Onlarla iftihar ediyoruz... Galatasaraylı olsun olmasın... Futboldan anlasın anlamasın... Milyonlarca kişi onlarla iftihar ediyor. Aldıkları sonuç elbette önemli... Ama daha önemlisi sportif kahramanlıkları... Ortaya koydukları yürek... Yarısı sakat ve cezalı bir takım... Milan gibi bir Avrupa devine kök söktürdü. Avrupa'ya bir kez daha adımızı yazdırdı.
      Hiçbir şeyin iyi gitmediği bir ülkede...
      Avrupa standartlarında başarısı olmayan bir toplumun...
      Kırık dökük futbol takımı Avrupalılara ders verir gibi oynuyor...
      Nasıl göğsümüz kabarmasın...
      Nasıl iftihar etmeyelim...
      Nasıl alınlarından öpmeyelim...
      Biraz da kulübün yönetim kurulundan söz edelim dilerseniz...
      Malum kulübün başkanı ve yönetim kurulu sürekli top ateşi altındadır.
      Kulübü borçtan kurtaramadıkları için eleştirilirler.
      Biz de eleştirenler arasındayız. Ama bir başka açıdan bakalım.
      Bu kulübün borcu çok çok 80 milyon dolardır.
      Bu para Avrupa kulüplerinin bir yılda transfere harcadıkları paranın bile çok altındadır.
      Futbol arenasında lafı edilmeyecek kadar küçük borçlar içinde kıvranan bu yönetim... G.Saray takımını 4 yıldır lig şampiyonu, son bir yılda UEFA ve Süper Kupa şampiyonu yaptı. Bu yıl yine Türkiye bayrağını Avrupa'da dolaştırıyor.
      Bu kadarcık parayla bu kadar büyük başarıyı daha önce kim sağlamıştır Türkiye'ye?
      Yiğidi yine eleştirelim... Ama hakkını da verelim...
     Â
Faruk Süren ve arkadaşlarını da kutlamayı unutmayalım...
Zeytinbank sunar
      "Zeytininizi en iyi değerlendiren banka Türkiye İş Bankası..."
     Â
- Yakında böyle bir reklam duyarsan hiç şaşırma, dedi
Cüneyt Akalın...
     Â- Nereden çıktı Hocam bu?
      Anlattı.
Cüneyt Hoca'nın (Kendileri G.Saray Üniversitesi'nde öğretim üyesidir) Gemlik'te bir yazlığı var. Çevresinde zeytinlikler. Bakmış zeytin üreticileri zeytinleri römorklara yükleyip bir yerlere taşıyor...
      - Nereye götürüyorsunuz bunları?
     Â
- İş Bankası'na Hocam...      - İş Bankası bu kadar zeytini ne yapacak?
     Â
- Bankanın fabrikası var ya hocam?      Hoca o zaman uyanmış. İş Bankası Zeytinci
Erol Evcil'in zeytin işleme fabrikasına el koydu ya... Mecburen zeytinciliğe başlamış. Üretici ile zeytin alışverişi yapıyor. Hayatta bankaların başına bakın ne işler geliyor...
Avrupalı mıyık?
      Klasik senaryo malum... Fakir ailenin güzel kızı sıkıntıdan kurtulup mutlu ve renkli hayata geçmek için zengin kısmet peşindedir. O arada otomobili, evi, parası olan bir çapkın güzel kıza ilgi göstermekte, ümit vermektedir. Ne var ki çapkının ilgisi kızın etinden, budundan yararlanmaktan ibarettir. Kızın kültürünü, tahsilini, ailesini kendine uygun görmediği için nikahına almayı kesinlikle düşünmemekte ama alacakmış gibi yaparak beyaz teninden istifade etmektedir. Genç ve güzel kız evleneceği umuduyla ikiyüzlü çapkının giderek makul sınırları aşan isteklerine katlanmakta aynı zamanda fena halde bunalmaktadır.
      Bizim AB ile ilişkilerimiz de bu senaryoya uymaktadır.
      Avrupa bizi aile içine almayı kesinlikle düşünmemekte ama üyeliğe alacağı vaadiyle her arzusunu yaptırmayı denemektedir.
      Bizim de aslında pek çağdaş kültürle ortaklık kurmak, uygarlık projesine katılmak gibi kaygılarımız yoktur. Gariban halkımızın tek isteği varlıklı bir aileye katılmak, parasızlıktan kurtulmaktır...
      ***
      Ülkemizde demokrasi ve hukuk olmadığından en başta kendimiz yakınıyor, vergi vermiyor, enflasyonu düşüremiyor, gelir adaletsizliğini önleyemiyor, trafikte günde ortalama 25 kişi öldürüyor, gıdalarımızı kontrol etmiyor, bankaların halkı soymasına izin veriyor, kitap ve tiyatro yasaklıyor, düşünce suçundan adam hapsediyor, hiçbir alanda kanun ve kurala göre hareket etmiyor, hapishaneleri idare edemiyor, sokaklarda polisin insanları hayvan gibi dövmesinden rahatsızlık duymuyor, çeteleri yargılayamıyor, devletin mafyaya teslim olmasını önleyemiyor, başkasının dinine saygı göstermiyor, her alanda kirlenmeyi önleyemiyoruz...
      AB bu halimizle bizi üyeliğe almak istemiyor.
      Ama "Ne koparsak kardır" hesapları açık konuşmalarına engel oluyor.
      O yüzden şimdilik Kıbrıs, Ermeni tasarısı gibi bahaneler ön plana çıkıyor.
      İstediklerini verdikçe yeni istekler ileri süreceklerine kimsenin kuşkusu olmasın.
      Peki ne yapacağız?.. Gayet basit.. Kendimize çeki düzen vereceğiz. Toplum olarak dünya standardını yakalamaya çalışacağız. O zaman herşey kendiliğinden hallolacak. AB'ye girip girmemek de önemini kaybedecek.
     Â
Af hortuma kurban edilirse o meÅŸhur söz de deÄŸiÅŸmeli artık: "Adalet hortumun temelidir!.."     Â
Cihan DemirciUnutkanlık
      Yaşlı karı - koca aşırı unutkanlık şikayetiyle doktora gitmiş.
      - Bu ilaçla çözümlenecek mesele değil, demiş doktor, en iyisi unutmamak için herşeyi bir kağıda yazın.
      Akşam evde kadın adama:
     Â
- Bana bir bardak su getirir misin? demiş.      Adam mutfağa doğru hareketlenirken:
"Bir kağıda yaz!" diye uyarmış kadın...
      - Gerek yok unutmam, demiş adam. Ama mutfaktan elinde bir tuzlukla dönmüş.
      Kadın sinirlenmiş:
     Â
- Sana bir yere yaz dedim, bak gittin tuzluk getirdin...      - Peki sen ne istemiştin?
     Â
- Gazoz açacağı...     Â
Kafayı kazıtan Hasan ÅžaÅŸ Milan'a gol attı. Aman yeÄŸen Murat'a dikkat. Her an gol atabilir!..     Â
Nurhan GülcayYazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr