Melih Aşık
Türk Dili dergisinin son sayısında Profesör
Nevzat Gözaydın'ın yazısı takılıyor gözümüze... Almanya'da yaşayan yurttaşlarımızın kullandığı Türkçe'yi konu almış...
"Gurbetçi" yurttaşın sadece günlük konuşmalarda değil, yazarken de
"iki dillilikten" kurtulamadığını anlatan Prof.
Gözaydın, bu noktada ilginç bir örnek veriyor:
Murat Güver imzasıyla
Bizim Almanca dergisinde yayımlanmış
"Fühle mich Berbat" (Kendimi Berbat Hissediyorum) başlıklı şiir... İki kültür arasında sıkışmış durumdaki "gurbetçi"nin karmaşık iç dünyasını yansıtan şiiri,
"tercüme" gerektiren bölümleri parantez içlerine koyarak aktarıyoruz:
...Bir eksiklik hissediyorum / Unzufriedenim (Hoşnutsuzum) / Kann mich für nichts begeistern (Hiç bir şey heyecanlandırmıyor beni) / Fühle mich huzursuz (Kendimi huzursuz hissediyorum...)
Anlatamıyorum derdimi / In meinem Muttersprache (Anadilimde) / Verklemmt zwischen zwei Kulturen (İki kültür arasında sıkışmışım) / Wer bin ich? (Kimim ben?) / Bilmiyorum...
Bir çelişki içindeyim, bulantı mı diyeyim / Sanki içimde bir Verschleiss var (İçimde bir aşınma var sanki) / Masse ist traege, ben de Masseyim (Kütle hantaldır, ben de bir kütleyim) / Konstruktiv bir şey yaratamıyorum (Müspet birşey yaratamıyorum) / Fliesse dahin (Oraya doğru akıyorum) / Doch wohin, bilmiyorum (Ancak nereye, bilmiyorum)
Huzursuz bir yolda titrek adımlarla / Bilinmeyen karanlık bir geleceğe doğru / Seke seke ilerliyorum...
Die Zeit vergeht wie im Fluge (Zaman uçarcasına akıyor) / Wohin führt der Weg, bilmiyorum. (Nereye götürür bu yol, bilmiyorum...)
Ankara ve İstanbul Fırıncılar Odası'nın ekmeğe aynı anda ve yaklaşık aynı oranda zam yapmasının Rekabet Yasası'na aykırılığı konusundaki yazımıza gelen açıklamaları biraz gecikmeli naklediyoruz. Açıklamaların ilki Rekabet Kurulu'ndan...
Kurul Başkanvekili
İsmet Cantürk, gönderdiği açıklamada diyor ki:
"Rekabet Kurulu göreve Rekabet Kurumu Teşkilatı'nı oluşturduktan sonra başlayacaktır. Bu konuda öngörülen takvim, Ağustos 1997 ayı olarak belirlenmiştir..."
İkinci açıklama Ekmek İşverenleri Sendikası Başkanı
Muharrem Keçeli'den.. Diyor ki
Keçeli:
- Bizde yasalar azami fiyat belirleme yetkisini Fırıncılar Odası'na tanımıştır. Fırıncılar Odası'nın fiyat belirlemesi,
"Rekabetin Korunması Hakkında Yasa"ya aykırı değildir.
- Ve siz bu sistemden memnunsunuz?..
- Hayır. Biz fırıncılar olarak ekmeğin fiyatının serbest bırakılmasını istiyoruz. Kimse karışmasın; Fırıncılar Odası fiyat vermesin. Serbest rekabet ortamında ekmek fiyatları kendiliğinden oluşsun. Ama bugün büyük bir haksız rekabet mevcuttur...
- Ne gibi?
- İstanbul'da Halk Ekmek kulübelerinde 12 bin 500 liraya ekmek satılıyor. Ancak Belediye kira vermiyor, su parası ödemiyor, vergi ödemiyor. Ekmeğini resmi plakalı kamyonla dağıtıyor. Asıl Belediye'nin ekmek üretmesi
"haksız rekabet"tir. Halk Ekmek, Refah belediyeleri halka yaranacak diye bizimle haksız rekabet yapıyor. Soruyorum: Sadece ekmekle mi doyar halk?.. Beyaz peynir Belediye'nin İSMAR'ında 890 bin liradan satılıyor. Suya kaçıncı zammı yaptılar!.. İETT bileti 50 bin lira oldu. Bugün İstanbul'da 10 milyon kişi her gün otobüse biniyor. Döviz fiyatları o kadar artmadığı halde doğal gaza yüzde 70 zam daha yapıyorlar. Özetle.. ekmeği 5 bin lira
"ucuza" satmanın bedelini diğer yerlerden kat be kat fazlasıyla çıkarıyorlar. Tayyip Erdoğan Belediyesi bir yandan halkı soyuyor, öte yandan da siyasi bir amaçla ekmeğe destek veriyor. Ve işte biz sözde
"serbest piyasa" koşulları içinde böyle bir
"rakip"le
"rekabet" halindeyiz. Asıl tröst, ekmek üreticileri değil, Belediye'dir.
CHP Ankara milletvekili
Ali Dinçer'in Gürcistan'dan dönüşte
"beraberinde" getirdiği fıkralardan biri daha:
Tanrı, Kafkasya'da yaşayan halklara, o halkın tanınmasını sağlayacak özel burunlar takmaya karar vermiş. Gürcülerin temsilcisi huzura çıkmış; isteklerini söylemiş:
- En pahalı burun hangisiyle ondan istiyoruz!..
Tanrı "burunları parayla vermediğini" söyleyince Gürcü;
- O zaman, demiş,
en büyüğünü isteriz...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr