı kitabından bizzat yaşadığı bir olayı aktaralım:"Abdülhamid devrinde birkaç arkadaşla beraber oruç yerken basıldık, yakın bir merkeze götürüldük. İşgüzar memur bizi komiserin odasına içeriye tıkar gibi soktu. Komiser yatağının üstünde, henüz yeni kalkmış... İki parmağı arasında da bir sigara, tütüp duruyordu.İşi o da anladı. Biz de! Bakışlarımız, halimize en belirli birer tercüman oldu. Komiser elindeki sigarayı bir daha çekti. Bize dedi ki:- Şeri bir özürünüz mü vardı?- Evet efendim!- Bizi getiren polise dönerek Efendiler şeri özürleri varmış. Sormadan, anlamadan niye tutup geldi? Bize dönerek: Bir daha evinizde oturun, buyurun! dedi.İki taraf da, düşmüş olduğu müşkül vaziyetten kurtuldu idi!Halbuki, o devirde memuriyetten tard, işten kovulma, üç, beş, on gün hapis vardı..." m.asik@milliyet.com.tr Saygılı adımlar..!
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024