Melih AŞIK
Tanrı önce eşeği yaratmış.
"Sana" demiş,
"Elli yıl ömür veriyorum. Üzerine ne yük koyarlarsa taşıyacak, akşamları önüne konan otu yiyecek, halinden hiç şikayet etmeyeceksin. Ertesi gün de aynen çalışmaya devam edeceksin..."
Eşek,
- 50 yıl çok fazla tanrım, demiş,
bana 20 yıl ömür verseniz yeter!..
Tanrı,
"Peki" demiş...
Peşinden köpeği yaratmış...
"Sana da 25 yıl ömür veriyorum" demiş,
"senin işin kolay. Oturup evi bekleyeceksin. Önüne ne yiyecek konursa hiç itiraz etmeden yiyeceksin..."
- Emriniz olur, demiş köpek,
yalnız bana 25 yıl çok; 10 yıl verseniz yeter!..
Tanrı köpeğe 10 yıl ömür vermiş...
Ve maymunu yaratmış...
"Sen ömür boyu daldan dala dolaşacaksın" demiş,
"komiklikler yapıp başkalarını eğlendireceksin. Sana da 20 yıl ömür veriyorum..."
- 20 yıl çok, demiş maymun,
10 yıl verseniz yeter!..
Ve tanrı insanı yaratmış...
"Canlıların en zekisi olacaksın" demiş,
"bütün dünyaya hükmedeceksin. Sana 20 yıl ömür veriyorum..."
İnsan;
- Çok az tanrım! demiş.
Bana şu eşeğin almadığı 30 yıl ile köpeğin almadığı 15 ve maymunun almadığı 10 yılı da ekleyin...
"Peki" demiş tanrı...
İşte o yüzden, diyorlar...
İnsan 20 yıllık gençliğinin ardından evlenip 30 yıl eşek gibi çalışır.
Sonra emekli olur; 15 yıl boyunca oturup evi bekler.
Son 10 yılda da bir çocuğun evinden ötekine taşınır, torunları eğlendirir...
TRT'de Müzik ve Eğlence Yayınları Müdürlüğü yaptıktan sonra Kanal D'ye geçen ve geçenlerde eski kurumuna Genel Müdür Yardımcısı olarak dönen
Bülent Varol'a bir ziyaretçi gelir. Elinde birkaç milletvekilinin kartviziti.. Derdi ise malum: İş...
Varol sorar:
- Nasıl bir iş düşünüyorsunuz?
- Örneğin bir Genel Müdür Yardımcılığı!..
- Valla bir tane bile boş Genel Müdür Yardımcılığı yok. Olsa, amenna!..
- Daire Başkanlığı da olabilir.
- Ah be kardeşim! Maalesef hepsi doldu.
- Prodüktörlük?..
- Mümkün olsa keşke...
- Memurluk?..
- Iııhhh, o da kalmadı...
Adam tüm kapıların kapalı olduğunu görünce son teklifi yapar:
- O yok, bu yok! O zaman iki konser davetiyesi ver de gideyim be birader!..
Okurumuz
Şebnem Deriş telefonda:
- Az önce şirketin kapısı çaldı. Bir arkadaşımız, 3 yaşlarında bir çocuğu kolundan tutmuş;
"Bunu cadde ortasında buldum, araba çarpıyordu. Ne yapacağımı bilemedim, size getirdim!" diyor. Elim ayağım dolandı. Dışarı fırladım, annesini bulurum diye. Ama yok. Karakola gittim; hiç kimse başvurmamış, çıldıracağım!.. Sonra öğrendim ki, ufaklık ilerdeki
"Külkedisi" adlı yuvadan kaçmış. Nasıl bir yer ise burası; yürümeyi zor beceren, altı bezli bir çocuğa sahip çıkamıyor. Yuvaya koştum. Bakıcı kadın, çocuğu elimden kaptı. "Kaçmasına nasıl fırsat verirsiniz?" diye soruyorum. Umursamıyor. Annesinin telefonunu istiyorum,
"Yok bizde!" diyor, vermiyor. Belli ki annesinden gizleyecek...
Heyecanla bunları anlattıktan sonra;
- Gözümün önüne aynı yaştaki çocuğum geldi. Sizi de bunun için aradım. Lütfen yazın! Yazın ki, çocuklarımızı kimlere emanet ettiğimiz bilinsin, diyor
Şebnem Hanım...
ABD'nin eski ünlü başkanlarından
Abraham Lincoln, aşağıdaki mektubu oğlunun hocasına yazmış... Öğretmenlere ve adam olmaya niyetli çocuklara aktarıyoruz...
"Öğrenmesi gerekli, biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını / Fakat şunu da öğret ona, her alçağa karşılık bir kahraman / her bencil politikacıya karşılık kendini adamış bir lider vardır / Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret ona / Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirsen ona / kazanılan bir doların bulunan beşinden daha değerli olduğunu öğret / Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona / ve hem de kazanmaktan neşe duymayı / Kıskançlıktan uzaklara yönelt onu / Eğer yapabilirsen / sessiz kahkahaların gizemini öğret ona / bırak erken öğrensin zorbaların görünüşte galip olduklarını...
Eğer yapabilirsen / ona kitapların mucizelerini öğret / Fakat ona sessiz zamanlar da tanı / gökyüzündeki kuşların / güneşin yüzü önündeki arıların / ve yemyeşil yamaçtaki çiçeklerin ebedi gizemini düşünebileceği... / Okulda hata yapmanın hile yapmaktan çok daha onurlu olduğunu öğret ona / Ona kendi fikirlerine inanmasını öğret / herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi...
Nazik insanlara karşı nazik / sert olanlara karşı da sert olmasını öğret ona / Herkes birbirine takılmış bir yöne giderken / kitleleri izlemeyecek gücü / vermeye çalış oğluma / Tüm insanları dinlemesini öğret ona / fakat tüm dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini / ve sadece iyi olanları almasını da öğret... / Eğer yapabilirsen, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona / Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret / Herkesin sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara dudak bükmesini öğret ona / ve aşırı ilgiye dikkat etmesini...
Ona kuvvetini ve beynini en yüksek fiyatı verene satmasını / fakat hiçbir zaman kalbi ve ruhuna fiyat etiketi koymamasını öğret / Uluyan bir insan kalabalığına kulaklarını tıkamasını öğret ona / ve eğer kendisinin haklı olduğuna inanıyorsa dimdik dikilip savaşmasını öğret / Ona nazik davran, fakat onu kucaklama / çünkü ancak ateş çeliği saflaştırır / Bırak sabırsız olacak kadar cesarete sahip olsun / bırak cesur olacak kadar sabrı olsun / Ona her zaman kendisine karşı derin bir inanç taşımasını öğret / böylece insanlığa karşı da derin bir inanç taşıyacaktır...
Bu büyük bir taleptir, ne kadarını yapabilirsen bir bak bakalım... / O ne kadar iyi, küçük bir insan / oğlum..."
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr