Melih Aşık
İstanbul'da Anakent Belediyesi'ne bağlı eğlence yerlerinde içki yasaklandı. Peşinden Kültür Bakanlığı'na bağlı turistik işletmelere birbiri peşinden içki yasağı getiriliyor. Ki, gelen turistin gözünde
"Türkiye bir Batı ülkesidir" imajı yavaş yavaş silinsin. Bu tür malum.. muhalefetteyken
"Kimse kimseye karışmasın, herkes birbirine hoşgörülü davransın" gibi sıcak sözleri ağızlarından eksik etmezler. Ancak ellerine yetki geçince başkalarının içkisine, giyimine, kuşamına, eğlencesine karışırlar. İçki simgesel bir olay... Bir kadeh şampanya içmenin kimseye zararı yoktur. İçki simgeseldir ama içkiyi yasaklamak ideolojiktir.
Bahman Nirumand'ın
"İran'da Soluyor Çiçekler" adlı kitabında bu zihniyetin çarpıcı örnekleri yer alır. Ellerine yetki geçince neler yaptıklarını kitapta görebilirsiniz. Örneğin içki yasağı uygulamasına ilişkin şu satırları birlikte okuyalım bakalım:
"...Tüm içki satan mağazalar kapatılıyor. Komite üyeleri güpegündüz, hatta bazen geceleyin bile, herkesin evine girip içki var mı diye bakıyorlar. Sokaklarda da akşamları yayalar ve araba sürücüleri denetleniyor. Birisinin içki içtiği anlaşılırsa en yakındaki komite bürosuna götürülüyor veya hemen oracaktı kamçıyla dövülüyor. Bu "ahlaksızlığın" cezası, 40 ile 80 arası kamçı darbesi..."
Bu arada iki devrim muhafızı bir şişe viskiyle köşeyi dönmüşler. Nasıl mı? Yazar anlatıyor:
"...Söylenenlere bakılırsa bunlardan biri bir kavşakta her gün gizlice arabayla geçenlere bir şişe viski satıyor, öteki de öbür kavşağa dikilip arabaları denetliyormuş. Şişeyi bulursa, el koyup kamçı yerine yüksek bir para cezası ödemelerini öneriyormuş...."
Son söz... Sarhoş adamın kafası katiyen ayık adamın kafası kadar kötülüğe çalışmaz.
Fıkrayı, CHP Ankara milletvekili
Ali Dinçer, geçenlerde yurtdışında katıldığı uluslararası bir toplantıda Yugoslav İşçi Sendikaları Başkanı'ndan dinlemiş, biz de ondan aktarıyoruz.
Sosyalizmin henüz yıkılmadığı günler...Sovyetler Birliği yöneticileri, ülkelerindeki düzenin ne kadar iyi bir düzen olduğunu dünyaya gösterip propaganda yapmak için bir fırsat arayıp durmaktalar. Sonunda aranan fırsat bulunuyor. Kafkasya'da 150 yaşında bir insanın yaşadığını öğreniyorlar. Sosyalist düzenin, insan ömrünü ne kadar uzattığını kanıtlayan! bu örnek kişiyi hemen alıp Moskova'ya Kremlin Sarayı'na getiriyorlar. Adamı tam medya önüne çıkarıp propaganda yapacaklar, bir de ne öğrensinler? Adamın, 40 yıldır hiç görmediği, nerede olduğunu da bilmediği 125 yaşında bir oğlu varmış.
Sovyet yöneticiler, baba ve oğulu medyanın önünde buluşturmanın çok daha iyi olacağını düşünüyorlar; babadan habersiz, hemen harekete geçiyorlar. Bir süre sonra oğul da bulunuyor. Sıra, ağır ağır, sindire sindire yapılacak karşılaştırma merasimine geliyor. Baba ve oğul iki ayrı kapılardan salona alınıyor. Ama o da ne? Baba ve oğul, birbirlerini hemen tanıyorlar, gözyaşları arasında sarılıp mutluluk gözyaşları dökmeye başlıyorlar. Sarılıp ağlaşma faslı bitince, töreni organize eden Sovyet yöneticisi çifte şaşkınlıkla soruyor:
-
80 yıldır görmemişsiniz, peki şimdi birbirinizi nasıl tanıyabildiniz?Yanıt, baba ve oğuldan aynı anda geliyor:
-
Ceketlerimizden tanıdık!
Doğruları söylemek, ciddi olmak, bilmediği konularda konuşmamak gibi kaygıları bulunmayan Hacı Başbakan
Erbakan, Kutlu Doğum Haftası'nın açılışında kendi icadı
"Anti-Darwin" teorisini anlatıyor dinleyenlere:
- Bitkilerin kromozomlarında tek boğum, hayvanlarda 2 boğum, insanlarda ise 3 boğum vardır... İnsanlardaki 3'üncü boğum, "insan soyunun hayvandan gelemeyeceğinin"
kanıtıdır... Boğumlardaki bu farklılık gösteriyor ki, maymundan insan olmaz...
Alim Hoca'nın, Darwin Teorisi'ni
"çürütmek" için dile getirdiği bu ilginç tezin bilimsel dayanakları nedir; ODTÜ Biyoloji Bölümü öğretim üyelerinden Profesör
Aykut Kence'ye soruyoruz... Diyor ki:
- Böyle bir bilimsel veri yok. Erbakan uyduruyor. Söyledikleri tamamen uydurma.
- Nasıl olur? Koca Başbakan milleti uyutayım derken bilim adamlarının gözünde komik düşmeyi göze alır mı? Peki türlerin kromozom yapılanmaları konusunda bilimsel doğru nedir?..
- Kromozom yapıları bakımından farklılıkları yoktur. Kromozom sayıları bakımından farklılık olabiliyor; ama bu da "bitki", "hayvan" ve "insan" gibi sınıflandırmalarda kullanılabilecek bir farklılık değil... "Kompleks canlılarda daha yüksek sayıda kromozom bulunur" diye bir kural yok. İlkel canlılarda insandan çok daha yüksek sayıda kromozom bulunabiliyor. Biliyorsunuz insanda 46 kromozom var. Ve mesela maymunlarda 48, sığırda 60, köpekte 78 kromozom bulunuyor. Tütünde ve patateste 48 kromozom var, pamukta 52.. Gördüğünüz gibi, kimi bitkilerde bile insandan daha çok sayıda kromozom bulunuyor. Yani bırakınız Erbakan'ın uydurduğu kromozomlar arasındaki "yapısal farklılık"ları.. kromozom sayılarına bakarak bile böyle bir sınıflandırma yapamıyoruz.
Necmettin Hoca böylece bilim dünyasını sarstı... Yeni bir buluşla değil de kahkahayla güldürerek sarstı... Ama olsun... Nasıl olsa
"denk bütçe", "Hiçbir şeye zam yapmadık" gibi ekonomik buluşlarıyla da her gün vatandaşı sarsıyor...